Şenol Metin
SİVİL TOPLUMA DAİR…
Sivil Toplum, Devletin olmadığı zamanlarda bile var olan kadim bir kurumun modern bir dil ile sunumu… Kökleri tarih kadar derin, işlevi toplumun ihtiyaçları kadar çeşitli...
Bidayette Devletin olmadığı zaman ve mekanlarda bile önemli görevler üstlenen Sivil Toplum, modern zamanlarda bu alanı büyük oranda Devlete terk etmek zorunda kalmış olmakla birlikte, yeni bir konseptle kendisine yeni bir yaşam alanı bulmuştur. Bugün için Sivil Toplum, çeşitli nedenlerle Devletin yapmadığı veya yapamadığı alanlarda, Devletin ikamesi bir rol üstlenmektedir. Bu durum Sivil Toplumu varoluşsal olarak anlamlı kılan sivilliğini Devletin kontrolüne, hiç olmazsa yönlendirmesine açık hale getirmektedir. Bu önemli bir risktir ve Sivil Toplum liderleri bu riski dikkate almak zorundadır.
Sivil Toplum, batı uygulamasında devletin nüfuz edemediği bir alan oluştururken, bizim tarihsel tecrübemiz bu istikamette değildir. Bizim Sivil Toplum tecrübemiz Devletle birlikte bir Sivil Toplum tahayyülüne sahiptir. 2010’lu yıllarla beraber iletişim imkânlarının artması ile ki sosyal medya devrimi demek daha doğru, tüm dünyada Sivil Toplum Kuruluşları önemli bir dönüşüm geçirdi. Bu dönüşümün hakim rengi daha informel ilişkiler, daha medyatik görünüm, Devletle daha yoğun etkileşim içinde, Devletle daha içli dışlı bir yapı… Bu beni korkutuyor… Devlet sahip olduğu o devasa gücü ile Sivil Toplumu dönüştürebilir. Daha net ifade etmem gerekirse korkum, Devletin Sivil Toplum alanını kamulaştırma ihtimalidir.
Sivil Toplumun, Devletin çeşitli nedenlerle yapmadığı veya yapamadığı alanlarda Devleti ikame eden bir rol üstlendiğini ifade etmiştik. Bunu sosyal devlet boyutunda yansıması ise daha net görülmektedir. Devletin kendi kurumsal yapısı ile çok daha maliyetli yürüteceği bir kamu hizmeti, Sivil Toplum Kuruluşu üzerinden çok daha az maliyet ile yürütülebilmektedir. Tabi model projelerle finanse edilerek uygulanmaktadır. Bu finansman modelinin istisnai olarak uygulanması doğru olmakla birlikte, projelerle sivil toplumun finansmanı modeli bir süreç dahilinde önce mali bağımsızlığı ardından kurumsal bağımsızlığı zedeleyebilir.
Bir başka sorun alanı insanımızın Sivil Topluma bakışı ile ilgilidir. İnsanımızın Sivil Toplum Kuruluşlarına bakışı değişkenlik/kırılganlık göstermektedir. Sivil Toplum Kuruluşlarına insanımız şüphe ile yaklaşmaktadır. Bu şüpheci bakışı gidermesi gereken Sivil Toplum Kuruluşlarının liderleridir. Sivil Toplum Kuruluşu liderleri bu tereddütleri gidermek için iki eylem planını harekete geçirmelidir;
1. Sivil Toplumun sivilliği, bu bağlamda özelikle devlete karşı ama genelleştirilebilir de tüm kurumlara karşı tüm boyutları ile kurumsal bağımsızlık,
2. Açık, şeffaf, hesap verebilir, katılımcı bir yönetim anlayışı,
Bir de kurumu yormadan lider değişimini çatışmasız yöntemlerle başarabilmeliyiz.
Toplumsal etkisi büyük olan bir Sivil Toplum Kuruluşu’nun yöneticisi iseniz, önemli bir gücün kullanımı ile ilgili odaksınız demektir. Dolayısı ile bu gücü dengeleyebilecek düzeyde yönetici ahlakının varlığı sorunu ile karşı karşıyayız demektir bu…
Farabi’nin yöneticide aradığı erdeme dair ne varsa Sivil Toplum Kuruluşu yöneticisi içinde aynen geçerlidir. Farabi, Erdemli Şehrin özelliklerini sayarken ona düşman olan Erdemsiz Şehir ile ilgili önemli bilgiler verir. Erdemsiz Şehirlerin ortak karakteristiği olarak cehaleti konumlandırır. Peygamberimizin çağrısının gönüllerde makes bulmasını engellemeye çalışan kadronun liderinin Ebu Cehil, Cehaletin Babası olarak kodlanmış olması da manidardır. Buradan hareketle bir Sivil Toplum Kuruluşu yöneticisi ilim ehli olmalı, asgari bir entelektüel kapasite bulunmalı diyebiliriz. Formüle etmek gerekirse ne kadar güç, o kadar erdem… Ne kadar güç, o kadar entelektüel kapasite… Yönetim tarzı olarakta daha önce zikrettiğim için açık, şeffaf, katılımcı, hesap verebilir yönetim anlayışına sahip olması gerektiğini ayrıca zikretmiyorum.
Sivil Toplum Kuruluşu yöneticisi kurumsal itibar ile zahid yaşam arasındaki ikilemde hata yapmamalıdır.
Ahir Kelam;
Ülkemizde sivil toplum geleneği vardır ve bu gelenek güçlü bir gelenektir. Sivil Toplum Kuruluşları, toplumsal katılım aracı olarak, siyasal katılım aracı olarak ve Devletin çeşitli nedenlerle yürütemediği kamu hizmetlerini yürüten bir araç olarak etkili bir araçtır. Güçlü, bağımsız, şahsiyet sahibi Sivil Toplum Kuruluşlarına ümmetin ihtiyacı var, destekleyelim, güç verelim.