Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

Şikayetim Başbakan'a

Başbakan Türkiye’nin 100.yılında, herkes bulunduğu bölgeyi geliştirsin diye yöneticilerden 2023 vizyonu istemiş. Başbakan da olmasa vizyonsuz kalacak ve yılları yiyip bitireceğiz her zamanki gibi.

Bizim yöneticilerimiz de 2023 hedefi doğrultusunda Mevlana Kalkınma Ajansında Konya şehrinin pazarlaması ve markalaması amaçlı bir proje başlatmışlar. Proje için 400 kişi üzerinde anket yapılıyormuş.

Kişilere Konya denince aklınıza erkek mi dişi mi geliyor diye soruluyor. Yani Konya’nın cinsiyeti merak ediliyor. Bunu da insanların kafasına göre cevaplandırması isteniyor. Acaba insanlar Konya’nın cinsiyeti denince ne kastedildiği biliyorlar da mı cevaplıyorlar ya da sallayarak mı cevaplıyorlar? Bu anketle ne yapılmaya çalışılıyor? Konya’nın cinsiyeti ne çıkacak merak ediyoruz hepimiz. Öyle değil mi? (Espri gücünüzü test ediyor olabilirler)

Bu böyle ilk aşamada yapılmaz sayın proje yöneticileri, bu yaratıcı iş aşamasında yapılır ve ona göre yaratıcı işler hazırlanır. Daha işin başında ne tür yaratıcı işler yapılacağı bilinmeden, sadece laf olsun diye bu sorular sorulmaz. Veya bu sorulardan elde edilecek veriler işe yaramaz.

Bir başka soru da Konya denince hangi hayvan aklınıza geliyor deniyor. Yani Konya’yı hayvana benzetmeniz isteniyor. Konya koyun deniyor, Konya kartal deniyor, Konya kurbağa deniyor… Sonra Konya’nın amblemi hangisi daha çok çıkarsa ona göre mi değişecek? Bunu bilen de yok!

Biz rapor yazmak için bunları soruyoruz deniliyor.

Yani 2023 yılına bolca rapor yazılmış olarak bomba gibi gireceğiz desenize. Başbakana söyleriz artık 2023 yılında bizim hedefimiz çok rapor yazmak diye. Başka şehirlere göre rekabetçi stratejimiz bu demek ki.

İşte farklılık.

Daha bitmedi.

Konya denince aklınıza hangi çiçek geliyor diye soruluyor. Konya’yı hangi çiçeğe benzetirsiniz diye merak ediliyor. Lale olabilir, ne lalesiyse artık, gül olabilir. Konya hiçbir çiçeğe sığamayacak kadar enfes güzel desek daha doğru olmaz mı!

Buradaki amaç da bilinmiyormuş. Her şeyin hayırlısı marka çalışması yani…

Konya’nın rengi soruluyor bir başka soruda. Konya denince akla ne geliyor merak ediliyor ve Konya insanından bu cevaplar alınmaya çalışılıyor. Sonra ne yapılacak bilinmiyor. Kaldı ki bu çalışma marka çalışmasının analiz kısmından sonra yapılması gerekirken, “dan” diye başlayarak boşa gidecek hale getiriliyor. Yazık!

Konya Büyükşehir Belediyesinin yıllar önce çok katılımlı bir araştırması yok muydu? Kitapları da yayınlandı. Bundan kimsenin haberi mi yok? Başkan Tahir Akyürek bu marka çalışmasında yok mu? Onun fikri alınmıyor mu?

Konya denince ne akla geliyor sorusu Büyükşehir Belediyesinin önceki araştırmalarında bağıra bağıra anlatılıyor. Bu araştırmalar yine orada, niye kimse kullanmadı şimdiye kadar, ya da bu projede kullanılmak istenmiyor? Pardon sebebi şimdi aklıma geldi. Paramız boldu. Saçacaktık.

Yine yıllar önce Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez’de Konya’nın sloganı için çalışma yapmıştı. Paralar orada da saçılmıştı. Sonra ne oldu bulunan slogana. O da kayboldu.

Böyle işin ortasından başlarsak daha çok paraları çarçur ederiz. Öncekilerden ders almak da istemiyoruz anlaşılan.

Yine bir başka tuhaflık marka çalışmasında Konya’nın marka firmaları da orada olması gerekmez mi? Pakpen, Bürotime, Zade, Atiker, Akınsoft, Konya Şeker, Ova Süt, Enka, Selva, Adese, Kongaz, Kompen, Rapsodi hemen aklıma geliverenler. Bu markaları da şehir pazarlamasında dahil etmeyeceksiniz de nerede dahil edeceksiniz.

Yine Konya’nın yerel medyasını marka çalışmasına dahil etmeyeceksiniz de nereye dahil edeceksiniz.

