Ve susarak ölüyor insanlık

“Suskunlar” dizisinin ilk bölümünü nefeslerimizi tutarak izledik.

Brad Pitt, Robert De Niro, Dustin Hoffman, Kevin Bacon'ın başrolünü paylaştığı Türkçeye “Kardeş gibiydiler” olarak çevrilen Sleepers' filminden esinlenmiş gibi görünüyor.

Dizi bu filmden esinlenmiş olsa da oldukça iyi bir şekilde TV’ye aktarılmış.

İlk bölüm izlenimlerimiz en azından böyle.

Çocuk oyuncular başta olmak üzere filmin kadrosundaki oyuncuların performansları oldukça göz dolduruyor.

Şimdiden bütün dizi ekibini tebrik ediyorum.

Dizinin konusu oldukça etkili. Sinema filmini izlediğimde de etkilenmiştim ancak bizimkiler son zamanlarda bu konuda oldukça başarılılar ve duyguyu filmden daha iyi vermişler.

Suskunlar bizi de susturdu adeta...

Ekrana kilitledi…

Masumca bir çocuk oyununun nasıl da bir felakete dönüştüğünü anlatıyor dizi.

Ve asıl film bundan sonra başlıyor.

Cezaevlerinin korkunç yüzüyle karşılaşıyoruz burada.

Biz yetişkinlerin bile katlanmakta zorlandığı cezaevi gerçeğinin daha da acı olanına o küçücük bedenlerdeki izlerine şahit oluyoruz.

Çocuklar burada sahip oldukları en güzel şeyi, masumiyetlerini kaybediyorlar.

Bu hayatta kaybedecekleri en değerli şeyi yani çocuklukları hunharca ellerinden alınıyor o duvarlar arasında.

İnanıyorum ki, çocukların o sahnelerdeki korkuları ve gözyaşları, içinde insanlık duygusu olan herkesin yüreklerine damla damla akmıştır.

Bu dizinin o sahnelerinde de insanlığımdan utandım.

Hatırlıyorum.da Malkolm X filminin ilk bir saatlik bölümünde de beyaz olmaktan adeta utanmıştım.

İnsan olmak hiç bu kadar çok acıtmamıştı yüreğimi.

 Aslında “biz büyüdük ve kirlendi dünya“masum değiliz hiç birimiz” diyen şarkı sözleri bu insanlık dramına tam da tercüman oluyor.

Bu yaşananların bir parça sorumluları bir parça da bizler değil miyiz?

Duyarsızlaşan kalplerimiz, anlamsız hırslarımız, bizi biz yapan değerlerimiz bir bir elimizden yitip giderken hiçbir şey yapmadık, yapmıyoruz.

Dünyada ve ülkemizde gerçekten bunların yaşandığını işitiyor, okuyor, izliyoruz.

Toplumun en zayıf halkaları olan çocuklar, kadınlar ve yaşlılar savunmasız oldukları için çoğu defa bu tip insanlık dışı saldırılara maruz kalıyorlar.

Aslında yalnızca savunmasız insanlar değil, zayıf bütün nefes alan canlıları da zaman zaman aynı şiddete maruz kalıyor.

Vahşice eziyet edilen hayvan videolarına sosyal medyada sık sık rastlamıyor muyuz?

İşte bütün bunlar tertemiz bir şekilde, en masum şekliyle yeryüzüne gönderilen insanoğlunun nasıl kirlendiği nasıl bir canavara dönüştüğünü bizlere gösteriyor.

Evet masumiyetin nasıl kaybolduğu ve nasıl o masumiyetten kin ve nefretin doğduğunu gözler önüne seren bu dizinin toplumumuzdaki çarpıklıklara da bir nebze olsun dikkat çekeceğini düşünüyorum.

Her geçen gün sevgiyi, merhameti yitiriyoruz.

Yüreklerimiz taşlaşıyor, mutsuz, sevgisiz, kalpsiz insanların yaşadığı bir dünyaya doğru gidiyoruz.

Oysa ki, insan doğası sevmeyi ve sevilmeyi ister.

Yeryüzünde en güzel şey ve en çok ihtiyaç duyulacak şey bir çift gülen yüz, merhametlice bir dokunuştur.

Biz birbirimize merhametlice dokunmayı unutmuşuz.

Birbirimize yaklaşırken yüzlerce hesap taşıyoruz.

Kariyerimiz, kazancımız, beklentilerimiz menfaatlerimiz ilişkilerimizde birinci sırayı alıyor.

Çocuklarımıza da aynı yoldan gitmesini tavsiye ediyoruz.

Son zamanlarda hiç çocuklarına “Merhametli olalım, düşeni kaldıralım, ağlatmayalım güldürelim” diye öğüt veren büyüklere hiç rastladınız mı sahi?

Varsa yoksa güçlü olmak güdüsü pompalanıyor.

Ve bu güdü sonunda bizden daha güçsüzü ezmeye, sindirmeye götürüyor bizleri.

Güçsüzlere yaşama hakkını tanımayan bir toplumsal zihniyet her yanımızı sarıyor.

Bizler gücün esiri haline geliyor, güce tapan insanlara dönüşüyor ve güçsüzlerin korkulu rüyası oluyoruz…

Bu korkulu rüyada biz güçlüler kimi zaman büyük oluyoruz, kimi zaman devlet oluyoruz, kimi zaman lider oluyoruz, kimi zaman baba oluyoruz, kimi zaman koca oluyoruz kimi zaman da patron oluyoruz….

Ve küçükler susuyor, ve vatandaş susuyor ve partili susuyor ve çocuk susuyor ve kadın susuyor ve işçi susuyor….

Onlar sustukça merhametten de rahmetten de uzaklaşan kalplerimiz bu suskunluğun zayıflıktan kaynaklandığını düşünüyor daha da acımasızlaşıyor.

Güçlüler kazandıkça merhamet kaybediyor, rahmet azalıyor…

Ve insanlık susarak ölüyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar