Sensizlik gurbetimdir

Garibim, gurbete düştüm.

Yanımda sen yoksun ve senin olmadığın her yer bana gurbettir.

Sevdiğim, ıstırabım bundandır. Ben bu yüzden haykırıyorum yokluğunun gurbetinde esen muhalif rüzgârlara.

Uçsuz bucaksız bir sahrada sensizliğe susadım.

Mecnun misali geziyorum.

Saçım sakalımla vuslat yaşarken bırak ayıplayanlar ayıplasın.

Ben sensizlikte dermansızlığı iliklerime kadar yaşarken herkes beni bu yüzden ayıplıyormuş. Ben beni ayıplayanlara gönlümde yer tutmuş nadir bir şarkının arasında şu mısraları yürekten okuyan şarkıcının dudağından dökülen şu mısralarla haykırmak isterdim:

 ‘Cehennemde yanar gibi yanıyorum sensizliğin ateşinde

Dost sen de beni ancak yanarsan anlarsın.’

Öyle değil mi ya! Ağlamayan gülmeyi, üzülmeyen sevinmeyi, kaybetmeyen bulmayı, özlemeyen kavuşmayı, bilmediği gibi; sevdiğim, sevmeyen, sevip de kavuşamayan hicranın ocağında yanmayı ne bilsin. O yüzden yanmayan, aramayan, özlemeyen, beni ayıplamasın. O yüzden ağlamayı bilmeyen halime gülmesin. Elhasıl üzüm gözlüm sevmeyen seveni ayıplamasın.

Ah! Ne olurdu şu önümde yılan gibi kıvrılan yollar senin şehrinden yana bükülseydi… Bazen ne diyorum biliyor musun? 

Önümde kara dağlar gibi sıralanan bütün engelleri sana varmak için aşayım.

Heyhat! Ne var ki zülfünün dağınıklığı beni kararsızlığa boğdu.

Nasıl oldu da, seni böylesine mecnuncasına seven beni böyle perişan garip bir vaziyette bıraktın da seni sevdiğini söyleyen bir başkasına hoşamediler edip onu en güzel yerlerde ağırladın? Bana kapında bir köpek kadar değer vermedin de onu göklere çıkardın?

Oysa kapında bir köpek misali değerim olsaydı o zaman varlığım adına bir parça ümitvar olabilirdim. Meğer o kadar da yanında itibarım yokmuş.

Biliyorum yine abarttığımı söyleyeceksin. Ama bu halimi başka nasıl anlatabilirim, bilmiyorum.

Seni hep resme benzetirim. Neden biliyor musun? Çünkü resim, şu âlemde kusursuzluğu arayan insanoğlunun elinden çıkmıştır.

Senin kusursuzluğunu da ancak; böyle ifade edebildim. İşte ey resim kadar güzel sevgili ben senin bu kusursuz güzelliğinin idrakine varmışken sensiz nasıl mutlu olabilirim?

Ancak; sen yanımda olursan belki ben mutlu olabilirim.

En azından benim durumumda olan halimden bir parça anlayan bir dert ortağım olsaydı, belki bu yangını dindirirdim bir parça. Ama sensizliğin acısını benim kadar duymayan beni nasıl anlasın?

Hatırlıyor musun bir ara başımı kırık gönlüme benzetmiş, ‘Senin gönlün kadar kırık başını sıvazlayayım’ demiştin.

Şunu bil ki sen bu vadinde dursan da durmasan da bunu demen bile sana dair bütün kırgınlıklarımın gitmesi için yeterlidir. Zaten sana hiç kırılmadım ki…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.