İsrail, işgalini ve 75 yıldır yaptığı katliamı, hastaneleri, okulları, ambulans ve camileri bombalayarak yeryüzünde dinli, dinsiz tüm vicdan sahibi insanların öfkesiyle buluşturdu. Bu öfkenin, işgalci çeteyi yutacağından hiç şüphem yok. Kazanan Filistin, kazanan HAMAS ve kazanan Kassam’ın yiğit savaşçıları olacak. İslam ülkelerinin sözde liderlerinin halklarını esir alan tüm duyarsızlığına rağmen, ABD ve batının bütün şehirleri, HAMAS ve Kassam’ın kavgasına destek veren mitinglerle inliyor. Doğunun acısı batıyı uyandırıyor, batının uyanışı da doğuyu utandırıyor. Bu kadar büyük bir katliamda vicdanı olmayan dinlilerin, vicdansız dinsizlerle aynı safta durduklarını görmek ise, hepimizi bu utancın ortağı yapıyor.

Allah(cc) bu savaşla, seyretmeyi alışkanlık edinmişler için mazlumlarla zalimler arasındaki şüpheyi gidermiş, zulmün peşi sıra gidenleri açığa çıkarmış, vehimlerine teslim olmuş, acziyetini korkaklığa, tedbirini alçaklığa dönüştürmüş olanların zilletine yeryüzünü şahit kılmıştır. Bu zillet, sürecin kendileri için böyle bitmesi durumunda onları kabirlerine kadar takip edecektir.

Kassam sözcüsü Ebu Ubeyde’nin dediği gibi işgalci çetenin tek başarısı, dünyanın gözü önünde savunmasız binlerce kadın ve çocuğu katletmesidir. Bu katliamın en büyük sebebi de dünyanın bu kadın ve çocuklara sahip çıkacak yiğitliği gösterememesidir. İsrail savunma bakanı, alçaklığın dip yapmış ruh haliyle, “buradan Lübnan vatandaşlarına söylüyorum, Gazze’deki insanların beyaz bayraklarla kıyı boyunca yürüdüğünü ve güneye doğru ilerlediğini görüyorum” diyerek yapmış oldukları sivil katliamın üzerinden tehditler savurmaktadır.

Bu tehditler sadece Lübnan hükümeti ve Hizbullah’a değil, Netenyahu tarafından da Arap ülkelerinin liderleri “Arap liderlere söylüyorum, eğer çıkarlarınızı korumak istiyorsanız, tek bir şey yapmak zorundasınız: Sessiz kalın" diyerek en büyük aşağılamaya muhatap olmuşlardır. Zillet bulaşıcıdır ve aynı zamanda alışkanlık yapar. Bir kez boyun eğdiniz mi, devamı boyun eğen için de keyifli olmaya başlar. İşgalci çete bunu fark etmiş olmalı ki, 11 Kasım İİT toplantısı dâhil sözde tüm İslam ülkelerinin ajandalarına hâkim olmuş.

Çocukları, kadınları, kuvözdeki bebekleri katlederek zafer kazanacağını iddia eden aşağılık bir çete ile birlikte omuz omuza yürüyen ideolojilerin yönettiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu alçaklarla aynı havayı soluyoruz. Ama halkların uyanışı bizi ümitlendiriyor. İsrail’in nasıl bir katiller çetesi tarafından yönetildiğini, Filistinlilerle ilgili ne düşünüyorlarsa kendileri dışında tüm insanlık için aynı şeyi düşündüklerini tüm dünya halkları son bir ayda gördü ve anladı. Batının şehirleri, sokaklarında bu uyanışın türküsünü söyleyen gençlerle dolup taşıyor. Ve İsrail, bu katliamların hesabını, satın alıp iğdiş ettiği sözde İslam ülkeleri liderlerinin halklarına değil, muhtemelen, kendisinden görüp sırtını dayadığı batının vicdan sahibi kitlelerine verecek. Ve bu kitleler, onlarca yıldır gözyaşlarıyla kandırıldıkları antisemitizm yalanlarını bu katiller çetesinin yüzüne yüzüne vuracak.

HAMAS’a gelince, Ben - Gurion’dan, Netenyahu’ya birçok çeteci katille savaşmış bir halkın tercihidir. HAMAS, ABD-İsrail duruşuna teşne İİT kararlarıyla yok edilemeyecek kadar derinlerdedir. HAMAS, kurulduğu 1987 yılından bugüne hep büyümüş hep güçlenerek gelmiştir. 1948 Deyr Yasin katliamından bu yana, sayısız katliamın muhatabı olmuş bir milletin ete kemiğe bürünmüş halidir. İİT istediği yerde durup, dilediği kararları alabilir. ABD ve batı, İsrail çete devleti için arzu ettikleri her türlü geleceği hayal edebilir. İşin varıp duracağı yer, yeryüzünün, gökyüzünün ve arasındakilerin Rabbi olan Allah’ın dilediği sonuçtur. Aksa Tufanı, HAMAS’ın varoluş mücadelesi için değil, Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için verilmiş kavganın ismidir. Bu kavgayı bitirmeye ne ABD–batı ve İşgalci çetelerin işbirliği ne de İİT’nin HAMAS’ı yok sayan ihaneti yeter.