Haşim Akın
SILA-İ RAHİM
Sanırım az da olsa İslami bir müktesebatı ve derdi olan herkesin duyduğu bir kavramdır bu. Kolay bir şekilde “akraba ziyareti” diye tanımlarız. Doğum yoluyla gelen akrabaların birbirlerini unutmamaları, ziyaret etmeleri, ilgilenmeleri üzerine bir kavramdır. Hem ayeti kerimelerde tavsiye edilir, hem de hadis-i şerifler ısrarla emreder, yapmayanlara da tehditleri hatırlatır.
Normal şartlarda bu yazı iki hafta önce bitecek, yayınlanacak ve ben bir sıla-i rahim ziyaretine çıktığımda siz de eş zamanlı olarak bunu okuyacaktınız. Ama bazen işler planlandığı gibi gidemiyor. Öyle olunca da kısa Burkina Faso ziyaretiyle alakalı olarak bazı gözlemler birkaç yazıda size ulaşacak inşallah.
Allah dünyada herkese birçok nimetler vermiştir. Ayeti kerimede “Eğer Allah'ın verdiği nimetleri saymaya kalksaydınız sayamazdınız” buyurur. Bana da birçok nimet verdi ve ben de sayamazdım. Ancak şükretmek için çalışmam lazım. “Başkalarına vermediği ve diğer kardeşlerimden ayırıp özel olarak sana lütfettiği hangi nimet vardır?” deseler cevap için hiç düşünmezdim. “Allah benim yolumu Burkina Faso’ya düşürdü. Onları bana, beni de onlara sevdirdi...” Değilse Afrika’nın sıcağı, tozu, mahrumiyet ve sıkıntıları çekilmezdi.
Geçen hafta Burkina Faso’ya kısa bir ziyarete gittik. Ben bu ziyaretin sebebini hep sıla-i rahim diye telaffuz edince; çevremdeki eş dosttan “onlarla nasıl akraba olduğum” üzerine onlarca espri yapıldı. Kendilerince yarı şaka yarı ciddi değişik mülahazalarda bulunanlar oldu. Herkes kendi baktığı pencereden yaklaşır olaylara. Aklı neredeyse fikri de orda olurmuş insanın. Onlara da “öyle olsun” deyip güldük, geçtik.
“Hayırdır! Duramadın” dediler. Doğru Afrika’nın çok kötü bir yönü var. O da bağımlılık yapıyor. İnsanı durmadan çekiyor. Tozu mu, toprağı mı? Değil elbette… Beni asıl oraya çeken, gözlerinin içine bakınca yüreğimin ışıldağı yetimler var orada… Beni oraya çeken de onlar ve diğerleri…
Hazırlanmak ayrı bir serüvendir burada. Eş dost katkıda bulunurlar. Herkes kendi imkânlarınca bir garibin yüzünü güldürmenin hevesindedir. Bizim delileri bilir misiniz? Onlarda ayrı bir heyecan var. Bize bu heyecan ve hareketliliği verene hamdolsun… “İmkân olsa da ben de sana eşlik edebilseydim…” diyen çok dostum oldu.
Unutulması en zor olanı, hatırlanmaması ve yok sayılması halinde büyük bir ayıbın işleneceği, vefasızlık olarak kayda geçeceği bir ayrıntıyı zikretmem lazım. Bu hareket; nezaket, incelik ve naiflik örneği olarak zihnimde kalacak hep. Benim bir Sami abim var. Bu işlerin delisidir. Orada bir köyde ilgilendiği 25 kadar yetimleri var. O yetimler için hazırlığını yaptı. Düşündüğü daha başka hayır- hasenat için ayrı fonları da var. O yetmedi “orada görev yapan arkadaşları unutmadığını, onların fedakârlığını takdir ettiğini” bildirmek için her birisine küçük birer paket hazırladı. O da yetmedi son vedalaşmamızda bir miktar para çıkardı; “hocam, bu zekât değil, sadaka da değil. Bu size yol hediyesi. Yanındaki arkadaşına yolda benim adıma çay ısmarla, kahve için, yemek yiyin” dedi. Bu incelik beni, çok etkiledi. Elbette böylesi bir yola çıkan kimse, kendi imkân ve masraflarını düşünmüştü. Ama bu şekilde işin başka tarafını da düşünme rikkati herkese nasip olmazdı. Biz de ona ve katkı sunan tüm dostlara hem teşekkür ettik hem de duacı olduk.
Uzun bir uçak yolculuğundan sonra yere indik. Hava aynı havaydı. İnince kesif bir toz kokusu ve birden boşalan ter, bize “Burkina Faso’ya hoş geldiniz” dedi. Zor da olsa eşyalarımızın büyük çoğunluğunu alıp giderken hesap yaptım ben gideli 11 ay olmuştu. Ama çok şey değişmemiş orada. Caddelerin, sokakların görüntüsü aynıydı. Yarım inşaatlar hala bitmemişti. Ülkede ekonomik istikrar yok. Siyasi istikrar sıkıntılı… Terör neredeyse Başkent’e kadar yaklaşmış.
Ülkede Emperyalist emelleri olanlar, terörü durmadan köpürtüyorlar. Ülkenin başında şu anda darbeyle gelen bir asker var. Bu şahıs; bu şekilde koltuğu elde eden ilk Müslüman cumhurbaşkanı oluyor. Cumhurbaşkanı yurt dışına çıkamıyor. Fransa ile araları iyice bozuk. Bir taraf yemek için direniyor. Öbürü de yem olmamak için…
Bir açıklamasında “üç tane müttefik ülkelerinin olduğunu” söylüyormuş. Bunlar da; Türkiye, Rusya ve Kuzey Kore… Türkiye'den aldıkları 6 adet SİHA ile teröristleri sürekli takip ediyorlar ve yakaladıkları yerde imha ediyorlar. Bu da ülkeye büyük bir özgüven getirmiş. Bundan birkaç ay önceye göre daha güvenli hale gelmişler.
Biz seçimlerin hemen akabinde yola çıkmıştık. Bu nedenle bir Türk olarak havaalanında, çarşıda, pazarda karşılaştığım bazen de hiç tanımadığım insanlardan aldığım tepkiyi sizinle daha sonra paylaşayım inşallah… Türkiye, Türkiye sınırlarından daha büyükmüş. Bunu bir daha gördük.