Adem Alemdar
Ufkunuz...
Geçen hafta, lütfen davetli olduğumuz “Toplum ve Yeniden Yapılanma” konu başlıklı ufuk turuna gitmek yerine, 19 Mayıs tatilini de fırsat bilerek birkaç gün iki dostumla Niğde Adana yolu üzerindeki şirin Çiftehan Beldesi’ne gittik. Dolayısıyla ufkumuzu Alanya’daki akademisyen oturumları yerine Toros Dağları’nın eteklerinde, doğa ve kaplıca suyuyla artırdık…
Dönüşte Ulukışla ilçesine uğradık. Ulukışla isminin gerçekten buradaki bir Osmanlı kışlasından geldiğini müşahede ettik. Kültür Bakanlığı bu dev kompleksi bir işletmeciye ihale etmiş, o da kışlanın içine güzel mekanlar açmaya çalışıyor. İşletmeci Mustafa Altınöz bizi kışla içerisinde misafir etti, kendisine buradan çok teşekkür ediyorum…
Ulukışla’da geçirdiğimiz vakit kısa, ama çok üzerinde durmaya değer geldi bana…
Burada Murat isminde bir meczupla tanıştık. Gülerken bir anda konuyu değiştirmesine bayıldım. Dünyanın bitmeyen işleri onun için anlıktı…
Koca ilçenin neşe kaynağı haline gelen Murat, Konya’da ortalarda görünmeyen meczupları düşündürdü bana. Küçük yerlerde hayatın içinde, insanların arasında yaşayıp giden bu tip insanlar niye büyük şehirlerde görünmüyorlar. Ya da biz farkında mı değiliz…
Çocukluğumuzda hatırlıyorum, Çumra’da bir ‘Deli Nail’ vardı. Her Çumra’ya gidişimizde onu görmeye can atar, görünce de korkardık. Ama birlikte yaşadığı kişiler onunla bir arada olmaktan memnundu. Deli Nail bir trafik kazasında dünya hayatını noktaladı…
Şimdi bazılarınız itiraz edebilir. “Efendim, ortalarda gezinen bir sürü deli var, hiç olmaz mı?” diye…
Mesela Facebook’a bile girmiş meşhur bir delimiz var. Adı nedir bilmiyorum, ama başına naylon geçirerek, üzerine kırk türlü çabut bağlayıp gece yarıları bilet satmaya çalışan; hani fizik profesörüymüş de kafayı yemiş şeklinde efsanesi olan…
O tiplerden bahsetmiyorum. O da bir delidir, ama kimse onunla vakit geçirmek istemez. Çünkü hem kendisi pis, hem de ağzı bozuk onun…
Necip Mahfuz demiş ki, “Bir kimsenin akıllı olup olmadığını verdiği cevaplara, hikmetli olup olmadığını ise sorduğu sorulara göre söyleyebilirsiniz.”
Aynen öyle…
…
“Birlikte yaşama kültürü” konu başlıklı bir önceki ufuk turu toplantısına katılmıştım geçtiğimiz yıl. Birlikte yaşamanın ne manaya geldiğini ‘gâvura’ saygı göstermek gibi sunanlar oldu…
Azınlıklarla birlikte ‘huzur’ içinde yaşamak veya…
Oysa biz…
Delilerimiz bir yana akıllılarımız bile…
Birbirimizle birlikte yaşayamıyoruz…
Koskocaman bir organizasyonu birkaç kişinin ‘beyliğine’ bıraktıktan sonra hele…
Birlikte yaşamada gözü olmayanın, yeniden yapılanmada işi ne?
----------------------------------------
Konyaspor hak ettiği yerde!
Konyaspor düştüğü yerden, hiç vakit kaybetmeden kalkmasını bildi…
Bir sezon boyunca; başına olmadık şey gelen Yeşil Beyazlı takımımız, en sonunda bizi çok mutlu etti. Hem de D Smart kanalındaki rezalete rağmen!..
Konyaspor’a Yunan adalarından gelen bir takım muamelesi yapan TV kanalını esefle kınıyorum. Maç boyunca Konya’dan giden 10 binden fazla taraftarı şöyle 5 saniye göstermedi. Her fırsatta Altay taraftarlarını gösterdi, onları esas aldı…
Yetmedi, spiker de Altay taraftarı gibi anlattı maçı. Altay bir gol daha atarsa şöyle olur, böyle olur diyerek... Onlara rağmen…
Emeği geçen herkese; başta kulüp başkanı Bahattin Karapınar ve yönetim kuruluna, Teknik Direktör Ziya Doğan’a ve yüreklerini ortaya koyan futbolculara tebriklerimi sunuyorum…
Umarım, Süper Lig’de kalıcı oluruz…