yazar-3
Kıymete binmek için ölmek mi lazım
Birilerinin kıymete binmesi için ölmeleri mi lazım?
Tek büroda faaliyete başlarken, ‘holding’ adıyla unvan kullanan, insanların inançlarına yönelik argümanların serpiştirildiği söylemlerle para toplayan şirketler yine gündemde.. Her ne kadar inançlarına yönelik gerekçelerle verdiklerini söyleseler de, para verenlerin ilk yıllarda tatlı nemalarını, “yahu bu kadar zamanda bu para kazanılmaz” diye gerçekleri o günden görmek yerine yemi yutup, daha da fazla verdikleri bir gerçek. Ülkedeki 2001 krizinde tılsım bozulmayıp, saadet zinciri kırılmasaydı, kimseler de ortaya çıkıp, “bu adamlar ne yapıyor da bu kadar parayı bize dağıtıyorlar” der miydi?
Bu iş Yozgat’tan filizlendi, Konya’dan büyüdü. Gerçekten inançları gereği faizden uzak duran insanlar atıl paralarını ekonomiye kazandırdılar, birleştiler. Birbirini tanıyan, verdikleri paranın nerede nasıl kullanıldığını gören insanların bir araya geldiği bu sistem hızla büyüdü. Yapıları sağlam olan Yimpaş, İttifak, Kombassan ve Kamer gibi holdingler onca engellemeye rağmen ayakta kalmayı başardı. Sonra, bugün isimleri sadece mağdurları tarafından hatırlanan tabela holdingler çorap söküğü gibi geldi. Bazıları zaten batacaktı, bazıları da yönetim gücünün kullanılması kavgalarıyla batırıldı. Bu şirketler kurulurken, unvanlarında ‘holding’ gibi güven telkin eden kelimeleri devletin ticaret birimleri tarafından tescil edilirken, Avrupa’da, köşe bucak para toplarken ülkeye hükümet eden siyasiler seyirci kalmadı mı? Üstelik ‘holding’ gibi halkın zihninde güç ve kuvvet çağrışımlarına yol açan şaşaalı unvanları bu tür cılız şirketlerin kullanmasına nasıl izin verildi? Bazı kötü niyetliler meydanı boş buldular, pembe vaatlerle milyarlarca mark veya euro topladılar. Bunu hepimiz biliyoruz. Sistem birkaç kuryeyi, havaalanlarında valizler dolusu parayla yakaladı, işin bütününü değil, getireni yargıladı. Olay, bugünkü kangren halini aldı. SPK ve Maliye Bakanlığı hep ellerindeki mevzuata göre denetlediler, sadece denetlediler. Emniyet Müdürlüğü’nde, MİT’te, Jandarma’da bu holdinglerle ilgili özel birimler kurulmadı mı? Yaptırım uygulayamadılar, çünkü yasalar ve mevzuat fiiliyata uymuyordu. Çünkü geçmişte devletin bugünkü kuşağın adını unuttuğu Pamukbank ve Merkez Bankaları’nın gurbetçilere “gurbet geliri” hesapları açtırdığı, bu hesaptaki tasarruflarını döviz bazında tahsil etmek isteyenlere, parayı yatırdığı günün Türk parası karşılığı ödendiğini sistemin efendileri iyi biliyordu.
Yurtdışındaki insanlarımızın tasarrufları, ülke ekonomisine kazandırılmalı, buna hukuki yöntemler bulunmalı, yapılan uygulamalar yasallaştırılmalıydı, yapılmadı, yaptırılmadı. Yıllardır, araştırma ve soruşturma komisyonları derken bugünlere gelindi. Aslında, varolan işletmelerin TMSF örneklerindeki gibi, kontrol altına alınması, hiç olmazsa ellerindeki varlıkların işletilmesinde hassas davranılması gerekiyordu. Bugün dahi geç değil. Şirketler, hesaplar, paralar kontrol altına alınmalı, işletmeler yaşatılmalı, fiili durumdan yakınan ortakların kağıtları SPK resmiyetine dönüştürülerek bu insanlara rahat nefes almaları sağlanmalı. O zaman para çekme talebi duracak, ortam sakinleşecek, ülkeye kazandırılan tesisler ekonomiye katkı sağlamaya başlayabilecek.
Yakın siyasi geçmişe ve hepimizin hayatına etki eden bir isim; Ecevit. Güçlü günleri, son iktidarı… Kendisinin ve partisinin 3 Kasım’da erimesi, eritilmesi, köşeye çekilmesi.. Rahatsızlık dönemi, yazılı medyadaki baş sayfalardaki yoğun bakım resimleri… O günlerdeki, “kral öldü, yaşasın yeni kral”cılar, rahmetliye bugün methiyeler düzüyor. Ecevit’in ne kadar önemli, vazgeçilmez bir idol olduğunu anlatıyorlar. Hatta o günlerde Ecevit’in sağlığı nedeniyle düştüğü durumu bile malzeme yaparak zehir saçanlar, bugünlerde kalemlerinden bal damlatıyorlar. Bülent Ecevit; ölümünden sonra yazılıp çizilenlerin onda birini görse, neredeyse sağlığı düzelirdi.
Bugün tek başına hükümet olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı önümüzdeki yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler öncesinde yıpratmak için bu çok bir akademisyen Şennur Özdemir’in deyimiyle güvene dayalı dayanışmacı çokortaklı holdingler meselesinde oluşan kördüğüm nedeniyle bu çirkin kampanyaya kalem oynatanlara aranızda kesintisiz 20 yıl bulunan bir gazeteci olarak “Bugün ekranlara taşıdığınız bu görüntüler yıllardır elinizde değil miydi?” sorusunu sorarken, çürük elmalar gittikten sonra ayakta durmayı başaran binlerce insana işveren, hedef tahtası yaptığınız Yimpaş, İttifak, Kamer ve Kombassan gibi holdingleri yöneten isimlere, tıpkı Bülent Ecevit’in ölümünden sonra yaptığınız gibi methiyeler düzeceğinizi şimdiden ilan etmek için kahin olmaya gerek var mı?
Yahu bu memlekette birilerinin kıymetinin anlaşılması için ölmesi mi lazım?