Tüm bu sebeplerden marka çalışmasının nasıl yapılması gerektiğini bilmeyen, burnunun dikine giden herkesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a şikayet ediyorum.

Milletvekili adaylarının reklamları

Gülmesini beceremeyen somurtan milletvekili adaylarına tavsiyem şimdiden adaylıktan vazgeçsin. Somurtkan fotoğraflar, somurtkan pozlar, somurtkan internet siteleri, broşürler…

Nasılsa AK Parti çok milletvekili çıkartır. Bende reklamlarımda gülmesem de uygun sıralara kendimi attım mı seçildim gitti. Ne gülmesi, ne reklamı, ne halkla ilişkileri diyorsanız aynen devam. Yani sıradan biriyim, farklı bir anlayışım, farklı bir vaadim yok diyorsanız öyle devam edin. Size lafım olmaz. Nato mermer…

Milletvekili adaylarına ilk tavsiyem reklam pozu, reklam sitesi, reklam broşürü yapmadan önce halkla ilişkiler stratejisi belirlemeleri gerektiğidir. Halkla ilişki stratejisi sizin pozunuzu da, sitenizi de, broşürünüzü de, televizyon açıklamalarınızı da, mahalle sohbetlerini de dolu hale getirir.

Halkla ilişkiler stratejinizi belirledikten sonra takım elbisenizi de, reklam fotoğraflarınızı da, çizgi altı iletişimlerinize başlayabilirsiniz. Yoksa başlamayın.

Ama halkla ilişkiler de ne ki! Halkla benim iletişimim süper canım gibi zirzop laflar ediyorsanız. Yani halkla ilişkileri laf ebeliği olarak görüyorsanız sizden milletvekili olmaz. Olmasın da zaten. Sizden kimseye fayda gelmez.

Reklam Ajansı Acemiliği

Aşağıda gördüğünüz Doğan Çanta reklamı bir hafta arayla açıkhavaya girdi. Tasarım olarak başarılı bir reklam öncelikle. Diğer nefes almayan reklamlar gibi değil. Rahatlatıcı mesajı okunur, görünür. Açıkhava reklamı mantığı bilinerek yapılmış belli.

Ancak sorunları şu: İlk hafta yayınlanan reklam, ama diyerek bitiyordu. Sonra hatayı algıladılar herhalde. Ama’nın devamı olan ikincisi yayınlandı. Havada askıda kalan bir reklam mesajı olduğunu pahalıya anladılar. Yani yayınlamadan önce yapılacak testleri, yayınlayarak yaptı bizim reklamcılarımız! Test yayınlanmadan yapılır. Ona da pre-test denir.

Yoksa diyorsunuz Teaser mı yaptı acaba. Yani ama diyerek meraklandırdı mı bizi? Altta Doğan Çanta markası kocaman görünüyor. Meraklanacak bir şey yok gibi duruyor. Ama diyecekler ki, reklamı yapılan marka Doğan Çanta değil ki, Sportive. Bende diyeceğim ki sana göre öyle olabilir ama müşteriye göre hiç de öyle değil. Hangisi önemli? Senin düşüncen mi, müşterinin düşüncesi mi?

Bir başka derin sorun da reklamda gösterilen dağcı kaskından ve sallanan iplerden anlıyoruz ki, dağcı ölmüş. Bunları böyle garip şekilde sallayacağınıza, dağcı üzerinde göstermiş olsanız daha etkili reklam yapmış olmaz mıydınız?

(bir küçük ama büyük hata daha, ilk reklamda Doğan Çantanın adresi Rampalı Çarşı büyük harfle yazılırken, ikinci reklamda rampalı çarşı küçük harfle yazılmış, bu nasıl iş!)


 

 

Bir masa bir sandalye

Bürotime’ın sil baştan başladığını düşündürten bir televizyon reklamı filmi göründü ekranlarda. Mesaj bir masa bir sandalye üzerine oturtulmuştu. Bir mobilya firması için jenerik mesaj aslında. Bu anlamda çok doğru. Önceki mesajları saçma sapan nereye gittiği belli olmayan mesajlardı. Hatırlarsanız açıkhavada basur olmuş görüntülü elinde laptoplu bir görselle ne demeye çalıştığı belli olmadan mesaj veriliyordu. Bu karmaşadan kurtulmuş bu reklam filmiyle Bürotime. Eskiye sünger çekilmiş bu reklamla. Kişiliği sağlam yerden başlıyor. Bürotime bence bu yola devam etmeli. Bir masa ve sandalye reklamı markanın özü olarak geliştirilmeli ki bu yapılacağa benziyor. Bu reklam filminin çok geliştirici ve doğurgan olduğunu düşünüyorum. Düşünenlere ve uygulayıcılarına tebrikler. Bürotime’a başarılar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
11 Yorum