Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Şehitlik ve Gazilik
Gerek aziz kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve gerekse sevgili Peygamberimizden gelen pek çok rivayette şehitlik ve gaziliğin önemi üzerinde ısrarla durulmuştur. Bu sebeple, tarih boyunca Müslüman toplumlarda, Allah katında şehitliğin ve gaziliğin derecesi yüksek olduğu için ölürsem şehit, kalırsam gazi inancı hep yaşatılmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de buna; “iki güzellikten birisi” adı verilmiştir. (Bkz. 9/Tevbe 52). Bilindiği gibi dinimizde Allah yolunda ölen kimselere şehîd ismi verilir. Şehidin eyleminin adına, şehâdet denilir. Allah’ın en güzel isimleri arasında yer alan eş-Şehîd ismi O’nun hakkında kemâlat; müminler için izafiyet ifade eder. Mü’min Allah yolunda en sevdiği canını feda ederken, bu şahitliğine bütün duygu ve duyularıyla vâkıf olduğu için şehitlik sıfatını elde eder. Şehitler ruhlarını/canlarını Allah’a teslim ederken yanlarında meleklerin hazır bulunmasından dolayı, kendilerine “hazır bulunulan kimse” denmiştir. (İsfehânî, Râgıb, el-Müfredât, İst., 1986, s. 394).
Şehitler ruhlarını verirken, yanlarında hazır bulunan melekler, hem bu ana tanıklık ederler ve hem de onlara müjdeler verirler: “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da doğrulukta devam edenlere, onlara melekler ölümleri anında, “korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahrette de size dostuz. Burada canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katında bir ziyafet olarak size sunulur” diyerek, inerler.41/Fussilet 30). Aynı zamanda şehitler, Allah’ın kendilerine hazırlamış olduğu sayısız nimetlere de tanıklık ederler. Bunun için “Allah yolunda öldürülenlere ölüler denmez.” (Bkz. 2/Bakara 154).
Şehidler “Şevâhidü’l-Hak”tır. Onlar, Allah’ın adını yüceltme davasında hayatlarını feda etmekle, Var Eden’in varlığına tanıklık etmiş olurlar. Hz. Peygamber (a.s)’den gelen bir rivayette: “Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de o kadar acı duyar”(Nesai,”Cihad” 35; İbn Mâce “Cihâd” 16) buyrulmak suretiyle şehitlerin şahadetleri sırasında acı hissetmeyecekleri beyan edilmiştir. Her biri bir cennet kuşu misali olan şehitler, doğrudan cennete uçarlar. Çünkü onlar, en sevdikleri canlarını Allah yolunda feda ettikleri için kendilerine nimet verilen kimselerle birlikte özel ikram ve taltiflere mazhar olacaklardır. Nitekim Kur’an’da şehitlerin mertebesi şöyle ortaya konulmuştur: “Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.”(4/Nisâ 69)
Bir başka âyette de şehitlerin, cennette rızıklandırılacaklarından söz edilir: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.” (3/Âl-i İmran 169–170). Kaldı ki, cennete giren hiçbir kimse, dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Ancak şehitler bundan müstesnadır. Hz. Peygamberden gelen bir rivayetten öğrendiğimiz kadarıyla şehitler, ahrette gördükleri aşırı itibar ve ikramdan dolayı, tekrar dünyaya dönmeyi ve defalarca şehit olmayı arzu ederler. (bkz. Buharî, “Cihâd” 5).
Şehitler hayat sahibidirler. Bir kimsede canlılığın/hayatın belirtisi, onun hareket etmesi ve bir takım faaliyetlerde bulunmasıyla ölçülür. Ölümün alameti ise, donukluk ve sükûnet halidir. İşte Kur’an’ın diliyle, şehitler hayat sahibi oldukları için, toplum üzerinde büyük tesirler uyandırırlar. Onların, vatan, bağımsızlık, iman ve din uğruna canlarını seve seve vermeleri hasebiyle uğruna canını verdikleri davaları daha fazla büyür ve gelişme kaydeder. İşte “şehitler ölmez” ifadesinin anlamı, onların geride bıraktıkları bu hareket ve faaliyettir.
Şehitler, diridirler. Bu sebeple hakiki şehitler yıkanmazlar. Onların kefenleri şehitlik elbisesidir. Yıkamak, cesedi temizlemektir. Onlar ise, manevi anlamda temizdirler. Yarın kıyamet gününde kabirlerinden kalkarken şehitlerin rengi kan renginde olacak, kanları ise, misk gibi kokacaktır. Onun için bizim bayrağımızın rengi, aynı zamanda şehitlerimizin kanlarının bir sembolü kabul edilir. Mütefekkir Nurettin Topçu’nun ifade ettiği gibi, “büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedi olamazlar.” İşte o büyük ruhlar, yağmur taneleri gibidir, toprağımıza bereket getiren. Çünkü o büyük ruhlar; yıldızlar gibidir, ay gibidir, güneş gibidir yolumuzu aydınlatan. İşte bu vatan o yüzden büyüktür. Her an hafızamızı tazelemeye ihtiyacımız vardır.
Ne mutlu Allah’ın “eş-Şehîd” ismini söz, inanç ve hayatlarıyla anlamlandıranlara!..