yazar-28
Stratejik İşbirliği
Son zamanların moda deyimi oldu. Türkiye hemen hemen her ülke ile stratejik işbirliğine gidiyor. En son bu belgenin imzalandığı ülke İngiltere oldu. Başbakan muhtemelen Irak olaylarını konuşmak için gittiği İngiltere’de böyle bir belgeye imza atıverdi.
İnsanlarımız bu sözleri duyunca imzalanan belgelerin bize bazı katkılar sağladığını, muhtemel bir harekette bize bu ülkelerin yardım edeceklerini sanıyor. Bende öyle olmasını umuyorum ama pek öyle olmuyor. Yıllarca Amerika ile bu anlaşmaları imzaladığımız mevcut hükümet tarafından övünülerek anlatıldı. Biz kendimizi Ortadoğu’nun küçük Amerikası olarak görmeye başladık. Onlar gibi davranma hakkımızı elde ettiğimizi sandık. BOP eş başkanlığının bizde olduğu yetkililerce övünülerek anlatıldı. Sonu bağlar gazeli.
Daha ilk olayda önce yapamazsınız, sonra sakın yapmayın, en sonunda da yapacaksanız ancak beraber yapabiliriz lafları gündeme oturuverdi. Şimdi masaya yumruk vurma izni için, oval ofiste ne yapabileceğimizi anlamak için bir heyet gidiyor. Her halde yıllardır beynimize işlenen dikleşmeyeceğiz, dik duracağız dedikleri bu olsa gerek.
Stratejik ortaklık lafı sonunda biliyorsunuz Amerika ile terör olaylarının engellenmesi için üçlü işbirliğine gittik. Onlardan emekli General Joe Ralston bizden de emekli General Edip Başer stratejik ortak oldular. Edip Başer bu işler böyle olmuyor, Amerika bizi oyalıyor dediğinde hükümet pek hoş olmayan bir tavırla sanki kendilerine karşı bir şeyler yapıyormuş gibi Başer’i görevinden azletti. Şimdi Başer’in ne kadar haklı, bizi idare ettiğini sananlarında bu olayda ne kadar haksız olduğu ortaya çıktı. Çünkü Amerikalı General Ralston tıpkı Başer gibi konuşmaya başladı. Amerika yapması gerekenleri yapmadı, atması gereken adımları atmadı. PKK ya destek oldu ve Türkiye’yi oyaladı. Hatta o kadar ki Amerika’nın terör konusunda hiçbir planı olmadığını bu sebepten kendisinin de istifa ettiğini söyledi. Bu olay terör konusunda hükümetin cevap vermesi gereken en önemli sorulardan biri. Neden uyudular. Bu kadar kan döküldükten anaların gözyaşları yeniden sel olduktan sonra mı akılları başlarına geldi.
İki de bir sevgili Condi ile görüşmeleri ve nasıl iyi ilişkiler içinde olduklarını anlatanların susmak değil, hesap vermek zamanıdır. Bakın Condi geldi ve hiç bir şekilde, ülkeyi rahatlatacak bir söz vermedi. Uzun masa toplantılarında bolca vaat verdi, söz vermedi. Yeni our boys’lar şimdilik dinliyor. Ama bu sefer masada asker de var. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü bu millet onlara daha fazla güveniyor. Tüm aleyhlerinde yaratılmaya çabalanan havaya rağmen.
Şimdi gelelim günün fıkrasına.
İneğin biri çayırda otlarken yanına bir tavuk yanaşmış: "Sayın inek hazretleri, siz burada çayırda otlayıp duruyorsunuz, ben de çöplükte eşinip duruyorum, vaktiniz boşa gidiyor, gelin sizinle ekonomik-stratejik işbirliği anlaşması yapalım, siz de kazanın ben de kazanayım." İnek bu tekliften hoşlanmış: "Olabilir, teklifiniz nedir?" "Yumurtası benden, sucuğu sizden sucuklu yumurta yapalım, satalım!"
İnek bu ya, aklı yatmış. Tavuk başlamış folluğu yumurtayla doldurmaya. Yeteri kadar yumurta stokladıktan sonra, ineğe: "Artık çalışabiliriz, sucuklu yumurta üretimine geçebiliriz" demiş. İnek üretim heyecanına kapılmış. "Haydi tavuk kardeş" demiş. Birden iki, üç adam peyda olmuş. İneği yere yıkıp bıçağı boynuna dayamışlar, inek ancak ayılmış! "Tavuk kardeş, bu ekonomik-stratejik işbirliği bana biraz pahalıya mal olacak galiba.." Tavuk sinsi sinsi gülmüş;"Biraz öyle olacak sayın inek hazretleri! Ama ekonomik-stratejik işbirliği budur! Kimisi benim gibi yumurta uğruna kıçını yırtar, kimisi de sizin gibi canından olur... Bu ortaklık başka türlü yürümez."
Bundan sonra ki söz her halde kalın sağlıcakla demek olacak…