yazar-70
Seviyorum işte…
Çiğ süt emmiş faniler olarak fıtratımızdan olsa gerek, birkaç darbe ile kolay
kolay ders almayıp inandığımız ve bağlandığımız şeylerde inatçı ve ısrarcı oluruz.
Tabiî ki bunun tersine hiçte öyle olmayanlar da yok değil. Fakat şuan ben ilçem ve
ülkem genelindeki çoğul ekseriyetti kastediyorum. Hemen hepimiz şöyle bir geçmiş
hayat hikâyemize baktığımızda, şuan doğru olarak kabul edip savunduğumuz
değerlerin birçoğu için, geçmişte nasılda tersi istikamette eylem ve söylemlerde
bulunduğumuzu görebiliriz.
Neyse felsefeyi bırakırsak, sözü getirmek istediğim nokta şu. Sonuçta bende
âcizane bir fani olarak, yaşım içerisinde “dün ak dediğim ve savunduğun birçok
şeye bugün kara der durumda olduğumu” ve bu değişimin adına da tecrübe ile
gerçekleri kabullenme dendiğinin farkındayım. Fakat bir konudaki ısrarım ve
sevdamdan bir türlü vazgeçemedim ki; o da “Karapınar Sevdam.” Şöyle bir
bakıyorum da ömrümden ne savdalar geldi geçti. Ne dalgalı denizlere yelken açıp ne
fırtınalar ne tufanlar atlattım ve her limana gelişimde yaptığım iç muhasebe
değerlendirmem sonucu aynı istikametlere bir daha asla dümen çevirmedim. Fakat
benim bu ilçe sevdam yüzünden ciddi anlamda yıpratılmama rağmen sevdam; değil
vazgeçmek gün geçtikçe tutkuya ve şimdilerde nerdeyse karasevdaya dönüşmek
üzere desem yeridir.
Oysa ben kişilik olarak bugüne kadar toplum içerisinde başımı öne
eğdirecek ve hakkımda kem kelam edilecek duruma asla düşmedim. Dolayısıyla
benle uğraşmak isteyen ya da kıskanan kişi ya da kişiler beni sadece ve yalnızca bu
duygusal zaafım olan noktamdan yıpratma yolunu denediler ve ne geldiyse de bu
cepheden geldi. Ama bilmiyorlar ki; Ancak küçük ateşleri söndürür rüzgârlar, büyük
ateşler rüzgâr vurdukça parlar.
Hatta beni çok sevip değer verdiğine inandığım birçok büyüğüm beni
karşısına alıp şu şekilde çok kez nasihatlerde bulundular; “Bak Hikmet; eğer ki sen
şu bilgi birikimin ve idealist iş koparıcı kişiliğinle tüm enerjini, bu Karapınar
sevdana değil de başka bir amaca yöneltseydin, inan hem maddi hem manevi
anlamda şuan bulunduğunun misli misli üzerinde olurdun. Bu Karapınar sevdan
sana zarardan başka asla bir şey getirmeyeceği gibi bir de üstene kulp takarlar ve
kötü olursun. Bir Allah razı olsun, ya da teşekkür beklerken… Karşına geçer
–Senin asıl maksadın ne… Bu işi ne maksatlı yapıyorsun… Niye benim şu
meseleye de ilgi göstermiyorsun… v.b. art niyetli sorulara muhatap olursun”
Evet, yüzde yüz bu ve buna benzer durumlarla karşılaşsam da insanların
atladığı bir şey var bence. Gerçi herkes kendi ne ise karşısındakini de öyle
sanırmış ya hani. İşte bu yüzden bendeki farklı bir noktayı atlamış olabiliyorlar.
Ben aklım erdiği kadarıyla yaşamım boyunca –asla ve asla sevdiğim ve değer
verdiğim hiçbir yârimden ve yarenimden vazgeçmedim ve sevdama ihanet etmedim.
Adam bilip can dediklerim, yar dediklerime gün gelip tersi bir söylem ve eylemde
bulunacak kadar adileşmedim. Asi olduğum söylenir, doğrudur. Ama asla adi ve
nankör olmadım sevdalarıma. İşte Memleket sevdama olan bu tutkumda aynen bu
(adam gibi...) özelliğimden kaynaklansa gerek. Lafın özü, yazımın son sözü
“-Seviyorum işte, var mı diyeceğin... yada -Sevmek suçsa cezama razıyım...” gibi
şarkı sözleri bu konudaki duygularımı anlatıyor sanki.
Ne mutlu sevdiğini karşılıksızca ve Allah için ölümüne bir tutkuyla sevip, sabırla vuslat’ı
bekleyebilene.
ADAM GİBİ***************************************
Bir düşle düş bölüştüm… Düşüm düştü... Ben düştüm
Bir düşe aşkı düşürdüm... Kocaa ömrüm geçti, Ben geçmedim
*********************************HİKMETLİ SÖZLER