Mustafa Yiğit
Truva Atı
Türkiye bir “Truva Atı”na dönüşmesin
Bu ülkede gerçekten bizi fena kandırıyorlar.
Pek çok konuda olduğu gibi dış politikada da sanırım hiçbirşey göründüğü ve gösterildiği gibi değil…
Gazetelerin haberine göre Türkiye; ABD-NATO’nun füze kalkanı talebine “evet” demiş.
Komşularla sıfır sorun diyerek yola çıkanların bu “evet”ine hangi anlamı vereceğiz bilemiyorum.
Bu “evet”ler ülkenin başını epeyce ağrıtacağa benziyor…
12 Eylül’de verilen “evet” sonrasında terörist başının şovu tavan yaptı….
Aynı zamanda bu “evet”ler 12 Eylül Darbecilerini de yargılamaya yetmedi…
Yetmez ama “evet”ler aslında hiçbirşeye yetmedi, sadece küçük bir göz boyaması olduğunu görmemize yetti.
Şimdiki NATO’ya verilen “evet” cevabının sonunda kimlerin şov yapacağını ve neye yeteceğini neye yetmeyeceğini de yakında görürüz...
Ama bildiğimiz bir gerçek var ki, bu “evet” ilk başta komşularımıza hiç de iyi gözle bakmadığımızın tescili olacak…
Biliyorsunuz, bu füze kalkanı yıllar önce İran ve Suriye’ye karşı kullanılmak üzere geliştirilmiş bir proje.
Gerçi “evet” diyenlerin gerekçesi hazır.
NATO’nun stratejik konseptinde bu ülkelerin adı anılmaması ve Türkiye’nin cephe ülkesi olmaması şartıyla bu projenin başaktörü olacakmışız.
Bu ülkelerin adı anılmıyor ama bu kalkan projesinin hedefi şöyle belirtiliyor: “Nükleer silahların yayılmasına öncülük yapan, istikrarsız, düşmanca tutum içerisinde, konvansiyonel silah birikimi yapan, kendini yönetme kabiliyeti olmayan aktörler"
Kendini yönetme kabiliyeti olmayan aktörler deyince de aklıma hep Müslüman ülkeler geliyor.
Irak, Afganistan gibi ülkelere ABD girerken hangi gerekçelerle girmişti hatırlıyoruz değil mi?
Oraya demokrasi götürüyorlardı…
Demokrasiyi yerleştiremezsek bombalarımızı yerleştiririz diyorlardı…
Ve binlerce Müslüman kardeşimizin ölmesi uğruna demokrasi götürüldü oralara…
Peki bugün İran için aynı gerekçeleri gündeme getirmiyor mu ABD?
Yani bu cümleden “nükleer silahların yayılmasın öncülük yapan İran, düşmanca tutum içerisinde olan İran, konvansiyonel silah birikimi yapan İran” şeklinde bir anlam çıkarmamak için aptal mı olmak gerekiyor.
Hedef belli Türkiye’nin Müslüman komşuları…
En başta da İran…
Peki Türkiye’nin Brezilya’nın da içinde bulunduğu ve İran’la yapılan “uranyum takası” meselesini bu durumda nasıl açıklayacağız.
İran’la, Suriye’yle geliştirilen ilişkilerin bundan sonraki seyri için ne söyleyebiliriz?
Müslüman kardeşlerimize “biz bu konsepte inanıyoruz, gelin siz de inanın” mı diyeceğiz?
Biraz komplo teorisi gibi olacak ama, insanın aklına her şey geliyor…
Belki de “One minut”te şöyle bir şey de planlanmış olabilir.
Bu olayla Türkiye bütün İslam dünyasının sempatisini kazanacak…
Heryerde Türkiye adı “hayır”la yad edilmeye başlanacak…
Ve asıl oyun ondan sonra başlayacak…
Sıfır problemle etrafına güven vermeye başlayan Türkiye, İslam ülkeleri için bir Truva atına dönüşecek…
İnşallah böyle değildir…
Türkiye Müslüman kardeşlerimizin içine sokulan Truva atına dönüşmez…
Lizbon Zirvesinde biz İslam ülkelerine dönük hiçbir eylemin içinde olmayız diyen bir Türkiye olsun istiyoruz….
Çok mu şey istiyoruz…