yazar-62
Sınır kapılarının durumu içler acısı
Cilvegözü kapısından Suriye’ye gireceğim. Biraz uzun sürer dediklerinde bunun anlamının 6 saat olacağını tahmin edemediğim aşikar! TIR’dan bir duvarı kilometrelerce aşıp vardığımızda karşılaştığım manzara tek kelime ile “korkunç.”
“Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri” lafını söyleyeni Cilvegözü’ne getirip bırakmalı. Kimin yüzüne bakılmaz halde bir görsün diye. Bayrağımız havlu gibi asılı bir kenarda. Tuvaletin önünden kokudan geçilmiyor. Bir Ortadoğu köy girişine benzeyen Cilvegözü’nde normal aylarda 1.500 giriş, 1.500 çıkış yapılıyor. Hazirandan itibaren bu giriş çıkış sayısı 7.000’lere tırmanıyor. Bunca işe kaç polis memuru bakıyor dersiniz? Sadece ve sadece 4 kişi. Bu insanlara da yazık, bize de. Mesai saati dışında bu sayı 2’ye (yazı ile iki) düşüyor. İki kişi 150 insana hizmet verince biz 6 saatte canımızı zor kurtardık. Yolcular yazın güneşin altında saatlerce, kışın soğuk ve ayazda bekleyerek bu işkenceye maruz kalıyor. Binlerce TIR gelip geçiyor ne arama, ne tarama! Yani Danıştay’a eli silahlı adam nasıl parka girer gibi giriyorsa TIR’lar da memleketimize öyle giriyor. Acaba neler getirip götürüyorlar? Kimse merak etmiyor. Keşke en az Danıştay katili kadar merak etseydi yetkililer. Bu sahipsizlikten Ulaştırma, İçişleri ve Gümrük Muhafaza’nın haberi yoksa yandık. Haberi varsa bu durumda kevgir misali sınırla kavrulduk demek. Danıştay üyeleri dolu bir otobüs dolusu insan daha geçen hafta sınırdan geçip gitmiş. Nasıl bir vatandaşlık anlayışı bu? Asayişin olması gereken bir noktada asayiş perişan. Kadın kızlarımıza laf atan Reyhanlı köyü sakini bir grup burada ali kıran baş kesenmiş. Genç ve serseri Polatvari tavırlı gençler herkese küfürle saldırıyor. Bıçak çektiler ve gösteri yaptılar. Yanından geçip giden asker cemsesine de bir selam çaktı tıfıl oğlan. Kaç kere savcılığa götürülmüş ve delil yetersizliğinden bırakılmışlar. Kaçakçılık yapan bu gençlik çetesinin ayaklarında markalı ayakkabılar, iyi koşsunlar diye... Çünkü kavga sırasında gözlüğü düşen yolcunun gözlüğünü hemen biri çaldı ve cebine attı. Herkesi korkutmuşlar. Polisler desen zaten aileleriyle Reyhanlı’da kalıyorlar. 4 tane muhafaza memuru var, hiçbir şeye bakmaları söz konusu değil. Saha geniş ve 40 tane bilinen serseri burayı rehin almış. Devlet, çıkış kapısında yok kısacası. Esas insanı kahreden görüntü Suriye tarafında. Cilvegözü gibi bir terk edilmiş Amerikan kasabasından birden Avrupai Suriye’ye girdik. 22 memurun görev yaptığı ve ciddi çalıştığı sınırda çok modern bir “free-shop”, kasalar dolar dolu. Çay, kahve ve nargile içeceğiniz, sohbet edeceğiniz salonlar, tertemiz tuvaletleri görünce sinirimden ağladım. İçeride saçma sapan kavgalardan gerçek sorunlarımıza eğilmeye vakit kalmıyor bu ülkede. Herkese yazıklar olsun!
Reyhanlı köyünün işsiz güçsüz gençleri serseri mayın gibi dolaşıyor, Suriye’den çay, şeker, çanak tabak getirerek çetecilik oynuyor, devletin kulakları duymuyor. Gözü görmüyor.
Burada devletin memurundan esnafına herkes şikayetçi, “bizi dinleyen yok” diye insanlar çırpınıyor. Bunlar da vergisini ödüyor, çalışıyor. Onlara da yazık. ‘Gayri meşru işleri hep Kürtler yapıyor’ diyenlere duyurulur, bunlar Türk.
Polislerin dünya ile ilişkisi kesik burada. Sosyal ve kültürel bir dünyaları zaten yok. İnsanlıktan çıkmışlar üzerlerindeki yükün ağırlığından. ‘Yenilenecek’ lafı yıllardır olmasına rağmen bir şey değişmediğinden herkes umutsuz ve karamsar Cilvegözü’nde.
Sınırlar sadece PKK’ya karşı korunur diye mi yazıyor bir yerlerde yoksa? Aselsan sınır koruma elektronik sistemleri ve gözleri üretmiyor mu bu ülkede? Irak sınırında optik koruma yapanlar Cilvegözü’nü sınırdan saymıyorsa neden bize işkence ediyor; kapı olmasın herkes kafasına göre girip çıksın işte. Türkiye devleti koskoca bir Suriye deliğine aldırmıyor kısacası.
Aselsan web sitesinde radarlar, ARS2000 gözetleme radarı, elektro-optik okuyucular var. Sadece optik adı altında 25 ürün sayabildim. Bu alet edevat kime yapılıyor? Aviyonik sistemler, mikroelektronik falan hariç. Üniversitede yapılandan milletin hayatına bir bilgi akmaz, yapılan teknolojiden millet yararlanmaz sonra herkes ideolojik avcılığa çıkar.