Seyit Küçükbezirci
''Türkçe, Ses Bayrağım''
“Türkçe, Ses Bayrağım” / Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali
Konya Devlet Tiyatrosu’ndayım; sevgili Ahmet Ergun’un himmeti ile usta sanatçı Tomris Çetinel’in daveti ile...
Bab-ı Hamuşan/Suskunlar Kapısı’nın perde açmasını bekliyoruz. Hayret bir şey… Sağımdaki koltuk da boş, solumdaki de… “Gelecekler herhalde” diye geçirdim, gönlümden… Oyun başlama gongu vuruldu, hala yoklar, hala koltuklar boş... Salonun ışıkları söndü, sahne açıldı… Dalmışım, “Bab-ı Hamuşan”ın kapısındayım.
Neden sonra… Aaa.. sağımdaki koltukta biri, solumdaki koltukta biri. Dikkatli baktım. Solumda, Muhsin Ertuğrul; sağımda Reşat Nuri Güntekin. İrkildim; çok hoş bir gülümsemeyle; “Biz de buradayız, telaş etme” demeye getirdiler.
60 KÜSUR YIL SONRA BİRLİKTE…
1950’li yılların başı. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Muhsin Ertuğrul... Yurdu tiyatrolarla donatmak için Anadolu şehirlerinin yollarında. Konya, devlet tiyatrosuna kavuşsun diye yoğun çabalar, heyecanlar içinde.
Rahmetli arkadaşı Reşat Nuri’ye bir açık mektup yollar… “Bak Reşat” der:
“Bugün memleketi baştan başa saran bir tiyatro sevgisi var. Hatırlıyor musun, sana ben bu ‘Memleket Tiyatroları’ndan ilk defa bahsettiğim zaman, nasıl gözlerin parlamıştı da: “Güzel, çok güzel, fakat gerçekleşmesi güç bir hayal” demiştin. Ben de sana; Zaten tiyatronun kendisi hayalden başka bir şey mi? Tiyatrocu olduğuma göre hayalden başka ne beklersin benden? demiştim ve gülmüştük.
Reşat, o günden sonra, bu hayat nasıl gerçekleşir diye tecrübelere başladım. İlk tecrübe için mübarek bir toprak seçtim, sonra ikinci tecrübeye el attım. Konya ile Eskişehir uğurlu ve hayırlı bir başlangıç oldu.
…. Reşat, sevin; hayaller gerçekleşti. Namık Kemal’e, Abdülhak Hamid’e haber ilet, Fehim Efendi’ye, Muvahhid’e, Hazım’a söyle; boşu boşuna çalışmadılar, maksatsız ölmediler; yarın ‘Akif Bey’ Kars’ta, Fitnen Van’da oynayacak. Yarın… Yarın…”
60 küsur yıl önce Muhsin Ertuğrul’dan aldığı mektubu zihninde bir kez daha Konya’da okuyordu, Reşat Nuri… Sahnede, ağır halatlarla Mevlevi Canları, zamanı, bir zamandan bir zamana çekiyorlardı.
“BİN NEFES BİR SES”/ TÜRKÇE TİYATRO YAPAN ÜLKELER
On gündür sürüyor; “Uluslararası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali”… “Bin Nefes, Bir Ses”in bu dördüncüsü. On gündür sürüyor, “Belde-i Emin Konya” da..
Salonda festivale katılan ülkelerin oyuncuları; sıra sıra oyunu izliyorlar… Çuvaşistan, Kazakistan, Tataristan, Mekdonya Cumhuriyetlerinin tiyatro grupları. Kırım Tatar-Ukrayna; Başkırdistan, Gavuz Yeri Moldova, Güzel Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…
“Bin Nefes, Bir Ses”.. Türkçe’nin Ses Bayrağı altında toplanmışlar…
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ruhu da o gün “Bab-ı Hamuşan” önündeydi. Dursuz duraksız nehir şiirini okuyordu: “Seslenir seni bana ‘Ova’m, “Dağım- Nere gitsem bulur beni arınmış./Bir çağ ki akar öteler/Bir ak… ki yüce atalar, bir al… ki ulu oğullar/TÜRKÇE’M, BENİM SES BAYRAĞIM”
Salonda, bin can bir nefes olmuş, “Bab-ı Hamuşan”ın yüzyıllar önceki kapısında… Kazakistanlı, Tataristanlı, Makedonyalı, Kırım-Tatar, Gagavuz onlarca onlarca oyuncu, yüzlerce seyirci “Türkçe’nin Ses Bayrağı”nın altında…
AŞK İKLİMİ SEVDA İKLİMİNE DÖNÜŞÜRKEN..
Sağımda Reşat Nuri, solumda Muhsin Ertuğrul; sahnede ‘Suskunlar Kapısı’nda Doğan Doğru, M. Asım Tuncay Aynur, Bengisu Gürbüzer Doğru, Nur Yazar-Nevra Sayar, Ozan Umut Çobanoğlu, Yıldırım Gücük- Ferdi Dalkılıç, Ahmet Çökmez, Yaşar Özboz, Hasan Tanılmış.
Gençliğimizde, bağımsızlığı olmayan Orta Asya halklarına ne çok yanardık. Aydan haber alır, onlardan alamazdık. Kırgız’ın, Türkmen’in, Tacik’in Tatar’ın bağımsız olacağı; Anayurttan bin yıl önce gelen bizlerle bir salonda, Konya’da birlikte olacağı rüyada görülse inanılmazdı. Bakın oldu işte.
Buralar “aşk iklimi”; kardeş kardeşe gelip gideli “sevda iklimi” oldu..
ELELE, GÖNÜL GÖNÜLE DAHA NİCE ON YILLARA
4. Uluslar arası Türkçe Tiyatro Yapan Ülkeler Festivali, 14 Nisan’da başlamış. Şu engel, bu problem; geç öğrendim, gidemedim. Ama “Bab-ı Hamuşan/Suskunlar Kapısı”nı bir nasip meselesi olarak izleyince, öteki oyunları izlememiş olmama yandım.
Gelecek yıllardaki bütün tiyatro festivallerinde bulunacağım, oyuncularla yürüyeceğim, her oyunda salonda olacağım…
Suskunlar Kapısı’nın yönetmeni usta oyuncu Tomris Çetinel… Çetinel’in Konya Devlet Tiyatrosu Müdürü olarak yıllardır burada olması gerçekten Konya için bir şans. Dekor tasarımını yapan Hakan Dündar’ı, giyisi tasarımını yapan Özge Akarsu’yu, ışık tasarımının yapan Kazım Öztürk’ü kutlarım. Müzik için Süleyman Yardım’a, sema çalışmaları için Doğan Doğru’ya, asistanlar Nevra Sayar ve Yaşar Özboz’a samimi tebrikler...
MEVLANA/ŞEMS.. “AŞK” MI? YOKSA “AŞKTAN DA ÖTE” Mİ?
Hele son yıllarda.. Mevlana ve Şems üstüne tümen tümen kitap, bildiri, söyleşi.
Geliniyor geliniyor, inceleniyor... Gelinip “aşk”a dayanılıyor. Yüzyıllardır hep “aşk” deyip kesmek bu GİZEMLİ SEVDA’yı anlatmaya yetiyor mu? Bence yetmiyor.
“Bab-ı Hamuşan/Suskunlar Kapısı” yazarı Cem Günen, başka bir boyuttan bakmış Mevlana’ya; özellikle Şems ve Kimya’ya.. İyi de etmiş; bir çeşni için.. Sağ olsun.
Ama, hala meçhul; hala gizemli Mevlana-Şems ikilisini “aşk” denip geçilen gönül ve ruh ilişkisi…
13. yüzyıl “şark”ının büyük Hanefi Alimi, Şems’le tanışınca nasıl yürüdüğü yoldan çıktı? Şems, O’na neler söyledi, neler gösterdi de bu böyle oldu?
Hala etkisindeyim; o muhteşem macerayı, zaman tünelinde, ağır urganlarla çeken dervişlerin… Hala etkisindeyim o “Suskun Veli”nin söze duymadan bin bir vaziyeti anlatmasının.