Kan içtiniz, kan döktünüz; kan kusacaksınız şeytan vitrinlerinin yakışıklı süslü proje çocuğu ve âvânesi…

Bir yandan takım elbiseyle saz çalıp türküler söylerken diğer yandan milletin kuyusunu kazdınız.

Cennetler vaat edip kandırdığınız ana kuzularını, cehennem çukurlarında heba ettiniz; kardeşi kardeşe kırdırdınız, anaların-babaların yüreğine ateş düşürdünüz...

Okulları, hastaneleri, ambulansları, kamyonları ateşe verdiniz. Köyleri, kasabaları, ilçeleri, şehirleri savaş alanına çevirdiniz; insanlara hayatı zehir ettiniz.

Yasinler üzerinden götürdünüz götürebildiklerinizi, bakalım adaletin pençesinden yaslandığınız ve emir aldığınız üst akıllar sizi kurtarabilecekler mi?

FETÖ ile işbirliği yapmak da kurtaramadı sizi adaletin pençesinden.

Bizi boğacağını söylediğiniz tükürükleriniz ağzınıza yüzünüze bulaştı.

Güvendiğiniz yüksek dağlarınıza karlar mı yağdı?

Zulümle âbâd olunamayacağını anladınız mı şimdi soyları kuruyasıcalar?

Mazlumların duasına ne üst akıllar dayanır ne de yüksek dağlarınız.

Sizin kuyruklarınıza basılınca “cıyak!” sesleri  neden başkalarından geliyor? Neden AB ülkeleri, İngiltere, İsrail, ABD gibi müstekbirler endişeleniyor?

İş tuttuklarınız nasıl da hem içeriden hem de dışarıdan birer birer kendilerini ele veriyorlar. Kaçabilenleriniz yakın sığınağınız Almanya’da FETÖ ile yeni projeleri hayata geçirmenin planlarını yapadururlarken sizi de unutmazlar herhalde.

            Velhasıl sizinle ilgili de yolun sonuna gelindi şeytan vitrinlerinin yakışıklı süslü proje çocuğu ve âvâneleri...

Dağdakiler kaçacak delik ararken bir gecede hepiniz şöyle ya da böyle derdest edildiniz ve adalet önüne çıkartılacaksınız.

Bundan sonrasını aklınızı kiraya verdiğiniz, proje babalarınız Büyük Şeytanlar düşünsün… Zira Müslümanlar coğrafî sınırları, kavimleri, ırkları, renkleri, dilleri ne olursa olsunlar, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar tek millettir ve düşmanlarına karşı da içeride ve dışarıda gevşemeden birlikte hareket etmek zorundadırlar. Aksi halde su uyur düşman uyumaz ve tarih hep tekerrür eder...

Nisâ Sûresinin 104. Âyetinde Yüce Allah(cc)’ımız; “O, düşmanlarınız olan toplumları, kavimleri takip etmekte, kovalamakta, gevşek davranıp hafife almayın. Eğer siz acı çekiyorsanız, şüphesiz sizin acı ve eziyet çektiğiniz gibi onlar da acı ve eziyet çekiyorlar. Halbuki siz, Allah’tan onların beklemedikleri (yardım, cennet, şehitlik gibi) şeyleri bekliyorsunuz. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. (Bütün emir ve yasaklarında) mutlak hüküm ve hikmet sahibidir.” Buyurarak bizleri uyanık olmaya çağırıyor...

Allah(cc)’ın kulu olma yerine kulların kulu olmayı seçmiş, akıllarını başkalarına kiraya vermiş, hevâ ve arzularını putlar edinmiş, geçici dünya menfaatleri uğruna ahretlerini hiçe saymış tüm emperyalist müstekbirlere karşı gevşemeden uyanık olmak, mücadele etmek her Müslümanın üzerine farz olduğuna inanıyorum. Vesselam.