Şimdi Sıra Suriye Sorununda

Bu yazının yazıldığı saatlerde 16 Nisan referandumu için oy verme işlemi devam ediyordu. Allah’ın izniyle sandıklar açıldıktan sonra beklenen sonuç gelecek ve Türkiye yeni sistemiyle daha hızlı ve daha kontrollü bir şekilde yol almaya başlayacak. Her ne kadar işletimi 3 Kasım 2019 tarihinden itibaren devreye girecek olsa da, sonuç ve o sonucun oluşturacağı rüzgâr son zamanlarda yaşadığımız gerginliği de bitirecek, aradığımız motivasyonu da oluşturacaktır. 

16 Nisan referandumu ile yönetim sistemi değişikliği gerçekleştikten sonra Türkiye için zikredebileceğimiz en temel sorunlardan birisi Suriye meselesi ve ona bağlı oluşan patolojiler olacaktır. Referandum sonucu bu yönüyle de oldukça önemlidir. Belki de yaşadığımız coğrafyanın ortaya koyduğu bir durum olarak sürekli müteyakkız olma mecburiyetimiz var. Yıllarca emek verdiğiniz ve üst üste koyduğunuz tüm kazanımlar yanlış bir hamle ile yerle bir olabilir. O sebeple de Suriye meselesi başta olmak üzere bir çok konu  yeniden ama esaslı bir gözden geçirmeye muhtaçtır. Bu bir yönüyle değişen yönetim sistemiyle, yaşanan sorunları uyumlu hale getirme operasyonudur.

Suriye iç savaşının başladığı günden bu yana çok büyük acıların yaşandığını hepimiz biliyoruz. Milyonlarca insan evinden barkından çıkartıldı. Milyonlarca çocuk annesiz, anneler de çocuksuz kaldı. Tarif etmekte zorlandığımız acılar, mazlum Suriye halkının hayatı oldu. Oraya buraya savrulan bedenleri, yaşadıkları acının izleriyle eridi gitti. Gittikleri ülkelerde yaşadıkları ötekileştirme ve muhatap oldukları insanlık dışı uygulamalar, onlara çatışmalardan dolayı yaşadıklarını bile unutturacak mağduriyetler yaşattı.

Şimdi savaşın 6. yılındayız. Ne savaşın ne de Suriyelilerin akıbeti konusunda dünyanın söylediği elle tutulur tek bir cümle yok. Ne bitirmeye yanaşıyorlar, ne de kimin galip gelmesini istediklerini ortaya koyuyorlar. Maalesef Suriye, tüm kesimler tarafından yaşanan acıların istatistik tablosu olmaktan öteye gidemedi. Ölen çocuklar, ölen kadınlar, vurulan mekanlar, toplanan yardımlar, ulaşılan evler, hayatı yeniden tamir edilmeye çalışılan yetimler, dullar, elektriği ve suyu verilen mahalleler, okula kavuşan bölgeler vs. Tüm bunlar haber ve istatistik değeri olmaktan öte gitmedi. Tüm dünya elbirlik etmiş yaşananların çetelesini tutuyor ve yaşanması muhtemel yeni acılar için kimi kamerası kimi de yardım konvoylarıyla  sipere yatıyor.

Ama bunların hiçbirisi bu savaşın yaşattığı acının gerçek sebebini ortaya koymuyor. Acının bitirilmesi ve Suriye'nin kurtulması üzerine de bir şey söylemiyor. Ne rejime karşı muhalifleri desteklediğini iddia eden ABD ve batı görevini yerine getirdi, ne de rejimin zulmüne eşlik eden İran ve Rusya hiç değilse insan olmak adına bir adım geri attı. Savaşın 6. yılındayız ve tüm kesimler 2012 yılında durduğu yerde duruyor.

Ne bu savaşa cephane taşıyıp cephe oluşturanlar ne de onlara coşku verip 3. koldan motivasyon oluşturanlar merkezine Suriyelileri aldıkları bir duruşun arayışında değiller. Devletlerin, örgütlerin, kurum ve kuruluşların güç gösterim sahnesine dönen Suriye, ölmeye ve yok edilmeye devam ediyor.

İran maalesef kendini Şii ufka ve perspektife kapatarak 1979 İslam Devrimi ile elde ettiği bir model olma şansını kaybettiği gibi Suriye’de eşlik ettiği zulümden dolayı İslam coğrafyalarındaki mezhepçi ve meşrepçi tutumu da tetikledi. Bugün İran'ın özellikle 2012 yılından bu yana Suriye'de izlediği siyaset üzerinden yüz milyonların birbirini tekfir ettiği ve canını kendisine mubah saydığı bir İslam dünyası fotoğrafı ortaya çıktı. Hiç şüphesiz eşlik ettikleri bu zulüm bir gün İran'ın yakasına yapışacak. Bunun hesabını hem tarihe hem de Allah'a verecekler. Ama özellikle Suriye üzerinden tüm İslam alemi olarak tanıklık ettiğimiz katliamlar  bir zillet halkası olarak boynumuza geçirilmiş durumdadır.

Artık Suriye sorunu, savaşanlar, seyredenler ve yardım edenler üçgeninde sadece istatistik değeri olan rakamlar olarak zikredilmeye ve Suriye halkını yok etmeye devam etmemeli.  16 Nisan'dan sonra yeni Türkiye tüm bu taraflardan bağımsız yeni bir dil geliştirmeli. Yeni Türkiye hiç kimsenin Suriyeli mazlumlar üzerinden hem de Suriye coğrafyasında  hesaplaşmasına izin vermemeli.

İran gibi zihni kirlenmiş devletlerle ona karşı mücadele ettiğini iddia eden zihinleri kirlenmiş kimi örgütlerin Suriyeli mazlumlar üzerinden verdikleri din ve mezhep kavgası görünümlü menfaat savaşı artık bir şekilde  bitirilmeli ve tüm kesimler ABD ve batı için Suriye savaşının tek semeresi olan PKK/PYD Kuzey Suriye Kürt devletinin kurulma çabasına karşı güç birliğine gitmelidir. Şüphesiz ki bu oldu bitti Türkiye kadar Rusya'nın da, İran'ın da istemeyeceği bir sonuçtur. Sebeplerde anlaşamasak bile sonuçlar üzerinden bir ortaklık çabası zorlanmalıdır. 2019 Kasım seçimlerine Suriye sorununu çözmüş bir Türkiye olarak girmek hem bizi hem de bölgeye dönük projeksiyonumuzu çok daha güçlü kılacaktır.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.