yazar-8
Semadan esintiler
Gökyüzü, doğanın müziğine eşlik eden, doğanın en güzel seslerini barındıran, gündüzü de gecesi de bir başka güzel masmavi derin boşluk bırakan semadır. Ben çimenlere uzanıp ve hayal ederim, onun içinde süzülmeyi, rüzgârı yüzünde hissetmeyi bulutların üstüne çıkmayı. Güneş varken ayrı bir güzelliği vardır güneş yokken ayrı. Işığın olmadığı bi yerde uzanıp yıldızlara bakmak gibisi yoktur çoğu zaman. O anda bir istek kaplar insanın içini. Ulaşmak ister, dokunmak ister o parıldayan noktalara. Sonra vazgeçer tekrar anlar onlar orda oldukça güzeldir bu manzara. O sırada belki bir yıldız kayar ve o şahane tablo daha fazla zevk verir insana. Böyle bir şeydir gökyüzü. Aşkların en büyüğünü bahşeder insanlığa, âşıkları kendisine bakarken bir hışımla çevirir saçlarını ve uzaklığını korur her zaman. Her bir yıldız âşıkların gözleridir, birbirlerine yıldızlar aracılığı ile göz kırparlar.
Küçükken bulutların ağladığını düşünürdüm ve böylece yağmurun olduğunu falan zannederdim, sonradan öğrendim ki yağmur sevdalısı toprağı özlermiş. Yağmur yağınca toprağın kokusu nasıl cezp eder beni anlatamam. Nurullah Genç, Yağmur şiirinde şu mısralara yer verir;
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Yağmurlu gecelerde, yağmur tanelerinin şakırtısı ninni gelirdi bana.
Gökyüzüne bakın. Karanlık örtülerin işgaline tanık olun, ıslık çalan rüzgârda titreyerek derinden bir nem kokusu duyun toprak kurusu ile karışık. Adımlarınız hızlansın, başınız daha önde, omuzlarınız daha düşük, isteksiz gibi karşılayın yağmuru ki o size tüm merhameti ile yaklaşsın. İlk damla düştüğünde, toprak nasıl titrediyse sizde öyle titremelisiniz, ilk yüzünüze değen yağmur damlası size ilk aşk acısını anımsatmalı. Ardından teker teker inen ve saçlarınızı hüzüne bulayan o sokak, toprak, aşk, ölüm, yaşam, kent ve çocukluğunuz kokan damlaları kucaklamalısınız.
Kar yağsın isterim. Bir temizlik, toptan bir arınma duygusuna sebebiyet verecekse, durmasın yağsın. Bir yoğunluk hissi veriyor. Tarifi güç bir yoğunluk bu, Yürüdükçe yürüyesi geliyor insanın. Zaman geçiyor, farkına varmıyorsun.
Ay, Yakınlığına dünyaca mecbur olduğumuz uydu. Uzaklaştığında dünyanın dengesinin bozulduğu, depremlerin oluştuğu, dünyanın hala fark edemediği, küçük diye önemsemediği gerçek aşk, dolunayda sevdalıların aynası, hüzün şehridir o.
Kafamı kaldırıp baktığımda oradan geldiğimi düşünüyorum bazen. Her baktığımda orda birilerini bırakmışım gibi. Onlar arkamdan bakıyorlarmış gibi. İçine çekiyor insani. Özlüyorum bakmadıkça. Her hali başka zamanları hatırlatıyor. Her hali sarsıcı güzel, Gücüm yetmeyince halini güzelliğini anlamaya ağlarken buluyorum kendimi.
Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan resim senin