Ümit Savaş Taşkesen
Sayın Çoban!
"Bazı şeyler hiçbir şeyin değişmemesi için değişir!"
"Hayvan Çiftliği" kitabında George Orwell 1940'lı yıllarda iktidar eleştirisini hayvanlar üzerinden yapar. Çiftlik sahibine başkaldıran hayvanlar bir ihtilal yapar ve yönetimi ele geçirir. İnsanların İktidarına karşı ayaklanarak yönetimi ele geçiren hayvanlar bir süre sonra şikayet ettikleri sistemin aynısını kurarlar. Değişen tek şey iktidara gelenlerin değişmiş olması, sistemin aynı kalmasıdır. Orwell, kapitalizme karşı geliştirilen Sosyalizm'i işte bu çerçeveden ele alır ve hikayeleştirir. Bizde ise kullanılan metafor daha çok koyun ve sürü ilişkisi üzerinedir.
"Çobana mahkum koyun ilişkisi" nasıl kırılır? Bizim hikayemizdeki durum şu: Çobanlar sürüye yem verme zamanı çevrede kurtlar ve uçurumlar olduğu masalını yayıyor. Kıtlık yakınmış. Yiyecek saman dahi bulunamayabilirmiş. Ahırdaki saman herkese yetmezmiş. Sürü bir çevredeki yeşil otlaklara bakıyor bir de ahırdaki saman hikayesine. İnanmıyor anlatılanlara. Sürüden ayrılmayı göze alsa sürünün çevresindeki çoban köpekleri bırakmıyor. Çobana meramını anlatayım dese evi bekleyen işinin ehli bekçi köpekleri salmıyor. Kuzuların, oğlakların sesleri çobana ulaşmıyor. Ulaşsa da çoban sürüye bigane artık.
Çeşit çeşit köpek türleri türemiş, tünemiş sürünün içine, etrafına, sağına soluna. İçten içe yeniyor, tüketiliyor sürü. Sürünün gidiş istikameti Çoban'ı her şey istenilen istikamette düşüncesine itiyor ama içten içe sürü elden gidiyor. Çoban yardımcıları sürüye verilen yemi gittikçe kısarken Çoban köpeklerine verilen payı artırdıkça artırıyor. Köpekler besili durumdayken keçiler, oğlaklar, tekeler, koyunlar, kuzular, sağılacak inekler, besi danaları gittikçe zayıflamakta ve azalmakta. İçten içe büyük bir öfke büyümekte köpeklere de çobanlara da!
Sürü artık kanmıyor ileride olacak büyük yeşil otlaklara, besilere, zenginlik paylaşımlarına! Yiyeceği yemin artacağına da inanmıyor. Artık büyük uçurumlardan çok uzak olduğunu biliyor. Kendilerini yiyeceğini düşündükleri kurtların "içeri" tıkıldığını görüyor. Çobanın yaptığı taksimatta hissesi artan, köpeklerin, bekçilerin, yardımcıların oluyor da sürü unutuluyor. Ahırın standartlarını iyileştirdim diyor şükredin. Sürüyü koruyac ak köpekler mankurtlaşıyor. Zenginlik paylaşımı sürü dışında kalan kim varsa ona, kanaat etme ve şükretme sürüye düşüyor. Büyük otlakların samanı nereye gidiyor sürüye verecek kadar yoksa.
Uçurumlara, kurtlara, çakallara, sırtlanlara karşı Çoban'a koşulsuz destek vermiş olan sürü artık kurtsuz, çakalsız, sırtlansız günlerin zenginliğini görmek ve paylaşmak istiyor. Paylaşımda payına düşeni beğenmiyor. Üç kuru saman, iki yeşil ot ile kanmayacak artık. Sürü Çobanı değiştirme zamanının geldiğini de düşünüyor ama bahtlarına düşen adaylar kaz sürüsünü dahi güdemeyecek yamaklar... O yüzden bunca zaman eldeki iki kuru ottan da olmamak için Çobanın peşindeydi sürü. Şimdi zaman değişti.
Kurtlar, sırtlanlar, çakallar, uçurumlar, leş yiyiciler tehlike olmaktan çıktığına göre çobana bağımlılık da eskisi kadar olmayacak. Sürü rüşdünü gösterip toplum olduğunu hatırlayacak mı?
Sürüye reva görülen bu ot yeterli değil sayın Çoban! Bu kadar ot ile bu sürü ne "güdülür" ne de "gözetilir". Şimdi mezbahaya doğru giden sürüden ayrılma zamanı geliyor...
Sürünün İtibarı kalmamış. Çoban, sanki karşılıksız yem verip lütufta bulunuyormuş, verdiği yemin karşılığında hiç bir süt almamış gibi, kibrin kafdağında gezinen burnundan kıl aldırmayarak sürüyü "çok fazla ot yok", "kıtlık olacak", "yersen bu" diyerek aşağılıyor. Herkese ot var sürüye yok!
Elbet bir karşılığı olacaktır bu tutumun... Az ota çok süt yok artık!
"Çobana mahkum koyun ilişkisi" nasıl kırılır sorusuna dönecek olursak cevap "çakallar ve sırtlanlardan" kurtulunduğu zaman olabilir belki...