yazar-64
Siz üfüremediklerimizden misiniz?
En yüzeysel tanımıyla “Kötü niyetle ve çıkar düşüncesiyle, bazen metafizik güçleri de kullanarak, meşru olmayan yollarla insanları aldatmaya ve hatta onlara zarar vermeye yönelik gözbağcılık ve düzenbazlık şeklinde işlere büyü denir. Arapça’da sihir adı verilen büyüyü metafiziğin fiziğe tesir etmesi ya da fizik ötesi bazı kuvvetlerin ruhu ve cesedi etkilemesi neticesinde insanın tuhaf şeyler hissetmesini duymasını ve görmesini sağlamak şeklinde tarif edenler de olmuştur.”
Tabi büyünün tarihi Babilliler’e kadar da dayanır. Ama konumuz büyü ve büyücülüğün tarihi gelişimi olmadığından tafsilata girecek değiliz. Malum olduğu üzere toplumumuzda tekke ve türbelerden medet uman güruhun batıl inançları yanında her ruhsal sıkıntıda “bana büyü yapıldı.” düşüncesine kapılarak bu işi yapan(?) ve bozanların(?) kapısını aşındıranlar da maalesef az sayıda değildir. Bu kimselere sadece eğitim düzeyi düşük halk kitleleri arasında değil aynı zamanda elit kimseler arasında da rastlanmaktadır. Bir Müslüman olarak büyünün gerçeğine inanırız ki Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) de büyü yapıldığı rivayetlerde vardır. Ancak şu da bir hakikattir ki bu işleri yapanlar da dinimizde lanetlenmiştir. Ancak büyünün neticesi insanın sahip olduğu cüz’i iradenin sonucu olarak algılanırsa bu da şirk olur. Zira “Ehl-i Sünnet Alimlerine göre, sihir gerçektir ve onun bazı türlerinin fiziki dünyaya da tesirleri söz konusudur. Ancak bu tesir sihirbazın değil, onun sebeplerini de yerine getirmesi neticesinde Allah’ın yarattığı bir tesirdir.” Dolayısıyla sihirbazlık özel bir yetenek değil sadece bir neticenin oluştulması durumunda sebeplerden haberdar olma durumudur. Bozma işini yapan da yapma işini bilendir. Bu nedenle bu işi yapan, yapmadığını söyleyip de bozduğunu iddia eden de bu işle uğraşması yüzünden vebal altındadır. Şimdi fıkhî kaidelere ve işin fetva boyutuna bağlı olmadan vicdani bir yaklaşımla ben de diyorum ki, o zaman en ufak metafizikî bir olumsuzluk yüzünden ya da psikolojik bir sıkıntı yüzünden bu “üfürükçü”lerin kapısını aşındıranlar da Müslümanlık yönünden ciddî bir sorumluluk altındadırlar. Zira büyü yapılsın veya yapılmasın fizikötesi bir takım rahatsızlıkların neticesini yaratan Allah’sa o derdin çaresini verecek olan da Allah’tır. Allah’tan önce üfürükçüden medet uman bir insan şirkin yamaçlarında dolaştığını bilmelidir. Ancak “üfürükçü” tabirinden Müslüman kardeşine Allah rızası için dua eden bu yönde dua alışverişinde bulunan insanlar da anlaşılmamalı. Burada kast edilen büyü bozduğunu iddia eden “nefesi keskin”lerin bir de bu işi para karşılığı yapanların tümüdür. Zira bu kişilerde halis niyet aramak mümkün olmadığı gibi aynı zaman da bu kişiler için rantçı ifadesi en uygun tariftir.
Ben bu tip insanlar için “hacı” “hoca” tabirinin kullanılmasına da karşıyım. Çünkü bu tabirler ilmin ve takvanın sembolleridir. Bu kariyersiz tüccarlarla bu vasfa sahip değerli din adamlarımız karıştırılmamalıdır.
Sözün kısası her ne hal üzere olursak olalım, derdin devasını önce Allah’tan dilemeli şayet; işin psikiyatri boyutu varsa da bu hususta işin uzmanlarına başvurulmalıdır. Tabi onların da bir sebep olduğu bilinciyle…