Mustafa Yiğit
Şarlo ve Nasrettin Hoca…
Bugün söz söylemek üstüne birkaç kelam etmek istedim. Ve aklıma Şarlo’nun meşhur Amerika’nın Sesi Radyosunda yaptığı o unutulmaz konuşma geldi. Nasrettin Hoca ile Şarlo’yu bir araya getiren çok ilginç bir enstantanedir bu hikaye. Evet bu hikaye söz üzerine söylenmiş Nasrettin Hoca ile Şarlo’nun iç içe geçtiği her zaman kendimize de bir pay çıkarabileceğimiz bir hikaye…
Şarlo pek çok kimsenin bildiği gibi Amerikan sistemine karşı olan, hatta Komünist olduğu idiasıyla CİA tarafından uzun süre takip edilen bir sanatçı. Bütün bu takibata rağmen aynı zamanda ABD’nin en popüler kişilerinden biri.
ABD yönetimi işte bu süreçte, Şarlo’dan bir istekte bulunur. Hollywood o zaman da tıpkı bugünkü gibi ABD’nin uluslararası algı operasyonlarının önemli bir sacayağıdır. ABD’li yöneticilerce dile getirilen bu istek Türkiye’nin ikinci dünya savaşına dahil olmasını sağlayacak bir propaganda da Şarlo’nun yer almasıdır.
Bu CIA cı abilerimiz Şarlo’dan Amerika’nın Sesi Radyosunda Türkiye’yle ilgili bir konuşma yapmasını isterler. Bu konuşma hem Amerikan kamuoyunu, hem de Türkiye’yi ikna edici bir konuşma olmalıdır. Şarlo ilk önce kabul etmek istemez ancak sonunda nasıl olduysa ikna edilir ve Amerika’nın Sesi radyosunda o tarihi konuşmasını yapmaya şöyle başlar. Kürsüye çıkar ve “Ey ABD’liler Ey Amirakan halkı, Nasrettin Hoca diye bir Türk mizah ustası var bilir misiniz? Çok mühim bir insandır O. Türkleri de sanırım en iyi o anlatır. İşte Nasrettin Hoca bir gün yine evinde oturuyorken, kapısı çalar ve yan komşusu gelir. Komşu aslında pek de makbul biri değildir. Biraz da patavatsız bir adamdır. Sürekli Nasrettin Hoca’dan bir şey ister. Nasrettin Hoca’da çoğu zaman gönülsüz de olsa bu komşusunun isteklerine cevap verir. İşte o gün de komşusu yine Nasrettin Hoca’dan bir şey istemeye gelmiştir. Nasrettin Hoca’dan “Pazara gideceğim, eşeğini ödünç verir misin” der. Nasrettin Hoca hem komşusunu kırmak istemez, hem de eşeği komşuya vermek istemez bu nedenle nezaketle “Komşum, kusura bakma Eşeği oğlana verdim, onunla birlikte ormana gitti” der. Tam bu sırada içeriden bir ses gelir. Eşek alabildiğine anırmaktadır. Bunu duyan komşusu densiz bir şekilde “Hoca hoca şu yaşından başından utanmadan bana bir de yalan söylüyorsun, bak eşek içeride anırıyor” diye çıkışır. Tabii Hoca hazır cevap bir adamdır. Bu densiz komşusuna da haddini bildirmek ister ve şöyle der “ Sen şu koskoca kavuğuyla, sakalıyla Nasrettin Hoca’ya inanmıyorsun da, içeride anıran eşeğe mi inanıyorsun” der. Bu cümle biter bitmez de Şarlo konuşmasını bitirir.
Evet, Şarlo mesajını vermiştir ABD halkına. O inanmadığı bir savaşa karşı en güzel cevabı Nasrettin Hoca ile verir. O der ki, dışarıda ne kadar çok eşekler anırırsa anırsın, biz içimizde vicdanın sesi olan Nasrettin Hoca’ların sesine kulak verelim. Bazen dışarıda bazıları sizin kulağınıza hoş gelen sözler söyleyebilirler, bu sözler çok da güzel olabilir. Bunlar doğru da olabilir. Ancak o sözü söyleyenin kim olduğuna niçin söylediğine iyi bakmak gerekir. Kimi zaman söz söyleyen, söylenen sözden daha değersiz olabilir.