M. Ali Köseoğlu

M. Ali Köseoğlu

Sonunda pişman olmak da var

Kurtuluş Tayiz, “Medya ile buluşmadığı sürece hiçbir yalan büyüyemez” diyor.

Demek ki medya; “yalan bir haberin”, “yalan bir yönlendirmenin” de yayılabileceği hem de etkili bir alan.

Medya, sadece ‘olanı-biteni’ haber olarak vermiyor.

Hizmet ettiği ‘değere’ göre, arzu edilen yönlendirmeleri tüm bilgi eksikliğine rağmen ve ‘gerekmedikçe’ kaynağına onaylatmadan hedef kitleye en cüretkâr şekilde sunuveriyor.

(Bu değer; bir din, siyasi bir görüş, patron ya da herhangi bir çıkara hizmet ediyor olabilir.)

***

Aslında iletişimcilerin bildiği bir de şu var:

-Medyada yer almayan hiçbir şey olmamıştır.

Günümüz dünyasında bu, asla fantezi bir cümle değil...

Belki de hâlâ ‘iletişim organlarının’ etki boyutunu anlamlandırmada yeterli idrake sahip olamıyoruz. ‘İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir’ sözü, hayatımızda o kadar derin bir etkiye sahip ki; halkın da bilmesi gereken şeyleri denize savurup attığımız çok oluyor.

***

Sadece bir örnek vereyim:

ABD’nin Saddam Hüseyin’i gözden çıkardığı yıllara dönelim...

Bush yönetimi 2003 yılında kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal etmiş ancak söz konusu silahlar bulunamamıştı.

Nereye uçmuştu bu silahlar?

Saddam, ABD ordusuna karşı bu silahları neden kullanmamıştı?

***

12 Eylül 2002’de Başkan George Bush, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Hüseyin’in kitle imha silahları geliştirmeye devam ettiğini” ilan etti.

Fakat “Onun nükleer bir silaha sahip olduğundan sadece, Tanrı korusun, bu silahı kullandığı zaman tam olarak emin olabiliriz” diyordu...

Bush, iddiasını ispat edecek ‘gerçekliğe’ sahip değildi...

Başta ABD basını yoluyla yayılan dayanaksız (yalan) habere göre Irak’ta “Kitle İmha Silahları” vardı ve ABD ülkeye “demokrasi getirmek” için girmişti...

Oysa doğru çok sonra anlaşıldı:

“Kitle İmha Silahları” yoktu. ABD’nin ülkeye giriş amacı, bu bölgede üs sahibi olmak ve enerji kaynaklarını kontrol etmekti.

***

Bir basın mensubu olarak şunun altını çizeyim:

Basın hukuku, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuktan farklı bir boyuta sahip...

Mesela; “haber verme hakkının sınırlarının belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri olan “gerçeklik” somut gerçeklik olmayıp, haberin verildiği andaki olayın beliriş biçimine uygunluk” olarak anlaşılıyor.

Ayrıca basına somut gerçeği araştırmak gibi bir görev de yüklenmiş değil.

Yani; George Bush’un iddialarını, basının araştırma gibi bir görevi yok.

Bunun gibi, başka herhangi bir iddiayı da.

***

Bunları niye anlattım...

Günümüzde medya ile ilişkimiz o kadar arttı ki; sadece gazete, televizyon, dergi gibi yayın organlarından değil, facebook, twitter gibi sosyal medya unsurlarından da insanlar yönlendirilmeye çalışılıyor.

Güvenilir kaynaklar dışında, vicdani bir sorumluluk taşımadığı sürece aldığımız her haberi, her bilgiyi sorgulamadan yutmamalıyız.

Zaten Hucurat Suresi 6. Ayette şöyle buyruluyor:

Ey iman edenler güvenilir olmayan birisi size bir haber getirdiği zaman onu araştırınız, araştırmadan almayınız. Aksi takdirde cahilce ve bilgisizce nice toplumlara kötülükler yaparsınız ve sonunda pişman olursunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.