yazar-59
Virüs
Abi, bana müsaade.
- Hayırdır? Nereye?
- Senden ayrılıyorum. Kendi devletimi kuruyorum.
- Niye?
- Çünkü ben ayrı bir ulusum ve bunun bilincindeyim.
- Ulus bilinci, ha?
- Evet.
- Başımızın belası!
- Sen kendi ulus bilincinle devlet kurarken iyiydi de benim ulus bilincim niye baş belası oluyor?
- Azizim, benim lügatimde sen-ben yok, biz var. Biz kardeşiz. Aynı şeyiz.
- Ama ben ezildim.
- Hepimiz ezildik.
- Ama ezenler senin dilini konuşuyorlardı.
- Olabilir ama ben ne dediklerini anlamadım. Ulus filan bilmem ben. Ulus devlet hiç bilmem. Arap halifelerin, Türk Nureddin’lerin, Kürt Selahaddin’lerin, Çerkes Memlüklerin ordularında savaşmışım; Abbasi olmuşum, Selçuklu olmuşum, Osmanlı olmuşum; başımdakinin meşruiyetini, ahlakını, liyakatini, ehliyetini sorgulamışımdır tabii ama ‘Bu hangi ulustan?’ diye sorduğumu hiç hatırlamıyorum. Biz İslam’ın bayraktarıyız kardeşim. Öyleydik, yine öyle olmalıyız. Dünyanın vicdanı, bütün mazlumların sığınağı olmalıyız.
- Ben mazlumum. Niye bana yardım etmiyorsun?
- Ulus bilincinden uzak dur diyorum sana. ‘Müslüman kardeşlerimden ayrılıyorum, çünkü onlarla aynı ulustan değilim’ demeye kalkma. Bunu söyleyerek sana yardım ediyorum.
- Peki senin ulus devletin ne olacak? Madem ulus devletten hazzetmiyorsun, öyleyse benim ulus devlet hayalimden önce kendi ulus devlet gerçeğinle uğraş. Senin ulus devletin varsa benim de olacak; o kadar!
- Ben diyorum ki: Mevcut ulus devletleri aşalım. Herkes şovenizmi bıraksın. Kardeş uluslar birleşerek büyüsün, güçlensin. Sen ise ‘Mevcut bölünmeler yetmez. Daha çok bölünelim, iyice parçalanalım ki hepimizi rahat rahat yutabilsinler’ diyorsun.
- Senin İslam birliği hayalin gerçekleşene kadar benim pilim biter. Ben kendi ulus devletimi bir kurayım hele, sonra bakarız.
- Kendi ulus devletini kurunca pilin bitmeyecek mi?
- Hayır. Kendi bayrağım olacak, kendi marşım olacak, kendi kurumlarım olacak; kendimi kendim olarak muhafaza edebileceğim. Asimile olmayacağım.
- Asimile olmak?
- Yani senin gibi olmak.
- Benden farkın ne ki?
- Dilim farklı, örfüm farklı…
- Aynı devlette farklı diller ve örfler olabilir. Bu bir yana: Gerçekten örfünü korumak için mi devlet kurmak istiyorsun? ‘Sınırlarımı modern dünyaya kapatacağım. Kültür emperyalizmine geçit vermeyeceğim’ mi diyorsun?
- Küreselleşen dünyada…
- …bu mümkün değildir, öyle mi?
- Evet.
- Bence mümkündür, bir yolu bulunur ama diyelim ki öyle: Kendine yabancılaşmanın önüne geçemeyeceğini düşündüğün halde ne diye yeni bir devlet kurmaya kalkıyorsun? Şurada hep beraber güzel güzel yozlaşıyoruz zaten, niye yoruyorsun ki kendini?
- Onu bunu bilmem. Ben bağımsızlık isterim.
- A, evet. Kendi bayrağın, kendi marşın, kendi kurumların…
- Aynen öyle.
- Yeni nesil Afrikalı entelektüeller “bayrak ve marş bağımsızlığı”nı yerin dibine batırıyorlar. Afrika’nın bin parçaya bölünmesini, her bir parçanın “ulus bilinci”yle yanıp kavrulmasını ve emperyalistlerin çizdiği suni sınırlara kutsiyet atfedilmesini kabul edilemez buluyorlar. Parçaların –yani kolay yutulur lokmaların- asla bağımsız olamayacağını, bağımsız olmak için birleşmek gerektiğini savunuyorlar. ‘Batılılar her birimizi bayrak ve marşla büyülediler. Gelin bu büyüyü bozalım. Ulusal bayrak ve marşların hiçbirimizi ihya etmediğini ve etmeyeceğini idrak edelim. Avrupa ülkeleri birleşirken, ulusal bayrak ve marşları aşarken, biz niye bu sembollere takılıp kalalım? Niye bu semboller uğruna birbirimizi yiyelim?’ diyorlar…
- Kardeşim, ben gaza gelmişim bir kere. Hedefe kilitlenmişim. Kendimden geçmişim. Sen ne dersen de, yapacağım bu işi... Sorunlarımın çoğu çözülmüş olabilir, kalan sorunlarımın çözümü de yakın görünebilir, ama olsun; taktım kafaya, kuracağım devletimni.
- Ve IMF’den reçete isteyeceksin, Dünya Bankası’ndan borç alacaksın…
- Olabilir.
- Ve komşularından korunmak için uluslar arası güç odaklarına taviz üstüne taviz vereceksin, spekülatörlerin elinde oyuncak olacaksın, devletinin emperyalistler tarafından tepe tepe kullanılmasına izin vereceksin, Amerikan silah endüstrisine damardan bağlı olacaksın…
- Herkes gibi, evet.
- Herkes gibi sen de uluslar arası sistemin acentası olacaksın, devlet filan değil. Ama bayrağın göndere çekilirken, ulusal marşın çalınırken, göğsünü kabartıp dünyaya meydan okurcasına dimdik duracaksın. Bu sana komik gelmiyor mu?
- Düş yakamdan!
- Peki kardeşim, kendini kandırmaya devam et.