Ahmet Demirel
Vahdet şart!
Yazımıza Ömer KARAOĞLU'nun yıllar önce söylediği bir ezginin başlangıç sözleriyle başlayalım mı?
Bölük pörçük müslümana bakıp bakıp durdukça ben..
Yok mu diyorum Al-i İmran'da 103.yü bilen!103.yü bilen!..
O zaman Al-i İmran 103'e bir bakalım Rabbimiz ne buyuruyor:
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı yapışın ve birbirinizden ayrılmayın! Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman iken kalplerinizin arasını uzlaştırdı da, O'nun lutfu sayesinde kardeşler oldunuz; ve siz ateşten bir çukurun kenarındaydınız da, sizi oradan kurtardı! İşte bu şekilde Allah size mesajlarını açıklar ki doğruyu bulasınız. (Al-i İmran 103)
Şu ayet de muhteşem: Sakın yılmayın, üzüntüye kapılmayın, eğer iman ediyorsanız mutlaka üstün gelirsiniz! (Al-i İmran 139)
İslam ümmeti darmadağın her taraftan alevler ve çığlıklar yükseliyor. Nereye bakarsanız orası savaş alanına dönüştürülmüş. Her yere değişik değişik mayınlar yani ihtilaf konuları yerleştirmişler. İstedikleri zaman istedikleri yeri kaşıyıp orayı kanatabiliyor. Devletlerin başına kendilerine hizmet edecek kişiler yerleştirmişler efendileri için savaşıyorlar. Efendileri emir verdiğinde halklarını bile hiç çekinmeden öldürebilecek tiynettedirler. Müslüman halkların başında böyle liderler varken vahdet nasıl olacak üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Sizin vahdet çabanız yetmiyor. Karşıdaki vahdet olmayı düşündüğünüz ülkelerin devlet başkanları ve yöneticileri özgür değiller. Sahip oldukları koltuğu kendilerine sağlayan efendilerini aşıp da sizin birlik çağrınıza olumlu cevap veremezler.
Halkların sizin gibi düşünmesi güzel ama sonuç almanız açısından yeterli değildir. Bu ülkelerde henüz halklar iradelerini yönetime yansıtacak kadar bir güce ulaşabilmiş değildir. Arap baharı denilen sürecin geldiği nokta bunun en güzel örneğidir.
Vahdeti gerçekleştirebilmek için her birimizin ciddi çabalar ortaya koyması gerekir. Buna mecburuz. Bunu yapabilmek için de hoşgörü katsayımızı artırabilmemiz gerekir.
Birbirimizi daha fazla tanımamız gerekir. Tanımayı sağlayacak ortamlar üretmemiz gerekir. Bunu için halkların birbirlerini tanıyacak ve sevecek programlar yapılmalıdır. STK'lar bunun için programlar üretmelidirler.
Sivil Toplum Kuruluşları İslam ümmetinin vahdeti için her ülkeyi kapsayan mega projeler üretmeleri gerekiyor.
Son dönemde ülkemizin en büyük ihracatı "İYİLİK İHRACATI'dır. Dünyanın dört bir tarafına Anadolu müslümanlarının yardımlarını ve muhabbetlerini yüzakımız olan kuruluşlarımız ulaştırmaktadır.
İnsanların en zor oldukları bir anda yanlarında sen olursan o gönüllere vahdet tohumunu ekiyorsun demektir.
TEVHİD VE VAHDET ŞART!
Dünyadaki tefrika problemine yakinen vakıf olan Diyanet işleri başkanımız ve arkadaşları 2016 yılı Kutlu Doğum Haftası temasını "TEVHİD VE VAHDET " olarak belirlemiştir. İnşaallah bu vesile ile tüm Türkiye'de Tevhid ve Vahdet anlatılacak, gündemde tutulacak. Vahdet konuşulacak. Ailede, evde, okulda, mahallede bu konuların konuşulacak ve zihinlerimize yerleşecektir.
Avrupalılar, nasıl birbirleriyle 2 defa büyük savaş yapmalarına rağmen birleşebilmişler ve birlik olmuşlardır. 27 farklı ülke bir araya gelerek Avrupa Birliğini oluşturmuşlar aralarındaki sınırları kaldırmışlardır. Bizler de benzer veya daha güzel bir çabayla İslam Birliği'ni kurabilmeliyiz. Çünkü "Müslümanlar ancak KARDEŞTİR." Bunu başaracağız, Safları sıklaştıracağız.
Ümmetin vahdetine vurulacak en büyük darbe ihtilaf noktalarını tefrikaya dönüştürmektir.
Tevhid, vahdet kökünden gelmektedir. Ümmetin vahdeti tevhidden geçmektedir.
İmanda vahdetin adı tevhid, sosyal hayatta tevhidin adı vahdettir.
Vahdete, hiç olmadığımız kadar muhtaç olduğumuz bir zamandayız.
İslam dünyası büyük bir imtihandan geçiyor.
"Şeytanın dürbünü tefrika noktalarını büyütür, ittifak noktalarını küçültür." Aman dikkat!
Hülasa "Ümmetin vahdeti farzdır." Gerisi laf-ı güzaftır.
Rabbimizin ümmetin vahdetini görmeyi bize nasip etmesi dileklerimle
Muhabbetlerimle.
BİLGE KRAL ALİYA İZZETBEGOVİÇ'TEN GÜZEL SÖZLER
- Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler.
- Kabile ve ulusun dar sınırlarından kurtulmak için kendinizi Müslüman olarak düşünmeye başlayın.
- Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder
- Kur'an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır.
- Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız
- Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer,