Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Yahova İsrail’e yardım mı ediyor!

Son günlerde gündemi işgal eden gelişmelerle birlikte zihinlere takılan bazı sorularla karşılaşıyoruz. O sorulardan birisi de şu mealde:

Bunca Müslüman dua ediyor, Allahım Müslümanlara yardım et, İsrail’i Sana havale ediyoruz diye. Ancak İsrail işgal ve katliama devam ediyor. Acaba onların özel tanrısı (!) Yahova onlara özel yardım mı ediyor?

Bu ve benzeri soruların cevabı sadedinde şunları söylüyorum:

Hayır, böyle bir şey olamaz. Her şey Yüce Allah’ın kontrolünde seyrediyor ve ilahî yasa (sünnetulah)a uygun olarak gelişiyor. Bir kere şunu teslim edelim: Allah, asla dolduruşa gelmez, kim olursa olsun kullar O’nu yönetemez. Onlar yardım yahut azabı hemen istediler diye, hemen veri vermez. O, her şeyi vakti zamanı gelince halk eder. Burada kullara düşen hak etmektir, layık olmaktır.

Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.[1]

Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler![2]

Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah va’dinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.[3]

Senden, azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.[4]

Yüce Allah, şu dünyada kim çokça çalışırsa ona verir. Bize düşen de önce istediğimize müstahak olmaktır. Bunun için çok çalışıp gayret etmemiz gerekir. Bugün zalimlerin gücü, mazlumların güçsüzlüğünden ve sessizliğinden kaynaklanmaktadır. Zaten toplumda müstekbirleri var eden ve onları yaşatan, müstazaf denilen kimselerin varlığıdır. Müstazaf olanlar silkinip kendilerine gelirse, çabalayıp güç birliği içerisinde kendini gösterirse müstekbirlerin istikbarı kırılacak ve son bulacak demektir.

Bir başka husus da devletlerin hayatında elli yüz sene çok uzun süreler değildir. Bir devletin hayatında yüz sene, insan ömrünün birkaç günü gibidir. Dolayısıyla bir devletin kırk elli yaşında olması, onun çok uzun süre güç olarak varlığını sürdürmesi anlamına gelmez. Onun için düşmanı olduğundan fazla büyütmemek gerekir. Bir de önemli olan huzurlu ve bereketli ömür sürmektir. Korku ve endişe içerisinde hüküm sürmek devlet değildir.

Kur’ân’ımız, İşte böylece günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz/zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz. Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez.[5] diyerek bu toplumsal yasayı tespit eder. Tabi burada fail Yüce Allah’tır. Allah Teâlâ ise, kime ne vereceğini, kimi hangi konuma getireceğini çok iyi bilen ve ona göre gereğini yaratandır.

Yine Kitabımız, bir toplum kendi gidişatını değiştirmedikçe Allah o topluma olan nimet yahut azabını değiştirmeyecektir[6] buyurur. O halde bize düşen, toplum olarak Yüce Allah’ın nimet ve lutfunu hak edecek şekilde kendimizi değiştirmektir. Biz layık olursak Yüce Rabbimiz yardım ve fütuhatlarını üzerimizden eksik etmeyecektir. Tevhid tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur.

Unutmayalım ki zalim, zalimliğini yapaktır. Mazlumlar da akıllarını başlarına almalı, zalimin zulmüne dur demesini bilmelidirler. Tarih boyunca peygamberlerine eziyet eden ve hatta onları katletmekten çekinmeyen Yahudi, sütünün iktizasını yaparken, Müslümanlar da şanına yaraşanı yapmak borcundadır.

Evet, Nasreddin Hoca’nın hırsızın hiç mi suçu yok cümlesi doğrudur. Ancak fıkrada yegane suçlu hırsız değildir. Hırsız, hırsızlığının gereğini yapacaktır, yoksa hırsız olmaz. Buna karşılık ev sahibi de tedbirini almalıdır. Hırsızlar var oldukça ev sahipleri daha uyanık ve tedbirli olmak durumundadır. Suçu başkasına atma zafiyetinden kurtulmalıyız. Hak dinin temsilcileri olan Müslümanlar, batılın temsilcisi olan Müslüman olmayanlardan her bakımdan daha güçlü olmak zorundadırlar.

[1] 6 Enam 57.

[2] 51 Zariyat 59.

[3] 22 Hac 47-48.

[4] 29 Ankebut 53.

[5] 3 Alu Imran 140.

[6] 13 Ra’d 11.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.