Ümit Savaş Taşkesen
Sokrates Yeşil Sahalarda
Okumuş yazmışlarımızın futbola ilişkin genel kanısı, Franco’nun İspanya’yı yönetim sırrını açıkladığı sözle kendini bulur: Yani "Fado-Fiesta-Futbol. Onları yüz binlik beşiklerde uyutuyorum!”Ayaktakımının eğlencesi olarak görülen futbol zamanla endüstrileşen yanı ile her kesimden insanın ilgisini çeken bir spor dalı oldu.
2000’li yıllarda Mustafa Kutlu’nun Yeni Şafak’ta spor yazıları yazmaya başlaması beni şaşırtmıştı. Ne oluyoruz diye sormuştum. Futbol, edebiyat, düşünce yan yana gelmesi düşünülemeyen şeyler miydi?
Rusya’da süren dünya kupası maçlarını elden geldiğince izlemeye çalışırken kitaplığımda duran, daha önce okuduğum kitaba yeniden göz atma gereği hissettim: Sokrates Yeşil Sahalarda. İsmi, kapağı ve çizimleriyle dikkatimi çeken bir kitaptı, Fransız yazar Mathias Roux’un bu eseri.
2018 dünya kupasında Fransızlar yine final oynayacak. Bu maçtan da bir kitap çıkar mı, bilmiyorum ama Roux, 2006 dünya kupası finalindeki Fransa-İtalya maçının analizini temel alarak farklı bir felsefeye giriş kitabı ortaya çıkarmış. Kitap, bir futbol felsefesi sunma niyetiyle yazılmamış. Bu maçın seçilme sebebini yazar, “futbol dramatürjisi açısından bir zirve teşkil etmesi ve hafızalara kazınmış olması” şeklinde açıklamış. Bu yüzden bu maç yazara göre, felsefeye giriş yönteminin uygulanabilmesi için iyi bir fırsat olarak görülmüş.
Bildiğimiz felsefe kitapları gibi değil
Felsefeye giriş kitabı diye yazdım ama bildiğiniz Macit Gökberk’in ya da Georges Politzer’inki gibi bir kitap değil. Felsefenin temel problematik konularını, felsefe tarihi ya da felsefecilerin düşüncelerinden daha farklı bir şekilde ele almak istemiş. Lise ve üniversitede ihtiyacını hissettiği, felsefeye giriş adı altında yazılan ve konuyu sadeleştirme iddiasında olan kitapları okurken yaşadığı hayal kırıklığından dolayı böyle bir eser yazmış Roux. “Felsefi problemleri anlamakta zorlandığım için büyük öğretilere nüfuz edebilmemi sağlayabilecek, bana adım adım kılavuzluk edebilecek kitaplar arıyordum. Metinlerin altında ezile ezile anladım ki onları harekete geçiren problemin kalbine nüfuz edemedikçe bu metinler bana uzunca bir süre daha hiçbir şey ifade etmeyecekti.”
Temel iddiası şu: felsefe tarihi anlatmadan felsefeye bir giriş yapmak. Kitap boyunca ne filozoflar üzerine bir sunum ne de felsefi öğretilerin bir özetini bulacaksınız. Her bölüm bir olayın anlatımıyla ya da karşılaşmanın ortamına ilişkin bir gözlemle başlıyor. Bu verilerden hareketle apaçık olduğu düşünülen şeylerden şüphe etmeye ve felsefi sorular sormaya sevk ediyor okuru.
Kitap, sadece sahanın ve oyuna ait ögelerin çerçevesiyle sınırlı kalmayıp olayın bütün boyutlarına uzanıyor. Seyirciler, oyuncular, yorumcular, hakemler, ekran başındakiler, stat, ortamın havası, edebi bir üslup ile anlatılıyor ve sonra birden felsefi bir sorgulamanın içerisinde buluyorsunuz kendinizi.
Bizde tam olarak bu nitelikte mi emin değilim ama Roux’a göre “Spor sahası bir arındırma işlevi görür, şiddetin belli kurallar çerçevesinde temsil edilmesi, kendini içinde bulunduğu duruma kaptırmış taraftarın şiddeti başka bir kanala (oyun, mizah ya da ironi) aktarmasını sağlar.”
“Spor, eşsiz bir matris oluşturur”
Kitabın kuramsal çerçevesini oluşturan argümanlar yazarın şu bakış açısında kendini ifade ediyor: Spor her şeyden çok, bir oyun olmak itibariyle, eşsiz bir felsefi matris oluşturur. Genel olarak spor özel olarak da futbol, oyun oldukları ölçüde düşünceye epey bulanık bir gerçeklik alanı sunar ve bu alanın sınırlarının muğlaklığı zımnen kabul ettiğimiz kavramsal sınıflamalarımızı altüst ederek bizi kendi kendimizi sorgulamaya iter. Futbol, ihtirasları tavana vurdurduğu gibi analiz gücünü ve aklın kullanımını da harekete geçirir. Bedeni ön plana çıkarsa da önce kafada oynanır. Futbol tek hakiki evrensel dil olsa da, her halk bu dili farklı bir şekilde konuşur. Bir düzene oturtulmuş her pratikte olduğu gibi futbolda da zorlayıcı kuralların konması aslında sürekli bir özgürlüğü ve yaratıcılığı teşvik etmek içindir. En rezilce sahtekârlıklara da kahramanca gösterilerin en güzel örneklerine de rastlanır sahada. Maç, forma rekabetiyle takım çalışmasının bir araya geldiği yerdir.
Kitap olayın kahramanları bölümüyle başlıyor, takımların ilk on birlerini ve sonucunu, kartları vs. veriyor ve maç başlıyor. Anlatım çizimlerle zenginleştirilmiş ve derkenarlarda konuyla ilgili alıntılara yer veriliyor.
Dünya kupası sona ererken, yaz sıcakları sürerken, sahi biz ne izlemiştik, zaman kaybı mı diye düşünmeden okunabilecek bir kitap. Peki, sizce bu kupada oynanan hangi maç futbol ve düşünce üzerinden analizi yapılacak nitelikte?