"Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri daha etkin hale gelecek"
Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe:- "Bugün sayıları 175'e ulaşmış olan Toplum Ruh Sağlı Merkezleri, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile sosyal destek hizmetlerinin de güçlendirilmesiyle daha etkin hale gelecek"- "Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler
ANKARA (AA) - Sağlık Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, "Bugün sayıları 175'e ulaşmış olan Toplum Ruh Sağlı Merkezleri (TRSM), tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile sosyal destek hizmetlerinin de güçlendirilmesiyle daha etkin hale gelecek." dedi.
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) teknik desteğiyle yürütülecek "Ruhsal Engelli Bireyler İçin Sosyal İçerme Projesi" kapsamında Eğitim Kurumları Yıllık Toplantısı yapıldı.
Bakan Yardımcısı Emine Alp Meşe, yarın sona erecek toplantının açılışında yaptığı konuşmada, söz konusu projenin ana yararlanıcılarının Sağlık Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olduğunu söyledi.
Ruhsal hastalıkların, ilkel çağda doğaüstü kötü ruhlara bağlandığını ancak Hipokrat'ın yaklaşımları ile bu düşüncelere bir süre ara verildiğini anlatan Meşe, Orta Çağ Avrupası'nda ise ruh hastalarının içine şeytanın girdiği, bu hastaların büyücü oldukları gibi tehlikeli inanışlar oluştuğunu aktardı.
Meşe, bu hastaların toplumdan dışlandığını, hastaların diri diri yakıldığını belirterek, "O dönemlerde ruh hastaları hakkındaki kararlar din adamlarına bırakılmıştır. 17. yüzyıldan sonra ise tıp alanındaki gelişmelerle beraber ruh hastalığı bir hastalık olduğu kabul edilmeye başlanmış ve toplum temelli tedavi modellerine yönelmiştir." diye konuştu.
Meşe, ruh hastalıklarına yönelik yaklaşımlara ilişkin şu bilgileri verdi:
"Kendi tarihimize baktığımızda ise 11. yüzyılda Türkçe olarak yazılmış Kutadgu Bilig'de ilaçla tedavi yapan hekimlerin, cin kovan efsunculara göre meslek hiyerarşisinde en üst sırada oldukları görülmektedir. Yine aynı dönemde yaşamış olan İbni Sina, kişilik gelişiminde çocuğa yaklaşım ile ilgili önemli saptamalarda bulunmuştur. Tüm İslam topluluklarında olduğu gibi bizim tarihimizde de kronik ruhsal hastalığı olan bireyler, toplum içinde, toplumun bir parçası olarak desteklenmiştir. Yani toplum temelli tedavi modelleri uygulanmıştır. Verilen sağlık hizmetlerinde, hastaların iyi beslenmelerine, iyi koşullarda bakım verilmesine odaklanılmıştır. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde şehirlerin en merkezi yerlerine şifahaneler kurulmuş, cami, medrese, hastane üçlüsü ile hastaların sosyal, ekonomik, kültürel anlamda da desteklenmeleri sağlanmıştır. Ancak 1940'lardaki ekonomik krizin de etkileri ile yatırımlar azalmış, hasta sayısına karşılık hizmetler yetersiz kalmış ve zamanla hasta odaklı, toplum destekli tedavi modeli yerini kapalı servis, hastane temelli tedavi yaklaşımlarına bırakmıştır."
Günümüz modern tıbbında, kronik ruh sağlığı hastalıkları için hastane temelli tedavi yaklaşımlarının kabul edilmediğine işaret eden Meşe, toplum temelli psikiyatri modelleri ile hastaların sosyal hayata uyumlaştırılmasının önerildiğini belirtti.
Sağlık Bakanlığı olarak ruh sağlığı alanındaki hizmetlerde son yıllarda önemli adımlar atıldığını anlatan Meşe, bu amaçla hastaların ihtiyaçları, kişisel kararları ve tedaviye katılımlarını sağlayan, bireyi odağa koyan Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri'nin (TRSM) oluşturulduğunu ve bu merkezlerin 2011 yılından bu yana hizmet vermeye başladığını vurguladı.
Bakan Yardımcısı Meşe, "Bugün sayıları 175'e ulaşmış olan TRSM'ler, tedavi ve rehabilitasyon hizmetleri ile sosyal destek hizmetlerinin de güçlendirilmesiyle daha etkin hale gelecektir. Bu anlamda Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile yürütülen çalışmalarda, yakın iş birliği içinde olmak, kronik ruhsal engelli bireylerin topluma katılımında önemli katkılar sağlayacaktır." dedi.
Kronik ruhsal hastalığı olan bireylerin de kaliteli sağlık hizmeti alabilmeleri için toplum temelli hizmet modelinin önemli olduğunu vurgulayan Meşe, bu konuda daha da ileri adımlar atacak çalışmaların yürütüldüğünü kaydetti.
Meşe, Ruhsal Engelli Bireyler İçin Sosyal İçerme Projesi'nin hem sağlık, hem de sosyal hizmet alanlarında verilen hizmetlerin kalitesinin artmasını sağlayacağı değerlendirmesinde bulundu.
- "Türkiye, liderlik gösteren bir ülke"
Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç da engellilik ve yaşlılığın gelir düzeyi, statüsü ne olursa olsun toplumun tüm kesimlerini etkileyen toplumsal bir sorun olduğunu anlattı.
Yaşamlarını kendi başlarına sürdüremeyecek derecede engeli olan kişilerin yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla Bakanlık olarak 2005 yılından bu yana bakım ve bakım destek hizmetlerinin etkin bir şekilde sürdüğünü anımsatan Koç, "Engelli ve yaşlılarımızın aileleriyle birlikte olmalarını sağlayan evde bakım aylığı uygulamasının büyük faydasını gördük. Ailelerimizin daha çok benimsediği evde bakım uygulaması ile engellilerimize yönelik mesleki personelimizce hazırlanan bireysel bakım planları ve yakınlarına sağlanan maddi destekle, engellilerimizin daha iyi şartlarda bakılabilmesi için bakım veren yakınlarına destek sağlanmaktadır." diye konuştu.
Koç, bakım verenlerin yükünün de çok ağır olduğunu ve çalışmalarla bu kişilerin yükünün hafifletilmesi gerektiğini ifade ederek, "Bu açıdan Gündüz Hizmet Birimlerini hızlı bir şekilde hayata geçirdik. Son 6 ay içinde 52 tane merkezimiz oldu. Bu yıl sonuna kadar tüm illerimizde Gündüz Hizmet Birimleri olacak." dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Temsilcisi Pavel Ursu ise ruh sağlığı hastalıklarının büyük bir hastalık yükü oluşturduğunu vurgulayarak, herkes için ruh sağlığının korunmasının büyük önem taşıdığını kaydetti.
Ruhsal engelli kişilerin topluma sunulan hizmetlerden kaliteli şekilde fayda sağlamaları gerektiğini vurgulayan Ursu, bu kişilere yönelik damgalama ve ayrımcılıkla da mücadelenin önemine işaret etti.
Ruh sağlığının korunmasına yönelik Türkiye'de önemli çalışmalar yürütüldüğünü aktaran Ursu, "Türkiye, özellikle bölgesinde bu alanda yaptığı çalışmalardan ötürü liderlik gösteren bir ülke." değerlendirmesinde bulundu.
Toplu fotoğraf çekiminin ardından toplantıya geçildi.
Kaynak: