Hümeyra Uslu
Söz yok! Söz bitti!
Günlerdir iki kız çocuğunun görüntüleri dönüyor ekranlarda. O iki kız çocuğuna ait son görüntüler…
O görüntüler çekilirken bilemezdi kimse, ölüm haberlerinde kullanılacağını… Bilemezlerdi. Bir gün gözlerinden sakındıkları evlatlarının vahşi bir olaya kurban gideceklerini…
Şimdi o ana babalar, minicik evlatlarını toprağa koyuyorlar. Ölüm ama ölüm gibi de değil.
Bizim dilimize gelmeyen şeyleri bu küçücük çocuklara nasıl yapıyorlar bu caniler, bu vicdansızlar aklım almıyor. Sizin ananız, karınız, kızınız, kardeşiniz yok mu vicdansız haysiyetsizler!
Yok mu?
Siz o pislik fikirlerinizi, sapık düşüncelerinizi nasıl bir küçük beden üzerinde… Gerçekten biz neden hala sadece kızıyoruz?
Bana biri bunu anlatsın… Eylül’e bu kötülüğü yapan şeref yoksununa neden sadece kızıyoruz? Neden bu adamı öldürmek (ama öyle öldürüvermek değil, can çekişe çekişe) yerine biz burada; nasıl-neden diye soruyoruz?!
Bu adamlara en büyük kötülük ne olacaksa onun yapılması lazım.
O çocuklar boğulurken, darp edilirken, başlarına onca pislik gelirken neredeydik biz? Cidden siz sonradan gelen adaletin, “adalet” olduğuna inanıyor musunuz?
Ya kardeşim biri çıksın, Eylül’ün, Leyla’nın ve diğer yüzlerce çocuğun, kızın anasına babasına bir şey desin. Elbet onların içi soğumayacak ama cidden birileri bir şeyler desin artık! Bir şeylerin yapıldığını görelim artık.
Ne yani bu insanlar çocuklarını parka, bahçeye bırakmasın mı?
Bu insanlar hiç mi bir Allah kuluna güvenemesin?
Bu çocukları hangi ve nasıl şartlarda yetiştirelim biz, fanusta mı?
Gittikçe çözülüyoruz. Eridik, bittik dememize ramak kaldı.
Yazıklar olsun gerçekten bizi böyle çaresizliğe itenlere. Yazıklar olsun anaların başlarına dünyalar yıkılırken rahat uyuyabilenlere…
O çocukların ve daha bilinmeyen, unutulan binlercesine borçluyuz. Hesap vereceğiz. Hiçbir şey yapmayışımızı soracaklar.
Bize de yazıklar olsun öfkelenmekten, kızmaktan öteye gidemediğimiz için… Gerçekten yazıklar olsun!
Söz yok.
Söz bitti.