M. Mustafa Özdemir
Siyaset, Dava, Nepotizm!
Bir yanda yeni oluşum bir yanda eş dost akraba belediyeciliği gündemi...
Türk siyasetinde genelde siyasi hareketler ve partiler “dava partisi”, “dava siyaseti” söylemleri üzerine kurulur.
En popülist jargon da, “Bize ne görev verilirse yaparız, gerekirse çaycılık bile yaparız”dır.
Gerçek dava adamı siyasetçileri tenzih ederek, partilerde çay ocaklarının yeri dahi bilinmez!
Partilerde asıl dava adamları halktır, tabandır.
Yukarıda işler biraz farklıdır.
İl, ilçe başkanı olunur, belediye başkanı olunur, vekil olunur, bakan olunur, hatta başbakan, cumhurbaşkanı olunur ama koltuklar kaybedilince küsülür gidilir.
Makam gidince dava mava kalmaz!
Koltuklar gittiği andan itibaren yeni koltuk arayışları başlar, başka partilere geçilir, yeni partiler kurulunur, pazarlıklar yapılır, Türk siyasi tarihi bunun örnekleriyle doludur.
7 yaşındaki bir çocukken bir makamda otururken gördüğünüz siyasetçileri dede olduğunuzda da hala orada oturuyor görebilirsiniz…
Siyasetin manevi gücün yanında maddi ve ekonomik gücü de yadsınamaz bir gerçektir.
Siyaset birçok kapıyı açar.
Hal böyle olunca seçim zamanları bu koltuklara binlerce talip çıkar.
***
Meclisteki siyasi partiler memleket meselelerinde çok nadiren bir noktada buluşurlar ama söz konusu mesela milletvekili özlük hakları olduğu zaman hiç çatlak ses çıkmaz.
Kendileri bu imkanları sonuna kadar kullanan muhalefet, “al pakedi vur tokadı” hesabı özellikle ekonomik kriz dönemlerinde bunu çok iyi kullanılır…
2 bin 500 TL’ye Atatürk kitabı satan ‘Yılmaz Özdil’ler ve ‘Emin Çölaşan’lar için sıkça kullanılan çok güzel malzemedir.
Yıllık vekil maliyet faturaları, hatta geçmiş yılların Reşat altını üzerinden faturaları çıkarılıp haberler yapılır yanına çorbanın 1, bademli keşkülün 2, kavurmalı pilavın 6, ızgaraların 10 TL olduğu TBMM lokantası da eklenir…
***
Bugün itibariyle vekil maaşı yuvarlak hesap 23 bin TL civarında… (görevliler için artı yolluk+yevmiye)
3 tane danışman kadrosu.
2 yıl vekillik yapan, altını çizelim emekliliğe hak kazandığı zaman, yaklaşık 14 bin TL maaşa hak kazanır.
Çok tartışılır ve malzeme yapılır ama milletvekili maaşının kamudaki en yüksek maaş alan memurun üzerinde olması sembolik açıdan normal karşılanmalıdır.
Elbetteki işlerini kolaylaştıracak danışman personeli de olmalıdır.
Ama mesela “kıyak emeklilik”, ya da “süper emeklilik” ne derseniz deyin gibi kıyak düzenlemelere gelince işte orada film kopmaktdır.
Oysa Türkiye’de emeklilikle ilgili kanun ve kural bellidir.
Ha yapıyorsa 25 yıl vekillik o zaman olsun.
Ama 2 yıl vekilliği, 25 yıl vekillik yapmış gibi muameleye tabi tutmak tam anlamıyla kıyaktır.
Hatta olur da 2 yıl dolmadan gidenler için, TBMM arkadan primlerini ödeyip, ne edip yapıp emekli etme yoluna da gider!
Tabi ki 55-60 yaşından sonra 14 bin TL’yi rahat yemek için sağlam dişlere de ihtiyaç duyulduğu muhakkaktır!!
TBMM bunu da düşünüp, vekiller ve aileleri için 12 implanta kadar, muayene bedeliyle 36 bin liraya kadar ödeme yapıyormuş…
Vatandaşın böyle bir hakkı ve imkanı yok.
Evi barkı olmayan, kirada oturan, ihtiyaç sahibi tanıdığınız bir vekil var mı?
Türkiye’de dünyada da genel olarak böyledir, dar gelirli birinin milletvekili olma şansı pek yoktur!
Vekillerin yarısı sanayici-işadamı, yarısı doktor-avukat zaten…
Bu insanların bedava implanta ihtiyacı mı var?
Türk milletinin en güzide kurumunun ve o çatı altında görev yapma şerefinin adı olan “milletvekilliği”nin isminin implantla yan yana getirmek kendi eliyle kendi itibarını düşürmekten başka birşey değil de nedir?
4 milyon işsizin, 7 milyon asgari ücretlinin olduğu memleketin vekillerinin dişlerine varıncaya kadar hayatlarını garanti altına alma çabasını sahada izah edemiyorsunuz, edemezsiniz de.
***
Son dönemde mesela sosyo-ekonomik hayatımıza “EYT”liler diye bir olgu eklendi.
Vatandaşa, “Bunun maliyeti şu kadar, ekonomi bunu kaldırmaz, SGK eski günlerine döner” diye anlatmaya çalışınca vatandaştan haklı olarak, “kendilerine gelince buluyorlar, memlekette şu kadar kıyak emekli var, onun maliyeti de şu” deyip çıkardığı vekil faturasına fazlaca diyebileceğiniz bir şey olmuyor.
Kendi dönemlerinde SGK'yı batıran muhalefet de bunu seçim malzemesi olarak kullanıyor.
***
TMBB’de şu anda 9 partinin vekilleri artı bağımsızlar bulunuyor. Konu aslında sadece iktidarla ilgili değil, hepsi bu haklardan yararlanıyor ama mali faturasını millet, sandıktaki siyasi faturasını da iktidar, yani bugün itibariyle AK Parti ödüyor.
Kasanın başında o olduğu için doğal olarak hesabı da ondan soruluyor.
En kral sınırsız pakedin 300- 350 TL olduğu memlekette CHP’li Elif Doğan’ın 1,2 milyon TL’lik telefon faturasını ödeyen millet bu duruma isyan ederken, sandıktaki faturasını ise AK Parti ödüyor.
***
Daha seçimin sıcaklığı geçmeden CHP’li belediyelerdeki “torpil” bombaları bir bir patlamaya başladı. Sadece CHP’li belediyelerde mi var? Diğer belediyelerde yok mu? Hayır, her partide var. Ha CHP’lilerin eline su dökemezler ayrı konu. Türkiye başkanlık sistemiyle birlikte yeni bir dönem girmiştir. Bürokraside, devlet kurumlarında, belediyelerde yandaşlık, bankamatik memurlukları, gereksiz danışmanlıklar, kurullar sorunlar yeni dönemde ülkenin gündeminden çıkarılmalıdır. ABD’de, İngiltere’de, dünyanın farklı ülkelerinde de zaman zaman görülebilen ülkemizde de çok uzun yıllardır kangrenleşmiş hal alan, argo tabirle “torpil” olarak bilinen, son günlerde "nepotizm” olarak hayatımıza giren bu sorunu çözmek hiç de kolay değil.
Devrimlerin partisi AK Parti'nin yeni dönemde, bu konularda adım atması bence kendisi açısından da önem taşıyor.