SİSTEM Nasıl Olmalı

Mâlumu âlileriniz olduğu üzere, Cenabı Allah, Kur'an-ı Kerim'de, mizan adalet ve kıstdan bahseder.

Mizan; tabiatın denge ve nizamı, zerreden kürreye, tabiat kanunlarının bir düzen içinde işleyişi demektir.

Adalet; ‘eşyanın yaratılış gayesi istikametinde kullanılması’ anlamına gelir.

Kıst ise; tüm canlıların ve insanın, yaratılış gayesi istikametinde, yaşayabileceği ortamın kurulması, kanunlarının uygulanarak, adaletin yerine getirilmesi, sosyal hayatta mizanın sağlanması demektir.

Bu görev ise, devlete aittir. Bu sebeple, şuurlu bir Müslüman; ferdi kulluk görevlerini tam olarak yapabilmek ve içtimai kulluk görevini yerine getirebilmek için devlet yönetimine talip olmak ve adaleti hedef alan, kıst sahibi ulul emre itaat etmek zorundadır.

Zira bir Müslümanın, adaletin olmadığı bir toplumda; eşyanın hakkının verilememesi, sosyal mizanın sağlanamaması nedeniyle, ferdi mükellefiyetlerini hakkı ile yerine getirmesi zor olacaktır.

Kişi, başlangıçta ne kadar reddetse dahi, kendisine dayatılan sosyo-ekonomik argümanları, zaman içinde içselleştirecek, düşündüğü gibi yaşayamadığı için, yaşadığı gibi düşünmeye başlayacaktır.

Yine mâlumu âlileriniz olduğu üzere, dinimizde bir devlet şekli, dayatması olmayıp devlet şu 5 esas üzerine dayanır.

1. Hakkaniyet/doğruluk- dürüstlük

2. Adalet

3. Merhamet

4. Liyakat

5. İstişare/şura

Ecdadımız Selçuklu ve Osmanlı, bu konuda dünyaya en güzel örnekler olmuşlar ve hakkaniyet çemberi, anlayışını devlet yönetiminde uygulamışlardır.

Hakkaniyet Çemberi anlayışına göre,

1. Dünyada barışı, huzuru sağlayan ‘ADALET’tir.

2. Dünya, duvarı DEVLET olan bir bahçedir.

3. Devleti düzenleyen ‘ŞERİAT’tır.

4. HÜKÜMDAR olmadan şeriat korunamaz.

5. ASKERsiz hükümdar, duruma hakim olamaz

6. MAL-MÜLK olmadan, hükümdar asker toplayamaz.

7. Malı-mülkü üretecek olan ‘HALK’tır

8. Halkı padişaha kul eden ise, yine ‘ADALET’tir.

Adalet ve Kalkınma Partisi, bütün menfiliklerin arttığı, umutların karardığı bir dönemde, yukarıda ifade ettiğimiz tüm manayı ve umudu, isminde toplayan bir güneş gibi doğdu.

3Y;

1. Yoksullukla mücadele

2. Yolsuzlukla mücadele

3. Yasaklarla mücadele

Bu ismi açıklayan, çok güzel bir strateji idi.

Geçen 20 yılda, bu sistem değişikliği stratejisinin, taktiksel altyapısının güçlendiğini görmek bizleri son derece mutlu etmektedir.

Ülkemiz, Çin’in yerine, Avrupa’nın üretim üssü olma noktasında, hızla ilerlemektedir.

Şimdi ise, şu 3 şeyi hayata geçirerek, son hamleyi yapmanın vakti geldiğini değerlendiriyorum.

1. Denk bütçe

2. Siyasi partiler kanununun değiştirilmesi

3. Eğitim sisteminin yeteneklere göre branşlaştırılması ve kısaltılması

Böylece kısa bir sürede; helal ve faydalı üretim ve tasarruf ile toplumun ve devletin bütün imkan ve enerjilerinin etkin ve verimli kullanılma ortamı oluşacaktır.

Rant ve paradan para kazanma yerine; arttırılacak vergiler ile dövizden, kriptodan, altından, tarladan, arsadan, konuttan kaçınma sağlanarak, ürün ve hizmet üretmek ve satmak daha değerli olacaktır.

Vatandaşın, İHA, SİHA, TOOG, nükleer santral, köprüler, yollar gibi; enerji ilaç, silah, tarım, yazılım vb. yatırımlara direkt ortak yapılmak suretiyle, tasarruf ihtiyacı, üretimde değerlenecektir.

Meslek lisesi mezunu gençlerimize vereceğimiz; 5 yıl ödemesiz, 5 yıl da faizsiz olarak geri ödenecek, her bakanlığın bizzat hazırladığı projelerle, 17- 18 yaşından itibaren ekonomik döngü içine girmeleri sağlanacaktır.

Ve 5 yıl sonra yapılan geri ödemeler ile bir daha merkezi bütçeden kredi verilmeyeceği için her sektörün kendi fonu ve kendi faizsiz kredi döngüsü oluşacaktır.

Ekolojik tarım ve hayvancılığa geçilerek; verilecek doğru destekler ile çok kısa sürede açığın kapatılması ve verimin sağlanması mümkün olacaktır.

İsraf, eflasyon, faiz, istikâr, servet biriktirme, paradan para kazanma, yolsuzluk, yoksulluk, devletin eli ile devleti soyma, adam kayırma, iç-dış borçlanma gereği, liyakatsizlik, gelecek endişesi, güvensizlik ve mutsuzluk ortadan kalkacak. Şu an tüm insanlığın en büyük ihtiyacı olan, özgüvenli, üretken, ahlaklı, özgür, mutlu ve huzurlu, örnek, rol model bir toplum ortaya çıkacaktır.

Ve bizim, insanlığa en büyük armağanımız, bu sistem olacaktır.

Cumhurbaşkanımızın; öğrenilmiş çaresizlik içinde, en doğru ve gelişmiş olduğuna inandırılmış, bu kapitalist köle sistemini, değiştirme gayretlerine olan inanç ve umudumuz, ilk günden beri heyecanını korumaktadır.

Bu konuda, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, yüce devletimize ve tüm emeği geçen kadrolarınıza, sonsuz şükran ve minnetlerimi arz ediyorum.

Rabbim, Hakkı hakim kılmak yolundaki hayırlı gayretlerini ve ömrünü bereketlendirsin. Bizleri de kendisine, ülkemize ve davamıza hizmetkâr olmak ile şerefyâb eylesin.

Bildiğiniz gibi Biyolojik Darwinizmin yanında, bir de Sosyolojik Darwinizm vardır. Bu anlayışta, devamlı ilerleyen, doğrusal bir tarih görüşü vardır. Biz ilerlemeli bir tarih anlayışı değil, döngüsel bir tarih anlayışıyla tarihe bakarız. Ümmetimizin tarihinde, dört mevsimin de yaşandığı dönemler olacaktır. Kış dönemindeyiz diye karamsar, ümitsiz olamayız. Dönem ve şartlara göre sınavımızı fark eder, mücadelemizi yaparız.

Biz ÜMMETİZ. Bir kabile, kavim, aşiret değiliz.

Tüm insanlık için çıkarılmış, hayırlı bir ümmetiz.

Sorumluluğumuz, tüm insanlığın sorumluluğu kadardır. Onlara hakkı ve hakikati gösterecek olan bizleriz. Irk, renk, dil coğrafi özelliklerdeki farkları, teâruf/tanışma temelinde kabul eder, bir zenginlik olarak düşünürüz.

Kavgayı, savaşmayı, üstünlüğün sebebi kabul etmeyiz. Kınamak ve ötekileştirmek yerine; Rasulullah Efendimizin (sav), Mekke'nin fethinde, bugün kınama yok, dediği gibi, affedici davranırız.

Şeyh Edebali'nin, Osman Bey'e; “Öfke bize, yumuşaklık sana, bölmek bize, bütünlemek sana, kusur bize, affetmek sana” nasihatine göre devlet yönetiriz.

Bir Müslüman olarak,

1. Malımız ile

2. Evladımız ile

3. Canımız ile

Bir makamda isek,

1. Masa

2. Kasa

3. Nisa ile imtihan olacağımızı bilir ve ona göre hareket ederiz.

Ümmetimizin, tarihi süreçteki akışı devam etmektedir. Sıkıntımız, küfrün gücü değil, bizi ümmet yapan, ilkelerimizden uzak olmamızdır.

Müslüman halkların çoğu, ülkemizi bir umut olarak görmektedir.

Yaptığımız savunma sanayi ve stratejik yatırımlara, onları ortak yaparak; hem sermaye, hem pazar imkanı sağlarken, aynı zamanda sosyo-ekonomik ve askeri işbirliği ve Ümmet Birligini de sağlamış oluyoruz.

İman kardeşliğimizi pekiştirmek, tüm hayatımızı yeniden Kur'an-Sünnet temelinde ihya etmek için, bütün gücümüzle çalışmalıyız. Bir sonuç görmek diye derdimiz yok, kişisel ecelimiz yetmeyebilir.

Asla ümitsiz olmayacağız. Kendimizi ve çevremizi temizleye temizleye, geliştire geliştire, yeni, adil bir medeniyetin temellerini atmaya devam edeceğiz.

Ümmet, yeniden tarih sahnesinde yerini aldığında, tüm eylemlerimiz zaten kesintisiz bir sadaka-i câriye olarak, Rabbimiz in izniyle bizimle beraber olacaktır.

Ve...

Yakinen inanıyoruz ki

İSTİKBAL ‘İSLÂMIN’dır.

Ve İSTİKBAL yakındır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum