Prof. Dr. Ali Akpınar
Yâ Kahhâr ve Yâ Cebbâr!
Yâ Kahhâr ve Yâ Cebbâr!
Yüce Allah’ın pek çok ismi ve sıfatı vardır. O, birkaç kelimeye sığmayacak kadar erişilmez kudret ve eşsiz güç sahidir. Kullar olarak O’nun her isim ve sıfatından alacağımız çok şey vardır. Zaten sınırlı olan gücümüz tükendiğinde, takatimiz kesildiğinde, çaresiz kaldığımızda O’nun isimleriyle O’na iltica eder ve O’ndan o isimleriyle tecellî etmesini niyaz ederiz.
O’nun kapsamlı isimlerinden ikisi de el-Kâhhâr ve el-Cebbâr’dır.
O, el-Kâhhâr’dır. O, dilediğini, dilediği zamanda ve dilediği şekilde yok etmeye kadirdir. “O Allah birdir ve karşı durulamaz güç sahibidir.” O'nun güç ve kuvveti karşısında hiç bir güç duramaz, hiç bir kuvvet O'nu durduramaz. O'na baş kaldıranlar, O'nun ölçülerini ciddiye almayanlar, O'ndan sakınıp çekinmelidirler. Çünkü O'nun cezalandırması çok yaman ve pek çetindir. O’na başkaldıranlar dünya ve ahirette nasıl bir inkılabla sarsılacaklarını asla akıllarından çıkarmamalıdır. Onun bu sıfatı inanan kullar için bir teselli, inkârcılar için ise bir tehdittir. İman adamı, erişilmez gücüyle Yüce Allah’ın iman düşmanlarına yeteceğine inanmalı, O’nun bu yardımını hak edebilmek için içindeki nefis ve şeytan düşmanlarını kahretmeye/yok etmeye gayret etmelidir. Onun bir diğer ismi de el-Kâhir’dir. “O, kullarının üstünde egemenlik sahibi Kâhirdir..”
El-Cebbâr, dilediğini zorla da olsa gerçekleştiren manasına geldiği gibi, yaraları saran anlamına da gelir. O, mutlak ıslah edici ve ıslah için yeri gelince kahredici, yüceler yücesidir. O, kendisine baş kaldıranların güç ve taşkınlığından etkilenmeyendir. O, yaraları sarandır. “O Aziz ve Cebbardır..” O halde O’nun erişilmez gücü karşısında haddimizi bilmeli, O’nun gücünden güç almaya gayret etmeliyiz. Acizlikler içerisinde yüzen bir kulun büyüklenme ve kibirlenmeye hakkı yoktur. Bu yüzden O, kullarından büyüklenen cebbârları kınamıştır. Ancak kul, nefis, mal ve makam esaretinden kurtularak Yüce Yaratıcıya yaklaşır ve böylece O’nun Cebbâr isminden nasiplenmiş olur.
Şimdi yaşadığımız dünyada ve özellikle yanıbaşımızdaki Suriye’de meydana gelen olaylarla ilgili olarak Rabbimizin bu iki ismine sığınarak O’na iltica ediyor ve O’nu Kahhâr ve Cebbâr isimleriyle ümmetin yardımına çağırıyor ve şöyle diyoruz:
Ey Kahredici, makam mansıp ve dünya ihtirasıyla kendi vatandaşını, kendi insanını katleden, masum çocukları, suçsuz kadın ve yaşlıları acımadan öldüren eli kanlı katilleri Senin Kâhhâr ismine havale ediyoruz. Onların cezasını dünyada ver Allahım.
Senin azim ve kararlılık sahibi kulun, peygamberin Hz. Nuh gibi, O’nun günahsız ağzıyla Sana yalvarıyoruz: Hani O, «Ben yenildim, bana yardım et» diye Rabbine yalvarmıştı. (54/10) «Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkarcı bırakma.» Doğrusu Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve çok inkarcıdan başkasını doğurup yetiştirmezler. (71/26-27)
Şimdi de mazlumlar, hunharca katledilenler, kan ve gözyaşları dinmeyen yüreği yanıklar için yalvarıyoruz: ey Cebbar olan Allah’ım, ey yaraları saran, acıları dindiren, sarıver mazlumların yarasını. Duy mazlumların iniltisini, feryadını. Onlara dayanma gücü ver. Mazlumlara acı, daha fazla acı çektirme onlara!
Ve ey Ğaffâr, ey günahları örten, bağışlayan. Bağışla zulme destek olanları, zulme duyarsız kalanları, yapması gerekenleri yapmayanları affet Allahım!
Bu duyarlılıkla, duaların makbul olduğu seherlerde, beş vakit namazların arkasında, Cuma günü icabet saatlerinde dua edelim kardeşlerimize.