Derviş Argun
Suriye, Ah Suriye
ABD’nin, Suriye’deki türedi örgüt DEAŞ’i bahane ederek güney sınırımızda PKK/PYD üzerinden bir Kürt devleti planı, şimdilik akamete uğramış gözüküyor. Bu planın kalıcı olarak masadan kaldırılabilmesi kimi kesimler istemese de, Türkiye, Rusya ve İran’ın çıkarlarını gözeten bir planda mutabık kalınmasında saklı. Bundan dolayı da an itibariyle netleşen tek gerçek, Türkiye’yi ve bölgeyi rahatlatacak bir çözümün kesinlikle ABD ve AB kaynaklı olmayacağıdır.
Bu esasen Suriye’de iç çatışmaların başladığı Mart 2012’den bu yana bilinen bir gerçekti. Fakat tam beş yıldır Suriye bir oraya bir buraya savrulup duruyor. Bugün ortaya çıkan fotoğrafın birçok sebebi var. Bence en önemlilerinden birisi, alandaki güçler kendi ajandalarının kendi menfaatlerine dönük sonuç vereceğine inandığı için, Esed’e karşı mücadele ediyormuş gibi yapıp çaktırmadan kendi projelerine çalıştı.
Suriye’de yaşanan bunca kaos ve çatışma, acıyı arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Milyonlarca insan yerinden ve yuvasından oldu. Yüzbinlerce insan acımasızca katledildi. Allah’a karşı bunun hesabını ne zalim Esed, ne PKK/PYD terör örgütüne Kuzey Suriye Kürt devleti kurdurma niyetiyle gelen ABD ve AB ülkeleri ne de Sünnilerle hesaplaşmaya gelen Şiiler ve Şiilerle hesaplaşmaya gelen Sünniler verebilir.
Herkes Suriye’ye maalesef farklı saiklerle geldi ve ardında bıraktıkları enkazın vebaliyle çıkıp gittiler. ÖSO’yu saymazsak beş yıldır Esed’e karşı savaştığını iddia eden Suriye muhalefetinin gelip dayandığı yer, 23 km² alana sahip İdlib şehridir. Yine ÖSO’yu saymazsak an itibariyle Suriye harita üzerinde üç ana renge ayrılmış ve bu üç parçayı ya rejim ya DEAŞ ya da PYD yönetiyor. Yani bunca acı, bunca çile Suriye bölünsün ve PYD, DEAŞ gibi örgütler söz sahibi olsun diye mi çekildi?
Tabii ki hayır.
Ama kabul edelim ki üretilmiş muhalefetten ve hedefe teksif olmamış mücadeleden çıkacak sonuç budur.
Şimdi ne yapmalıyız?
Bugün Suriye coğrafyasında savaşan güçler de onlara lojistik sağlayan kimi devletler ve STK’lar da artık fotoğrafın ne denli büyük, kendi planlarının da ne kadar küçük olduğunu görebiliyorlar. ABD ve batı eliyle Suriye’ye yerleştirilen kaosun sadece Suriye için olmadığını tüm bölgeyi kuşatmak ve yakmak üzere planladığını geç de olsa fark ettiler.
Suriye’de türedi örgütler eliyle üretilmiş muhalefetin zalim Esed’i ve onun rejimini yıkmak için olmadığını, bilakis Suriye’yi birkaç parçaya bölmek için olduğunu artık herkes anladı. Eğer Suriye sürecini tamamlayabilselerdi bu yangını Türkiye ve İran başta olmak üzere tüm bölgeye sıçratıp, Türkiye’yi FETÖ tarafından oluşturulacak karmaşa sonrası PKK ve Marksist sol örgütler eliyle, İran’ı ise, rejime muhalif olduğu iddiasındaki reformcular üzerinden karıştıracaklardı. Fakat Suriye sürecinin uzaması ve beklenen sonuçların alınamaması ile Türkiye’de FETÖ’nün aldığı görevi yerine getirememesi işleri karıştırdı. Zamanlaması mükemmel Fırat Kalkanı operasyonu ise, ABD ve batının tüm planlarını alt üst etti.
ABD muhtemelen, Kuzey Irak Kürt oluşumunu da içine dâhil ederek güney şeridimiz boyunca Akdeniz’e kadar inen PKK Kürt devleti yerine, PKK ve PYD’nin de içine dâhil edildiği bir Kuzey Irak Kürt devletine razı olacak. Yani aynı coğrafyada iki Kürt devleti olmayacağına göre, ABD, Türkiye’nin razı olduğu ve kabul ettiği kadar bir Kürt devletiyle yetinmek zorunda kalacak. Bunun dışında bir ihtimale Türkiye’nin razı olmayacağını sahada gösterilen performansla artık tüm dünya anlamış oldu.
Geldiğimiz nokta, Türkiye ve Suriye’nin kaderinin göbekten birbirine bağlı olduğudur. Esasen bu 2012 öncesi de böyleydi. Aynı kader üzerinden aynı kederi yaşayan ülkeleriz. Suriye’de yanan ateş biliyoruz ki en fazla bizim canımızı acıttı. Bombalar altında ölen insanların, yetim ve öksüz kalan çocukların, dağılan ailelerin, yollara düşen milyonların, sokaklarda dilenen kadın ve çocukların acısı bizim yüreğimizi dağlıyor.
Bölgenin sorunu Suriye’ siz, Suriye’nin sorunu da Türkiye’ siz çözülmeyeceğine göre, artık yeni bir söz ve yeni bir duruşun vakti gelmiştir. Bu katliamı yapan rejim ve yardakçıları ile bu sürecin vebalini taşıdığını zannettiklerimiz ise, çoktan kamuflajlarını çıkarıp takım elbiselerini giyip, kravatlarını takarak, ıslık eşliğinde suç mahallinden uzaklaştılar bile.
Onlar kadim sloganları ile koro halinde yeni kriz bölgelerine doğru yelkenleri fora ettiler. “Yaşasın kaos ve arkasından gelen savaş”