Hümeyra Uslu
Sen Yerli Demişsin Ama Bildiğin Kore Bu!
Türk Dil Kurumu, “Yerli” kelimesini arattığınızda size şöyle bir tanım çıkarıyor: “Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan.”
Tekrar tekrar okuyunca ve sindirdiğimden emin olunca bu yazıyı kesin yazmam gerektiğine kanaat ettim. Malumunuz uzun yıllar tartışılan meselelerden biridir. Yerel olmak, milli olmak, yerli malı kullanmak, düzgün Türkçe konuşmak falan gibi bir dolu şeyi hep söyleriz, hiç yapmayız.
Bugün bu konuya başka bir yerden bakacağım.
Yerli Dizilerimiz.
Çok pardon yerli demişim. İthal olacaktı. Hem de Güney Kore’den.
Normalde televizyondan Türk dizisi takip eden biri değilim. Çünkü sürekli bir yerlerden alıyoruz. Sıfır özgünlük. Hiç yaratıcı işler çıkmıyor. Çünkü içinde hiç bizden bir şey bulunmuyor. Çünkü senaryolar ya çok hayal ürünü ya da abartının dibi. Uzun yıllardır Uzakdoğu yapımı kaliteli işler izlediğimden, dizinin 2. bölümünde entrikanın kucağına düşen başrol kızın hikâyesini anlatan “sıradan” dizilerimiz ben de alerji yapıyor.
Her neyse konumuz benim ne izlediğim değil zaten.
Sosyal medyada sürekli döndüğünü bildiğim “Kore dizilerinin ithali” meselesi üzerine, internette yerli diziler diye bir arama yaptım ve çoğu dizinin konusu bana fena halde tanıdık geldi. Keşke fragmanları izlemeseydim diyorum şimdi. Çünkü her fragmandan sonra, şöyle bir ses duydum kendimden, “Sen yerli demişsin ama bildiğin Kore bu!”
En yakın örnekten mi başlayayım yoksa uzaklara mı gideyim? Tamam yakından gideyim. Yakında “Yüksek Sosyete” diye bir dizi başlayacakmış mesela, o fragmanı görmez olaydım. Kore versiyonu ile aynı olmak zorunda değildi bence. “High Society” dizisinin Türkçeye çevirisini yapmış biri olarak diziyi Tv’de gördüğüme sevinemedim. Hem Kore versiyonu da öyle çok ahım şahım bir dizi değil hem de biz bu orijinallerinden aldığımız şeyleri pek yapamıyoruz.
Yine yakında, “Seviyor sevmiyor” diye bir dizi başlıyor ki o da Kore’de geçen sene izlenme rekorları kıran, bir sürü de ödül alan “She Was Pretty” dizisi. Onun da fragmanı Kore versiyonunkiyle aynı. Aynı olması iyi mi kötü mü diye tartışmıyorum aslında, sonuçta uyarlama bir iş yapıyorsunuz. Ancak aynı tadı vermeyeceğine emin olunan işlere bulaşmamak lazım bence. Kore versiyonundaki karakterler kadar bizim oyuncular da iyi oynayabilecek mi merak ediyorum. İzleyenler yorum atarlar artık.
Başka bir Güney Kore’den gelen dizi, “No:309” onun da asıl adı “Fated to Love You” dur ve dizinin aslını ciddi ciddi tavsiye edebilirim. Gerçekten keyiflidir. Bizim örf, adetlerimizde olmayan da bir hikâyesi var ama artık dizilerde öyle bir gelenek melenek meselesi kalmadığından bu konuyu hiç açmayayım.
Benim ilk izlediklerimden olan ve hala ara ara açıp birkaç sahnesine baktığım dizi: “My Girl” Onu da almışız, adına da “Aşk Yalanı Sever” demişiz. Bilmem nasıl götürüyor bizimkiler işi ama onun hikâyesi de cidden iyidir. Onun da orijinalini rahatlıkla tavsiye edebilirim. Bizimkilere de özgün olmayı!
Güney Kore dizileri iyidir hoştur falan ama yine söylüyorum her şey kendi vatanında güzel. Güney Kore versiyonu dizilerin seviliyor olması Türkiye’de aynı dizinin sevileceği anlamına gelmiyor bence. Birkaç uyarlama tutmamıştı. Hemen aklıma Aşk, Ekmek, Hayaller ve Beyaz Yalan geldi şimdi. Onların Kore versiyonu iyiydi ama biz baya berbat edince tutmamışlardı.
Dizi uyarlamayın falan dediğimiz yok. Ama fragmanına kadar aynen kopyala yapıştır işlere de “Yerli” demeyelim lütfen. Merak ediyorum dizilerin esas senaristlerinin isimleri, televizyonlarda verilecek mi? Ya da uyarlama olduğu belirtilecek mi? Açıp izlemeyeceğim için bu sorularımın cevabını bulamayacağım ama izleyenler olursa yazarlar artık.
Bu yazının diğer bir amacı da bundan 5 yıl evvel Kore yapımı işler izlediğimi söylerken “Kore mi? Neresi orası?” diyenlerin bugün ayıla bayıla aynı dizileri izliyor olması. Bir zamanlar uzaylı gözüyle baktığınız adamların her işini alıp televizyonlarınıza koyuyorsunuz. Bilin istedim.
Türk dizi sektörü Kore’den sonra ne yapacak onu da merak ediyorum. Hint dizilerini mi alacağız bu sefer? Malezya, Endonezya, Singapur diye gidecek miyiz?
Ben üretmekten yanayım. Yeni bir şeyler söylemekten yanayım. Bakın mesela “Kiralık Aşk” içerik olarak değilse de teorik olarak yerli bir dizi. Ve yerli bir yapım. Yerli olan da sevilebiliyor, yerli olan da tutulabiliyor demek ki.
Üretelim derken töre dizilerinden bahsetmiyorum aman deyim. Bir dönem de onlara takmıştık malum.
Bu konuda gençlerin önü açılabilir. Yarışmalar düzenlenebilir, yazdıkları işlerin değerlendirilmesi adına organizasyonlar yapılabilir. Belki öyle işler çıkar ki bu sefer olmaz dediğimiz olur ve Kore bizden alır. Az da bizim havamız olur hem.
Hep Kore üzerinden gittim ama orijinali İngiltere, Amerika olan diziler de var hali hazırda ekranlarımızda. Onların da hali ortada tabii.
Sözün özü, yerli değilse nereden aldığımızı söyleyelim. Yerli olsun istiyorsak da teşvik edelim. Yerli malı yurdum malı sonuçta… Onu kullanalım.