yazar-64
…Ve yeniden rüya
Satırlarla dostluğum on beş yaşımda başladı. Gözünü entelektüel zeminde açanlar için bu başlangıç bir geç kalınmışlığın ifadesidir. Ancak; kendi rüyasını arayarak bulmak mecburiyetinde kalanlar ve fikrin tecride uğradığı bir atmosferi soluklayanlar için bu durum bu coğrafyanın fecrinden önce bir uyanış emaresidir. Çünkü bu coğrafyada sabahlar bir musibet vakti kadar uzun ve zor, bir doğum kadar sancılıdır. Ve uyanırken de öyle bir uyanışa maruz kalırsınız ki gafletin keffareti hükmünde bir kıvranışla kalkarsınız buhran yataklarından… İnlemeler birer feryat olur sinenizde ve kendi feryadınızı dahi kendiniz duymaya mahkumsunuzdur bu beyabanda… Bu coğrafya kendi rüyasını göremeyenler ve kendi tılsımlı kelimesini seçemeyenler için çok merhametsizdir. Öyle bir kelime bütün varlığınızın bir kodu hükmünde ve öyle bir kelime ki belki sizin hilkat şecerenizin bir fihristesi hükmünde…
Geçen cumartesi Ali Çolak köşesinde “Bana Kelimeni Söyle” başlıklı yazısında anladığım kadarı ile bunu söylemek istiyordu İnsanımızın kimliksizlik, kişiliksizlik ve kültürsüzlük gayyasına bilinçli ve organize bir şekilde itildiği bir zamanın çocuğu olarak ülkesinin mankurtlarına “Kelimenizi Söyleyin” diye sesleniyor ve şöyle devam ediyordu:
“Bizi bizden iyi tanıtan kelimelerimiz vardır. Ruhumuzun, girip içine yuva yaptığı, rengimizle boyanan, kokumuzla kokulanan kelimeler... Adımız, parmak izimiz, alâmeti fârikamız olmuştur artık. Uzun yıllar var ki içimizde ikinci bir ben gibi konuşmaktadır. Ve fakat sorsalar, hemencecik söyleyemeyiz hangisidir o. Belki tanınmaktan korkarız, belki de eksik kalacağından bir yanımızın. Zordur, bütün benliğini bir kelimeye sığdırıp bağışlayıvermek birine.”
Okurken ben de kendi kelimemi arıyordum aklımın ve kalbimin arama motorunda… Ve aradığımı yazarın yukarıdaki paragrafında buldum. Evet sonuç bulunmuştu. Fikrimin sayacı ‘bir sonuç bulundu’ müjdesini veriyordu. Ben de bu esnada bakmakla görmek arasında farkın ilmini tahsil ediyordum yeniden… Göstermek makamına gelince “hamd” kitabını okudum ve bu mastarın bütün müştaklarının sahibine selam durdum; bütün kırık kalplerle birlikte. Evet herkesin benliğinde kodlu bir kelimesi vardır ve her kelimenin ucu, cümle kelimâtı yaratanın bir ismine bağlıdır…
Dedim ya bu coğrafya kendi rüyasını göremeyenlere karşı çok merhametsizdir. Siz kendi rüyanızı görmeyi isteyin yeter ki… Gözü veren sizi bu görmekten mahrum eder mi? Görenler öyle görmediler mi rüyalarını. H.z. İbrahim(a.s.) yıldızlar arasında, H.z. Mesih beşikte H.z. Musa Tûr-u Sînâ’da Fahr-i Kâinât (s.a.v.) Hira’da, Âşıklar Sultanı Mevlânâ semâ halinde ve bir başkası da…