Salih Sedat Ersöz
Vuslat Vaktinde Şeb-i Arus’u kaptırmak
Vuslat’ın 740. yıldönümündeyiz. Âşıkın Maşukuna kavuşması, Konya’da 740 yıldır düğün gecesi kabul edilerek kutlanmaktadır. Konya’mız o büyük vuslata şahitlik etmiştir ve 740 yıldır şahitliğini tazelemektedir.
“Aşk geldi, damarımda, derimde kan kesildi. Beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu. Bedenimin her yanını sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep O...” sözleriyle Yaratıcıya olan derin aşkını ifade eden Hz. Mevlâna 740 yıl önce, özlem duyduğu tek sevgilisinin vuslatına severek, isteyerek, koşarak, düğün gecesi kabulüyle Konya’da ulaşmıştır.
66 yıllık yaşantısını, “hamdım, piştim, yandım” diyerek üç çarpıcı kelime ile özetleyen Hz. Mevlâna; “ben sağ olduğum sürece Kur’an’ın kölesiyim. Hz. Muhammed’in yolunun tozuyum. Kim benden bundan başka bir şey naklederse o sözden de nakleden de şikayetçiyim” sözü ile de hayat felsefesini net bir şekilde ortaya koymuştur.
Hz. Mevlâna; hastalığı sırasında kendisini ziyarete gelen Şeyh Sadreddin-i Konevi hazretlerinin, “hastalık, âhirette derecenizin yükselmesine sebeptir. Siz âlemin canısınız, İnşallah yakın zamanda tam bir sıhhate kavuşursunuz” sözlerine şöyle cevap vermiştir.
“Bundan sonra Allah sizlere şifa versin. Âşıkın Maşukuna kavuşmasını ve nurun nura ulaşmasını istemez misiniz?” Bu sözleri duyunca vuslat vaktinin geldiğini anlayan Şeyh Sadreddin-i Konevi hazretleri yanındakilerle birlikte ağlayarak kalkıp gitmiştir.
Hz. Mevlâna; “Ey âlemin nuru, bizi bırakıp nereye gideceksin” diye feryat eden hanımına da şu cevabı vermiştir.
“Biz ne Firavun, ne de Nemrud’uz. Bizim toprak âlemiyle ne işimiz var? Ben insanlara faydam dokunsun diye dünya zindanında kalmışım. Yakında bu zindandan kurtulup Allah’ın sevgili dostu Hz. Muhammed’in yanına döneceğimi umuyorum.”
Hz. Mevlâna son anlarında yanındakilere şu duayı öğretmiş ve devamlı bu şekilde dua etmelerini tavsiye etmiştir. “Yâ Rabbi! bana, ne senin zikrini unutturacak, sana olan şevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duyduğum lezzeti kesecek bir hastalık, ne de beni azdıracak, şer ve kötülüğümü arttıracak bir sıhhat ver.”
Mevlâna, bir gün oğlu Sultan Veled'e: "Oğlum! Eğer Cennet'te olmak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevâzu göster. Zîra alçak gönüllü olmak asıl sultanlıktır" buyurmuştur. Hz. Mevlâna’nın vasiyeti de şöyledir: “Ben size, gizli ve aleni Allah’dan korkmanızı, az yemenizi, az uyumanızı, az söylemenizi, günahlardan çekinmenizi, oruç tutmaya ve namaz kılmaya devam etmenizi, daima şehvetten kaçınmanızı, halkın eziyet ve cefasına dayanmanızı, avam ve sefihlerle düşüp kalkmaktan uzak bulunmanızı, kerem sahibi olan salih kimselerle beraber olmanızı vasiyet ederim. İnsanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız tek olan Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.” İlim, irfan ve sevgi güneşi Hz. Mevlâna, Konya’da yaşadı, gönülleri şâd eden tüm sözlerini Konya’dan dünyaya duyurdu ve 17 Aralık 1273 Pazar günü tek sevgilisi olan Rabbine yine Konya’da kavuştu, vuslata erdi. O gün âşık, maşukuna kavuşmuş ve Şeb-i Arus yani düğün gecesi vuku bulmuştur. 740 yıl sonra bile hâlâ kalplerimizi temizlemeye, ruhlarımızı pâk etmeye, gönüllerimizi okşamaya ve şâd etmeye devam eden bu Şeb-i Arus Konya’da gerçekleşmiş,740 yıl boyunca Konya’nın olmuştur, bundan sonra da sadece Konya’nın olmaya devam etmelidir.
Şeb-i Arus’a yeterince sahip çıkamaz ve değerini bilemez isek onu bir vuslat vakti yıldönümünde başka bir şehre kaptırabiliriz. Konya’ya mahsus olan Şeb-i Arus’un İstanbul’da da kutlanır olması hayra alamet değildir. Konya’nın emanetini ellerinde bulunduran zevat başta olmak üzere tüm Konya 740 yıllık bu değerli emanete sahip çıkmalıdır. Mutlu yarınlar efendim.