yazar-53
Vatandaşın geleceği ipotek altında
Vatandaşın bugünü, yarını, gelecek ayı ve
önündeki yılları ipotek altında!
Vatandaş aç ve açıkta kalmamak için bir şekilde hayatını idame ettiriyor. Ama şu var ki vatandaşın bütçesinde tasarruflar artmamakta aksine azalmaktadır.
Türk halkı bugün yoğun bir yaşam savaşı veriyor. Nedir bu savaşın adı? Gerekçesi? Kısaca hayatta kalabilme.
Çok ciddi olarak vatandaşın gelirinin, bugünkü yaşantısına yetmediği ortadadır.
Bugün sabit gelirlilerin önemli bir kısmı sadece bugünkü değil, gelecekteki gelirlerini de bireysel krediler nedeniyle ipotek altına almış durumda. Hane halkı için gerekli olan kaynağın önemli bir kısmı artık kredi ödemelerine gidiyor.
Bugün vatandaşımız market alış verişinden tutun konut ve otomobile varıncaya kadar önündeki en az beş yılı bir şekilde bankalara adadı. İnsanımız aylık bütçesini direkt olarak bankalara ödüyor ve o ayı tekrar bankalara borçlanarak geçiriyor. Hal böyle olunca da sıcak para piyasaya inmiyor, sanal alış veriş ortamında ise serbest piyasada likidite sorunu yaşanıyor.
Üretim için gerekli kaynağın uzun vadeli yatırım olan gayrimenkule gitmesi bir anlamda vatandaşın tasarruflarının donuk hale gelmesine yol açıyor. Ama buna da son yıllarda fahiş bir tırmanışa geçen konut kiraları neden oluyor. Aslında bir konutu paraya çevirmek, altını ve dövizi paraya çevirmekten daha zordur. Üstelik reel sektör için gereken kaynağın bireysel kredilere doğru kayması daha büyük bir tehlike. Gitgide üretemeyen bir ülke haline geleceğiz bu şekilde. Bankalar bireysel kredileri belki daha karlı buluyor ama unutulmaması gereken bir gerçek var: Kredi taksiti ödeyenlere maaşlarını şirketler veriyor. Eğer şirketler kaynak bulamazsa bir süre sonra ya kapanacaklar ya da istihdamda daralmaya gidecekler. Bu durumda taksitler ödenemeyecek.
Geçtiğimiz günlerde bizim gazetenin manşetinde bu yönde bir haber vardı kısa zamanda bankalar emlakçılığa soyunacak. Evet, bu gidişatla bir süre sonra ödeme zorluğu çeken müşterinin yakasına bankalar yapışacak ve krediyi verirken gösterdiği güler yüz bu sefer acımasız bir yüze çevrilerek vatandaşın ödemede zorlandığı evleri teker teker haciz yoluyla olacak.
Tabii, kimse böyle bir durumun gerçekleşmesini temenni etmez. Umudumuz, hükümetin bir an önce reel sektörün sırtından maliyetleri hafifletmesidir. Aksi takdirde reel sektör zorlandıkça, küçülecek küçülme sorun olan istihdamı şişirecek ve dolayısıyla ödeme sıkıntısı içinde kavrulan, feveran eden bir toplum oluşacak.
Öte yandan artan döviz, faiz, düşen borsa piyasalarda dengeyi ciddi manada bozdu. Reel sektör kendini otomatik olarak koruma altına aldı. Olabilecek olumsuzluklar karşısında hazırlıklı olup önceki krizde yaşadıklarını yaşamak istemeyen küçük ve orta ölçekli binlerce firma tedirgin bir bekleyiş içinde. İnsanlar ödemelerini durdurdu, üretimi rölantiye aldı. Cari açık hala yüksek, faizler hala yüksek ve işsizlik başa bela.
Reel sektör aslında aylardır bunu haykırıyor ve peşine ekliyor: Bu sıkıntının tek çıkış yolu üretim, üretim olmazsa sıkıntılardan kurtulamayız diyor. Bununla birlikte ucuz enerji, vergi ve primlerin makul seviyelere çekilmesini istiyor. Ama bir taraf isterken, diğer taraf ekonomide sorun olmadığının altını ısrarla çizerek yoluna devam ediyor.
Ekonomide hem tasarruf açığı, hem bütçe açığı, hem de cari açık varken her şey yolunda diyerek siyaset yapmak mı doğru, yoksa yapacağımız çok iş var deyip az konuşup realist yaklaşımlarla ülkeyi düze çıkarmak mı doğru? Onun takdiri; aziz, vefalı, cefakar insanımıza kalıyor.