Doç. Dr. Murat Kayacan
Tebrikler
Fethullah Gülen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın, Hilton Oteli’nde 25 Aralık 1997’de yaptığı törende 28 Şubat darbesinin baş aktörlerinden Demirel’i uzlaşı ve demokrasi kahramanı ve söz sultanı (Hâlbuki o, “söz sultanı” ifadesini Hz. Muhammed (s) için kullanırdı) olarak takdim etti.
O dönemde başörtüsünün füruattan olduğunu da ifade eden F. Gülen ne yazık ki, “üniversitedeki etkinliğine halel getirmeme” adına birçok örtülü bayan öğrencinin başını açarak üniversiteye devam etmesine vesile olmuştu. Her ne kadar başörtüsünün dinin merkezinde olmadığı doğru olsa da, bu sözden "anlaşılanın" ve "kastedilenin" aynı olmadığı kesindi ve Gülen muhtemelen yanlış anlaşılabileceğini bile bile bu sözü sarf etti. Başörtüsünün füruattan olduğunu 28 Şubat sürecinde söylemenin gayet net bir şekilde ne anlama geleceği F. Gülen tarafından bilinmediğini söylemek kolay değildi. O sıralarda Gülen, grubunun büyüklüğünü ve maslahatını hesaba katıp kendisini ve çevresini dahil olduğu Müslüman kesimden ayrı tutmaya özen gösteriyordu. Onun o şartlardaki söz ve uygulamalarını hayra yormak ancak onları “takıyye” olarak görmekle ile mümkündü.
Ne var ki, Zaman gazetesinde yayınlanan 25.03.2004 tarihli röportajı onun sözlerini “hayra yorma işini” epeyce zora sokuyordu: “Takiyye şimdiki manasıyla aldatma, olduğundan başka görünme demektir. Mesela bir hususta farklı düşünüyorsunuz ama başka bir düşünce ortaya koyuyorsunuz. Takiyye buna deniyor. Efendimiz (sav) insanları aldatmaktan men etmiş. “Aldatan bizden değildir.” Dolayısıyla İslami düşüncede takiyyenin yeri yoktur. Fakat Şii gelenekte, telakkide İmam Cafer-i Sadık'ın söylediği rivayet edilen ‘Sizden olmayanları aldatmazsanız Şii olamazsınız, Müslüman olamazsınız.’ gibi bir söz var. Bu söz güvenilir olmayan kaynaklarda geçmektedir. İmam Cafer, onlar için çok önemli bir imamdır. Böyle bir imamın bu sözü söylemesi zayıf bir ihtimaldir. Son zamanlarda Şii geleneğinden olan bu meseleyi tüm Müslümanlar için kullanmaya başladılar. Bir insan hakiki Müslümansa başkalarını aldatmaz. Olduğu gibi görünür.”
2008’e geldiğimizde F. Gülen’in tesettür için, “Gerçi dinin esasını teşkil eden imanî meselelerden değildir; İslâm’ın beş şartı arasında da yer almaz. Fakat Kur’an’ın açık emridir. Farziyeti, hem Kur’an’la, hem Sünnet-i sahiha ile, hem de 14 asırlık İslâm tarihindeki uygulamalarla sabittir. Nur Suresi’nin 31. âyetinde mü’min kadınların başlarını, boyunlarından ve göğüslerinden açık bir yer bırakmayacak şekilde örtmeleri emredilmektedir” diyerek başörtüsünün ilahi bir emir olduğunu söyledi. İlk tebrikimiz Fethullah Gülen’e.
(TC devletinin Sünni, hatta ve hatta Hanefi bir devlet olduğunu düşünen) Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Şaban Çalış, aynı bölümde ancak ODTÜ’de öğretim üyesi olan İhsan Dağı ile birlikte başörtüsü yasağını savunan rektörlerden ve öğretim üyelerinden farklı düşündüklerini göstermek için bir imza kampanyası başlattı. Bir haftada 3 bin 549 öğretim üyesi kampanyaya destek verdi. İkinci tebrikimiz de etraflarında var olan “sanal” çemberi kırma gayretlerinden dolayı özgürlük mücadelesi veren öğretim üyelerine.
Konya’da önümüzdeki Cumartesi günü 23. haftasına girecek olan İnanç Özgürlüğü Platformu'nun başörtüsü direnişi kar demedi, kış demedi, Kocaeli, Sakarya, Ankara, Van, Akyazı ve Antalya’daki özgürlük mücadelesi verenler gibi hakkın şahitliğini yapma gayreti içinde oldu. Son tebrikimiz de onlara.
Sonuç ne oldu? Yasağa direniş meyvelerini verdi. TBMM’nin gösterdiği dirayetli tavırla özgürlük alanı genişledi, genişlemeye de devam edecek yeter ki hak ve adalet konusundaki zindelik yerini fıtrata aykırı olan âtıllığa bırakmasın!