Hasan Ukdem
SÖZ, GİZEM VE HAYAT
İnsana konuşma yeteneği, düşüncelerini saklasın diye verildi.
Stendhal
Konuşmak bir sanattır, insanın kurduğu cümleler toplumdaki değerini belirler, onun kimliğini belirlemede en önemli etken olur. İki dudak, bir dilin söyleyeceklerinin süzgeci gibidir. Söz ağızdan çıkana kadar bizim esirimizken, çıktıktan sonra biz sözümüzün esiri oluruz. Bunlar benim içinden geldiğim kültürün bana telkin ettiği düşüncelerdir. Söz bizim medeniyetimizde önemli bir yere sahiptir. Ancak bu sözün süsünden, belagatinden değil, aynı zamanda söylemin eyleme dönüşmesinden dolayı değer kazanır. Zira bizim geleneğimiz, yalandan değil, haktan, emanete emniyetten ve söylediğini yapmadaki kararlığından alır gücünü.
Sözün zamanında söylenmesi hayati öneme sahiptir. Yapacağını, hedeflediğini olgunlaştırmadan ifşa edersen ola ki birileri engelleyebilir, ya da senin gücün o an için yetmeyebilir. Böyle durumlarda pusuda bekleyenin sabrına, tecrübesine ve hünerine ihtiyaç vardır. Boş konuşmak ancak kendini ele vermekten başka bir işe yaramaz. Doğru konuşmak kadar, doğru zamanda konuşmakta stratejik öneme haizdir.
Hayatı güzelleştiren, insanın değerini artıran şeylerin başında gizem gelir. İnsanlar duymadıkları, görmedikleri şeyleri merak ederler, değerli bulurlar. Elbette tümüyle sır olmak doğru bir davranış değildir ama her şeyinle ayan beyan ortada durmak da değerini düşürür. Bir tarafın her zaman kuytuda durmalı. Bugünün dünyasının en önemli sıkıntılarından biri bu ifşaatın getirdiği birçok olumsuzluktan kaynaklanıyor. Herkesi aynı kalıba sokmak isteyen dünya sistemi, herkesi aynı düşünmeye, yaşamaya ve hayat tarzına sokmakta kararlı görünüyor. Böyle olunca kimsenin saklısı gizlisi kalmıyor ve yalın kılınç hayata koşanların karşında kazanan hep sistem oluyor. Herkes aynı şeyleri yiyor, aynı şeyleri giyiyor ve aynı zevkler ediniyor.
Erkekler bir kalıpta, kadınlar bir kalıpta eriyip akıyor Avrupai hayatın okyanusuna. Güzel olmak, atletik olmak, genç görünmek, zenginlemek, fantastik yaşamak bugün herkesin hedefi. Fani bir dünyada yaşadığımızı unutup ölümsüzlük peşinde koşuyoruz ama hep aynı şeylere düşüyoruz. Bunalımlar, stresler, tecavüzler, cinayetler... Bütün bunlar olur olmaz konuşan bir insan gibi hiçbir mahremiyet bırakmadan her şeyi ortaya dökmemizden kaynaklanıyor. Geceleri bile aydınlatılmış şehirlerde, ibadetin de kabahatin de açıktan yaşandığı bir hayatı yaşıyoruz. Kadınların adımlarına dünyayı yol ederek, ayaklarının altında cenneti alıyoruz. Erkekleri, lüks bir hayatı hedef ederek, alın terinin bereketinden yoksun yoksun ediyoruz. Bazı güzellikler kişiye özeldir, bir kadının güzelliği böyledir mesela. Herkesin kazancı üst düzeyde olamaz, fakirlik, zenginlik diye bir şey var mesela. Öyle olmasa dünya cennet olurdu ama cennet bu dünya var olan bir şey değil, kazanılacak bir şeydir.
Şu şiiri bir okuyup ve bakalım nereden nereye gelmişiz? Sevgiyle kalın
ZAMAN SÜRGÜNÜNDE HİCRAN GÜLLERİ
Bakkallar market oldu, caddeler ise bulvar
Nereye baksam ufuk görünmüyor, hep duvar
Gözüme hudut çizen bu beton arazide
Yayla rüzgârı eser, düş yağardı mazide
Gökdelenlerden yüksekti insanlık onuru
Asla bir kapris değildi sevenin gururu
Bütün merhabalar sıcak, selamlar içtendi
Günler hayat tadında, bayramlar sevinçtendi
Ne çok severdim yazı yaz, kışı kış o çağı
Bir kuş çeşidi diye düşünsem de uçağı
Ezan sesleri çözerdi her bir kördüğümü
Bilirdim ölümden sonra ölümsüzlüğümü
Zemheride bile bahar yeliydi soluğum
Akasya açardı dört mevsimde mutluluğum
Buz tutmuş anılarım, hayâllerimse sürgün
Kalabalıklarda yalnızlıklar büyüyor bugün
Nedendir eşyaya hizmet, metaya râm oluş?
Niçin yuvasından uçup gitmekte dişi kuş?
Niye görmüyoruz hâlâ ruha gerekeni?
Nasıl tutsun gözlerim gönlümde birikeni?
Bak, terk edilmiş analar huzurevlerine
Babalar da kapılmış çağın alevlerine
Bilirim, dayanamazsın yüreğim sen buna
Bilmiyorum kim dokunacak suya sabuna?
Ne estiriyor bu acı rüzgârı yurdumda?
Her lokmada bir vebâl, bir suç her yudumda
''Bana alın terini içir, helal yedir'' der
Beşiğinde aşkla uyuyan masum bebeler
Niçin duyulmak istenmiyor haklının sesi?
Neden verilmiyor çocukların bu hissesi?
Adaleti tarif eder dünyada her bilge
Eğri ağaçtan yansır mı hiç düzgün bir gölge?
Saadet kurulu yuvayı bozmakla olmaz
Yalnız yiyip içmekle, gezip tozmakla olmaz
Sevgi ki evlerin bacalarından tütmeli
Her sürüyü özü adil bir çoban gütmeli
Kabına sığmayan her şey ki mutlaka taşar
Bir isyanı ile bütün insanlığı aşar
Aşk ile dikelim istikbâl fidanlarını
Ki sevgiye boyasınlar can ormanlarını
Sular çekilsin artık karadan deryasına
Dönsün kadın ve erkek kendi öz dünyasına
Yoksa dayanmaz ormanlar şu obur hızara
Yoksa değişmez bu sahnede kanlı manzara
Bir avuç takvim yaprağı getir bana dünden
Ey saat! Dönsün zaman geldiği şu sürgünden
Günler bir ırmak gibi kıyâmete akıyor
Bütün insanlık durmuş bu yangına bakıyor