Ümit Savaş Taşkesen
Sen Umutsun Vekilim, Sallanma!
Ne yazsam dile gelmeyecek bu acı, öfke, intikam; adını her ne koyarsanız koyun, bu hissedildiği şiddette anlatılamayacak. Ancak ve özellikle bu dönemlerde yazmanın daha önemli ve acil bir görev olduğu bilinciyle yazmaya çalışacağım üzerime boşanan duygu sağanağını… Sizin de içinizde bulunduğunuzu sağanağın bir şekilde dile getirilmesi gerekiyor. Filistinli bir şair “İsrail bizim ölümlerimizin dahi hikâyelerini çaldı. Anlatamıyoruz acılarımızı. Bu yüzden anlaşılamıyoruz” demişti. Washington Post gazetesinin internet sitesinde karşıma çıkan resmi görünce bunu anladım. Hamas’ın füzelerinden korkmuş bir Yahudi kadının gözyaşlarını tutamadığını dramatize eden bir resim… Şehitlerin hikâyelerinin çalınması böyle bir şeydi. Anladım. Bir yanda paramparça cesetler varken küçük bir gözyaşı karesi bütün ölümlerin üzerine ustaca örtülüyor… her şeye rağmen yazmak gerekiyor, Hikayeleri çaldırmamak için, anlatmak için.
…
Kelimeler güçsüz, sözler aciz, cümleler yetersiz bu yapılan, izlenen, şahit olunan vahşet karşısında… Bağırmak yetmiyor, yürümek yetmiyor, ağlamak yetmiyor, ilk ve son kapıya: Allah’a müracaat ediyorsunuz bu içinizde patlayan duygu travmasından biraz kurtulup, teskin bulabilmek için ve dahi imanınızı kaybetmemek, Gazzedeki Müslümanlara göklerden bir yardım kapısı aralayabilmek, azap meleklerini İsrail’e indirmek için… Başka kimse yardım edemeyecek. O’nun yardımını sağladıktan sonra gayrısına ne gerek var…
…
Bir insan, bir Müslüman olarak bu şahit olduklarımız öyle hayvanca, duygusuz ve canavarca ki bütün duygu ve düşünce sistemlerimizi berhava ediyor. Öyle bir zulüm ki bu zalimleri sevdirecek noktaya getiriyor sizi (Allah korusun). İsrailoğullarına zulmeden Hitleri ve hatta Firavunu bile sempatiyle karşılayıp sevdirecek derecede insanlık dışı bir katliam yapıyor İsrail. Dünyanın elini kolunu reel-politik denilen bir ip ve kendisine dokundurtmayan bir denge ile bağlamış, elini kolunu sallayarak şehvetle cinayet işliyor, kurbanlarını aşağılıyor. Özellikle de bizi aşağılıyor. Ve bunu bile bile, gözümüzün içine baka baka, pervasızca, umursamadan, alçakça, namussuzca yapıyor. Anti-semitizmi kendileri hortlatıyor. Acıma, merhamet damarlarımızı imha ediyor. Öyle ki bir gün onlara gösterilmesi gerektiği zaman olması için çok ihtiyaç duyacakları damarlarımızı. Acıyan yerlerimizi yok ediyorlar. Böyle giderse bu vahşet, acımasız katillere dönüştürecekler bütün dünyayı. Böyle bir vahşete karşı göze göz, dişe diş, kana kan: kısas ve intikam! duyguları kabarıyor içimizde.
….
Gelelim hemen yanıbaşımıza, Konya’ya. Konya için acil ve önemli, somut bir adım gerekiyor. Bu sorunun cevabı ne olacak kamuoyu onun cevabını bekliyor. Konya Semalarında İsrail katillerini eğitmekten ne zaman vazgeçeceğiz? Bunun için ilk adımı kim atacak, sonucu kim alacak? Acil ve önemli olan budur. Reel-politiğin canı cehenneme! Zaten bütün bu reel-politik denge ile elini kolunu bağladığı bir dünyada şehvetle, aşkla, ibadet aşkıyla cinayet işliyorlar...
…
Onların oyununu bozmak için oyunbozan bir tavır geliştirmek gerekiyor. Reel-politiğe aykırı ne varsa o yönde adımlar atmak gerekiyor. Hiç beklemedikleri bir hamle mesela: İsrail uçaklarını, katillerini Konya Semalarında eğitmekten vazgeçip derhal defetmek. Sayın Vekiller bu görev sizde. Ne duruyorsunuz? Evleri yakılan, işgale uğrayan, alışveriş merkezlerinden camilerine kadar her yeri bombalanan Gazzeliler sizi bekliyor! Dünya sizi bekliyor. Sıcak koltuklardan kalkıp eylem yapma zamanı. Reel-politik gerekçeler üretmeyin bize! Siz kadar ve hatta sizden daha fazla belki de hakimiz bu reelpolitik dengelere. Yağmasanız da gürleyin! Oyunu bozun. Dengeyi bozun. Beklenmedik bir şey yapın! Gerekçe üretmeyin Allah aşkına! Yapmanız gereken şey elinizi kolunuzu bağladığını düşündüğünü reelpolitik dengelerin tam tersini yapmak. Bu kadar kolay. Durum acil… Hiç olmadığı kadar acil. Yoksa iş işten çoktan geçmiş olacak… Sen Umutsun Vekilim, Sallanma…