yazar-3
Tabela kirlilikleri…
"Türk diline kimseler bakmaz idi.
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu menzilleri."
Yukarıdaki dizeler Aşık Paşa’nındır. Nihat Sami Banarlı, "Resimli Türk Edebiyatı Tarihi" adlı eserinde Aşık Paşa’yı şöyle anlatıyor:
"Aşık Paşa, 14. yüzyılda, Türk dili için çalışan ve Türk edebiyatının gelişmesine değerli hizmetlerde bulunan önemli bir şairdir. Aşık Paşa, Anadolu’nun eski ve nüfuzlu bir ailesine mensuptur. Anadolu’ya Horasan’dan gelmişlerdir. Anadolu’da Türk dili edebiyatının kurucularından biri sayılır."
***
Aşık Paşa’nın derdini, acısını bugün yaşıyor muyuz?
Türk diline yine kimseler bakmıyor mu?
Türklere hergiz gönüller akmıyor mu?
Türk dahi bilmiyor mu bu dilleri?
Nice ulu menziller?
Nereden mi çıkarıyorum bunu?
Bazı büyük şehirlerimizdeki "tabela" kirlilikleri "Şehr-i Konya"ya da yansıdı. 31 ilçemizde, kasabalarımızda, hatta köylerimizdeki dükkanların kapılarının üstüne içiniz titremeden bakabiliyor musunuz? Bizi her gün bombardumana tutan şu televizyon kanallarının adlarına bir bakın. Yeni çıkan gazetelerin dergilerin adlarına da...
Neden güzel Türkçemiz böyle horlanıyor?
Neden insanlarımızda bir İngilizce merakı almış başını gidiyor?
Sokak isimlerini komisyonlar kurdurarak belirleyen yerel yönetimlerimizin yetkilileri, belediye meclislerinden çıkartacakları kararlarla bu soruna çözüm üretemez mi? Bal gibi üretir. İstenirse sorun bir ayda çözülür. Ama “Şehr-i Konya”da her alanda olduğu gibi bu konuda da vurdumduymazlık, aymazlık zirveye çıkıyor.
Neden?
Neden yabancı dilde eğitim veren ortaokullar gittikçe yaygınlaşıyor?
Neden özel üniversiteler Türkçe’yi böylesine küçümsüyorlar?
Neden?
Neden?
Neden?
Üstad Necip Fazıl şöyle diyor:
"Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!"
***
Dünya yeniden kuruluyor doğru. Ama yeniden kurulan bu dünyada dilini bırakıp başka dillere heveslenenlere onurlu bir yer yok. Çünkü bu dünya evet bilgi çağı dünyası, bilim zihniyeti, araştırma ruhu, yöntemli çalışma, girişim heyecanı, verimlilik anlayışı, ama her şeyden çok medeniyetimize, irfanımıza, kültürümüze yani öz benliğimize, yani dilimize, sahip çıkmak gereklidir. Aksi halde ne bilgi çağına girebiliriz, ne de girsek bile artık biz olmaya devam edebiliriz...