Hüseyin Altunbaş
SWOT yapmadan reklam yapmak mı?
SWOT yapmadan reklam yapmak mı?
Olmaz! SWOT’u görmeden ileriyi göremezsiniz. SWOT’u çıkartmadan tedaviniz olmaz. Başlasanız bile boşuna kürek çekersiniz. Check-up gibi düşünün. Genel muayeneniz yapılmadan size verilecek ilaç neyi tedavi eder? Kısa süreli rahatlatır. O kadar! Sonra belki de yoğun bakıma alınmak zorunda kalırsınız. İletişim de neredeyse buna benzer şekilde işliyor artık. İletişimin kurallarını tedavi yöntemlerini bilmezseniz firmanızın görüntüsü de aynen yoğun bakımda kalmış insan gibi olur. Ama bunu kim anlar? Lokalde kimse anlamıyor. Maalesef!
İletişim arızalı firmalarımız yollarına güya devam ediyorlar. Ama bir SWOT yaptırsalar durumlarını net olarak görürler. Kısa orta ve uzun vadede ne yapacaklarına karar verirler.
Sizin SWOT’unuz yok mu daha! Yazııııık!
Şakası bir tarafa ama swot’suz pazarlama iletişimine başlamayın. Ne demektir bu SWOT? Sizin çok çok güçlü yönlerinizi, çok açık verecek yönlerinizi, yani dezavantajlarınızı, sizin için fırsat yaratabilecek noktalarınızı, ya da rakibin size fırsat verecek yerlerini (saldırılacak yerlerini) ve son olarak sizi her an tehdit edebilecek olanları belirleme işlemidir. Cümlesi bu kadar kolay ama yapması hiç de kolay değil.
Bunu yaparak pazarlama kararınızı, reklam stratejilerinizi, medya planınızı daha etkili çıkartabileceksiniz. Yerel reklamcılığımızın en büyük eksikliklerinden biri de bu aslında. Bunu en yakın zamanda temin ettiğinizde içinizin nasıl daha rahatladığını göreceksiniz. Hadi kolay gelsin.
Bugün SWOT yanında gündemin popüler konularından Erman Toroğlu konusuna spor pazarlaması bakışı atmak istedim. Sporun gündemi fazlasıyla meşgul ettiği bir ortamda spor pazarlaması konusunda yazılarımız devam etsin istiyorum. Sporun gücünü yerelde, ulusalda ve globalde kullanmak herkese bambaşka bir görünüm kazandırır. Bakın bunun son örneğini yine bizim markamız THY dünyaya gösterdi. THY’na kısa bir tur atalım. Bu hafta Stroton, Vodafone ve Kent markalarının iletişimlerine kısa tur atarak marka gezintimizi tamamlayalım. Beraber gezelim mi? Haydi…
ERMAN TOROĞLU
Geçen hafta spor pazarlamasının yönünün değiştiğinden, dönüm noktasını oluşturan naklen yayın ihalesinden bahsetmiştik. Spor ürününün “amiral gemisi” “altın madeni” futbol yayını Lig TV’de Maraton programsız başladı. Yani dönüm noktası kötü başladı. Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu maç sonrası yorum yapmıyorlar artık. Önemli mi? Evet futbol naklen yayınından sonra yorum dünyada da Türkiye’de de önemli. Futbol ürününün sağladığı yarar demetleri içinde bunlar var. Bunu iyi yapan, etkili yapan yorumcularda var, etkisiz yapan yorumcularda var. Erman Toroğlu’nu Erman Toroğlu yapan belki de bu yorumdaki başarısıydı. Farklılığıydı. Herkesin sevmesi gerekmiyor. Ama futbol ürününün ambalajı için gerekli bir parçaydı. Lig TV bu özelliğini ambalajının üzerinden kendisi söküp attı. Buna benzer bir bileşeni ambalajına katmak zorunda mı? Evet zorunda. Kim gelecek yerine? Şu an konulan 4 kişili yorum programı Maraton gibi programın önemini bir kez daha gösterdi. Bu ve buna benzer bir program yapmak zorundaysa ileriyi düşünmeden niye apar topar bu programdan ve Erman Toroğlu’ndan vazgeçildi anlaşılır şey değil. Spor pazarlama kanalı Erman Toroğlu ile etkili bir pazarlama mesajı veriyordu. Kulüplerinde, diğer yorumcularında hoşuna gitmesi beklenemezdi ki. Dediğim gibi herkesin hoşuna gitmesi de iyi bir şey değil zaten. Spor kamuoyunun bu olayla bölük pörçük olması bu bileşenin önemini gösteriyor.
