Sanayileşme ve alerjenler astımı tetikliyor
Türkiye'de astım hastalarının klinik özelliklerini belirlemek amacıyla 14 farklı merkezden bin 400 astımlı kişinin katılımıyla yapılan araştırmayla, rinit ve sinüzitin astıma en sık eşlik eden ek hastalık, alerjenler ve psikolojik faktörlerin de atakları
ANKARA (AA) - YEŞİM SERT KARAASLAN - Kronik bir akciğer hastalığı olan astıma rinit ve sinüzitin en sık eşlik eden hastalık olduğu belirlendi.
Türk Toraks Derneği'nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Füsun Yıldız, 2 Mayıs Dünya Astım Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, astımın akciğer içi hava yollarında daralmaya neden olan ve ataklarla seyreden kronik bir akciğer hastalığı olduğunu belirterek, hava yollarındaki daralmanın, mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının şişmesinden kaynaklandığını söyledi.
Hastalığın, tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterdiğini ifade eden Yıldız, dünyada yaklaşık 300 milyon astımlı hasta olduğunun öngörüldüğünü aktardı. Yıldız, "Türkiye'de ise yaklaşık her 12-13 erişkinden ve 7-8 çocuktan biri astım hastasıdır. Hastalık görülme sıklığı, yıllar içinde artmaktadır." dedi.
Prof. Dr. Yıldız, uygun ilaç tedavisiyle astımlıların iş ve okul dahil günlük yaşamlarına, hastalık nedeniyle herhangi bir kısıtlanma olmadan devam edebildiğini vurguladı.
Genetik özelliklerin çevresel faktörlerle etkileşmesiyle farklı klinik seyirlerde astım hastaları olduğunu anlatan Yıldız, bu nedenle tanı ve tedavinin değişebildiğine işaret etti.
- Türkiye'de astımın haritası çıkarıldı
Yıldız, Türkiye'de astım hastalarının klinik özelliklerini belirlemek amacıyla 14 farklı merkezden bin 400 astımlı kişinin katılımıyla yapılan araştırmaya ilişkin de bilgi verdi.
Araştırmada hastaların yüzde 36'sının şişman olduğunun belirlendiğini söyleyen Yıldız, rinit ve sinüzitin astıma en sık eşlik eden ek hastalık, alerjenler ve psikolojik faktörlerin de atakları en çok başlatan etkenler olarak tespit edildiğini bildirdi. Yıldız, ev tozu akarları ve çimen polenlerinin de en sık rastlanan alerjenler olarak saptandığına dikkati çekti.
Yıldız, vücut kitle indeksi, eşlik eden alerjik durum, hastalık kontrol düzeyi ve yaşanan coğrafi bölgenin özellikleri bir araya getirilerek yapılan değerlendirmeye göre, hastalık başlangıç yaşı 40 üzerinde olan astımlı hastaların, vücut kitle indeksinin daha yüksek olduğu ve alerjik olmayan astım özelliği taşıdığını ortaya koyduğunu ifade etti.
Solunum fonksiyon testi incelemelerinde de solunum test sonuçları normal veya normale yakın hastaların çoğunun normal kiloda ve alerjik hastalık özelliklerine sahip kişiler olduğunun saptandığını belirten Yıldız, astımı kontrol altında olmayan, hastaneye ve acile atakla başvuran hastaların ağır astım özelliği taşıdığına işaret etti. Yıldız, "Normal vücut kitle indeksi olan alerjik astımlılarda en sık eşlik eden klinik tablo alerjik nezle, kontrol altında olmayan semptomlu alerjik olmayan astımlılarda ise eşlik eden ek klinik tablo mideden asit kaçışı olarak kendini gösterdi." diye konuştu.
- "Endüstriyel gelişme astımı tetikliyor"
Prof. Dr. Yıldız, coğrafi bölgeler açısından astımlı hastalar değerlendirildiğinde alerji oranı en yüksek bölgelerin Karadeniz ve Marmara çıktığını aktararak, "Hastalık kontrol düzeyi karşılaştırıldığında ise en yüksek kontrol oranı Marmara ve İç Anadolu bölgesinde yaşayan hastalarda saptandı." dedi.
Bunun en önemli nedeninin, sağlık hizmetlerine ulaşımda üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinin büyük çoğunluğunun bu bölgelerde toplanmasından kaynaklandığını dile getiren Yıldız, şöyle devam etti:
"En düşük astım kontrol oranı, sık acil başvuruları ve ağır astım vakaları Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde tespit edildi. Bunun eğitim düzeyi ve büyük oranda hastalığı başlatıcı ve kötüleştirici bir etken olan sigara içiminin de bu bölgede daha yüksek olmasına bağlı olabileceği belirlendi.
Marmara Bölgesi astım kontrol düzeyi en yüksek coğrafi bölge olmasının yanında, son bir yıl içinde yüksek sayıda astım atağı da yine bu bölgeden bildirildi. Bu durumun da endüstriyel bir çok şehrin bu bölgede bulunması ve artan göçler nedeniyle değişen yaşam koşullarından kaynaklandığı düşünüldü."
Havaya karışan birçok gaz ve parçacıkların hava kirliliğine neden olduğunun, trafikteki egzoz dumanı ve fabrikaların dumanının havayı kirlettiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldız, hava kirliliğinin artmasıyla astım hastalığının, ataklarının ve hastaneye başvuruların yükseldiğine işaret etti. Yıldız, iç ve dış ortamdaki hava kirliliğinin astımı etkileyebildiğini vurgulayarak, şu uyarılarda bulundu:
"Havadaki ani nem ve ısı değişikliklerinde, rüzgarlı, soğuk ve yağışlı havalarda yakınmalar artar. Ozon, sülfür dioksit ve partikülleri içeren dış ortam hava kirliliği de iç ortam havasının kalitesini bozarak astım bulgularına neden olur. Havada bulunan tahriş edici maddeler astım hastalarını sağlıklı kişilerden daha fazla etkiler, hastalık belirtilerini başlatır ya da hastalığı ağırlaştırabilir.
Ev içinde özellikle az havalanan yerlerde havadaki sigara dumanı, gaz ocağı, odun veya kömür sobaları ve şömine, formaldehit salan mobilyalar, radon gazı, deterjan, çamaşır suyu gibi temizlik malzemeleri, parfüm ve deodorant gibi kozmetik ürünler alerjik yolla veya tahrişle solunum yollarını uyarabilirler."
AA
Kaynak: