yazar-3
‘Şehr-i Konya’ ile alay edenleri…
Bir şehirle, bir kişiyle eğlenmek, insanları hafife almak, tahkîr etmek, başkasının kusur ve noksanlarını söz, işaret veya yazı ile teşhir etmek, toplumda küçük düşürme hareketleri… Alay etme, insanlarda kendini büyük görmeyle başlar; daha sonra karşısındaki insanı hiçe sayıp, yaşadığı topraklara tepeden bakmaya kadar gider. Günlük yaşamlarında bu şehrin simgelerini yok sayıp, nimetlerinden yararlanmak ‘Şehr-i Konya’ ile alay etmek demektir…
‘Şehr-i Konya ile kimler alay ediyor?’
Başta bizim meslekteki ağızları iyi laf yapan üç-beş sözde gazeteci (!), bazı cüce siyasetçiler ve sayıları saymakla bitmeyen rant çevreleri. Sözüm ona bu adam veya adamcıklar (!), üç kuruşluk menfaatleri uğruna eş-dost sohbetlerinde, çilingir sofralarında ‘Şehr-i Konya’ya sövgüler düzerler... Afyonları patladığı zaman ise süt dökmüş kediler gibi rant ve menfaat miyavlamasını sürdürürler. Bizim ağabeylerimiz, siyaset önderlerimiz ve saygıdeğer büyüklerimizin yapması gereken eleştirme ya da teşhir işleri de biz fakirlere düşer.
Adımızın ‘huysuz’ ve ‘hırçın’a çıkarıldığının farkındayız. Olsun. Bu iki nitelendirme ‘hırsızlık’, ‘evrakta sahtecilik’, ‘dolandırıcılık’ yaftalarından iyidir. Belki cüzdanımız onlarınki kadar şişkin değildir. Ancak ‘Şehr-i Konya’ ismini duyduğumuz zaman bile saygıda kusur etmeyiz. Birileri ‘enayi’ diyebilir. Desinler, biz onlar gibi ayrıldığımız veya kovulduğumuz kurumların değerlerine, tüzel kişiliklerine, sahip ve yöneticilerine küfür, hakaret etmeyiz. Anlayamadığımız, akıllarımızı karıştıran olgu ise rezillik, rüsvalık veya pespayelikle suçlanan ekmek teknesi sahiplerinin bu aymazlara, utanmazlara (!) ‘Şehr-i Konya’ ile alay etme fırsatını vermesidir.
Memleket’te bu yılın son günlerinde bunları niye yazıyorum? Adamı bu şehre hizmet ve bağlılıkta kusursuz insanların açlığına, mutsuzluğuna tanık olmak kahrediyor. ‘Arif’ olması gerekenlerin anlayabilmesi, anlamalarına yardımcı olabilmek bağlamında bu yazı belki son yazım olabilir. ‘Şehr-i Konya’nın tüm kutsallarına küfreden, bu şehri ve insanlarını alaya alan malum kişi ve çevrelerin, fakiri aklınıza gelebilecek her çevreye ispiyon ettiğini iyi biliyorum. Bu dünyada hesabını veremeyeceğimiz hiçbir icraatımız olmadı. ‘Çapayla eken, sıpayla çeken’ insanların arasından çıkıp tırnaklarımızla kazarak bulunduğumuz yere geldim. Servetim de şahsiyetim de ortada. Rahmetli ustam sayın Mehmet Gazel’in öğrettiklerinden bir nokta bile taviz vermeyen, kalemini kimseye satmayan engelli basın emekçisi olarak haddimi ve hattımı iyi biliyorum. Önümüzdeki yıl ‘Şehr-i Konya’yı, alaya alanlardan arındırılması için çalışacağım. Tabii fırsat bulabilirsem, “42” plakasından utananların dikkatini çekip, vazgeçmeyenleri de teşhir etmeye gayret edeceğim.
2006 yılının ‘Şehri Konya’nın, ülkemizin, Türk ve İslam dünyasının tüm sorunlarından arınmasına; hastalara ‘şifa’, açlara ‘sofra’ olmasını temenni ederim. Yeni yılın, ‘Şehr-i Konya’yı Türkiye’nin parlayan yıldızı yapmasını dilerim.