Benim üzerinde durmak istediğim ve anlamadığım bir iki şikayetle pazarlama enstrümanınızdan nasıl vazgeçebilirsiniz? Digitürk’ten yapılan açıklamada bu tartışmayı alevlendiriyor. Çünkü doyurucu bilgilendirici bir açıklama yapılmıyor. Belirsizlik. Belirsizlik pazarlama iletişiminde ve satışta alıcıya geri adım attırır.
Postmodern kültürün en önemli göstergesi eleştiridir. Bu kültürün ilacıdır aslında. Eleştiri olmadan bu ürün bulaşıcı olmaz. Bulaşıcı olması satışı kuvvetlendirir.
Şimdi ne olacak? Sporda eleştiri olmayacak mı? Yarar demeti demetsiz mi kalacak?
Çözüm herhalde kısa vadede ancak Rıdvan Dilmen’i Lig TV’ye kazandırmakla olur. Sizce?
Yani günümüz hem televizyonların, hem kulüplerin spor pazarlama savaşına sahne olacak. Özet olarak ben olsaydım Erman Toroğlu’ndan kolay vazgeçmek yerine Erman Toroğlu’na inovatif bir bakış atardım. Yanlışları mı var? Hataları mı var? Küçük muayenelerle iyileştirirdim. Kanıyor diye bacağı kopartıp atmak yerine tedavi sizi daha güzel yürütmez mi?
Şimdi soruyorum maçlar öncesinde takımlar sahaya “TEŞEKKÜRLER DİGİTÜRK” pankartı ile çıktılar. Teşekkürün sebebi nedir? İhalede yüksek meblağ verdiği için mi? Erman Toroğlu’nu Maraton’dan attığı için mi? Sizce nedir?
SPORUN DİNAMİZMİ VE TÜRK HAVA YOLLARI
Avrupa’nın 4.büyük havayolu şirketi unvanına sahip olan THY marka değeri olarak da büyümeye devam ediyor. Sporla birlikte daha dinamik bir değeri, kendine transfer ediyor. Önce Barcelona sonra Manchester United ile sponsorluk anlaşması yapan bir firma ve o firma bizim Türk firmamız. Ne kadar olağanüstü bir olay değil mi? Rüya gibi! Ancak rüyalarda fantezi olarak görebileceğimizi düşündüğümüz futbol takımlarına sponsor olma cesaretini gösteren THY vizyonuna çok teşekkür etmemiz lazım. Çok teşekkürler.
Sporun “Altın ürünü futbol” sponsorluk iletişiminde markaya bambaşka değer yükleyebiliyor. Günümüz bunu iyi kullanan firmaların örnekleriyle çoğalıyor. “Arkadaşını söyle ben sana kim olduğunu söyleyeyim” sponsorluğu çok iyi anlayan söz, atasözü, sponsorluğun şifresi aslında. Spordan daha iyi arkadaş var mı? THY’nın futbolun en parlak olanlarını arkadaş olarak seçmesi dinamizm katmaz da ne katar? Dünya genelinde yüzde 80 TV izlenirliğine sahip, yine dünya genelinde web sitelerinde 6 milyon kayıtlı taraftarı olan bir devin maçında, televizyonunda, internet sitesinde THY ismini görecek olmanın dinamizmini hem Türkiye hem de Türk Hava Yolları çıkartacak. Darısı diğer büyüklerimize diyelim.
KIRMIZI BEYAZ VODAFONE SPONSORLUĞU
Türk Hava Yollarının Manchester United’a sponsorluğunun tebrik ederken, bir başka doğru sponsorluğu da unutmayalım. Vodafone’un Beyaz Show sponsorluğu. Bu sponsorluğun düşüncesi de uygulanışı da çok doğru olmuş. Vodafone’un marka bileşeninde ne var? Reklamlarda da vurgulandığı gibi Kırmızı rengi. Kırmızı geldi. Kafayı eğ!
Beyaz’ın sunduğu program bir GSM şirketinin bileşenlerine özünde zaten örtüşüyor. Konuşulmasını isteyenle konuşan bir araya geliyor. Yani özünde çok doğru bir sponsorluk.
Sponsorluk konsepti nasıl ya? Kırmızı Beyaz.
Vodafone’un Kırmızısı ile Beyaz’ın Beyaz’ı. Türk Milli Takımı çağrışımına da hizmet ediyor. Bir de Türk Milli Takımı başarıdan başarıya koşsaydı bu sponsorluk 12x12’den vurmuş olurdu. Kaymaklı dabıl kadayıf.
STROTON
Önceki haftalarda gelecek sattığı için eleştirdiğim bir firma Stroton firmasının televizyon reklamını izledim. Reklam kısa ve net “Isı Yalıtımında Uzman” mesajını veriyor. Faydası da vaadi de belliydi. Çok hoşuma gitti. Kısa ve net. Ne demek istediği belli ve anlaşılır. Stroton’u tebrik ederim. Bu örnekten Anadolu’daki tüm firmalarımıza bir tavsiyede bulunmak istedim. Aynen Stroton gibi kısa ve net, ne dediği çok belli, açık ve anlaşılır reklamları özellikle 2010 yılında kullanın, göreceksiniz çok ileriye gideceksiniz. Deneyin görün!
MARKA DÜŞER KALKMASINI DA BİLİR!
Yani marka insan gibidir. Hatasız insan olur mu? Olmaz. Hatasız da marka olmaz! Firmalarımız hata yapacaklardır. Bunun kadar doğal bir gerçek daha olamaz. Hata yapmadan korkmamak lazım. İletişiminizde de hatalarınız olacaktır. Bu da çok normal. Ama hatada ısrar etmek ya da hatayı görmemek bu tamiri imkansız yerlere götürür markanızı. Kalbi kırılan müşteriyi geri çağırmak, gönlünü almak çok pahalıya mal oluyor. Ortalama 5 kat masraf yapılması lazım gelebiliyor. Bu miktar az da olabilir, çok da…
Benim bizzat yaşadığım bir marka hikayesiyle bitirelim bu haftayı. Kent Jelibon’u bilirsiniz. Sadece çocuklar tüketmiyor çünkü. Üründe yaşadığımız bir sorunu doğrudan Kent’in sitesine girerek markaya ilettim. Marka diyorum çünkü. Marka gibi davrandılar. İki gün sonra sorunumuzla ilgilendiler, telefonla sordular. (Bizim hangi firmamız bunu yapıyor Allah aşkına) Sorunu çözeceklerini söyleyip, kızlarıma bir Kent paketi gönderdiler. Kent markası kolay olunmuyor diye düşündüm. Marka ne güzel bir şey diye düşündüm. Çocuklarımın kaliteli bir marka tecrübesini yaşamış olmasına çok sevindim. Bizim Türk firmalarımız niye bunlar gibi örnekleri yapmıyor diye düşündüm. Kent gibi yabancı firmalar mı böyle güzel örnekleri verecekler bize? Marka geri dönüşümdür. Hadi başarılar.