Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Yaşama hakkı
İslam; din, can, mal, akıl ve nesil güvenliğinin korunmasına büyük önem vermiştir. Bu beş temel değerin korunması, insana saygının bir gereğidir. İşte bu beş maslahattan birisi yaşama hakkıdır. Bundan dolayı, İslam dinine göre kişinin kendi canına kıyması olan intihar, yaşam hakkını ihlal olup haramdır. İntihar, insanın kendisine yönelmiş bir saldırganlık ve yok etme eylemidir. Her ne şekilde olursa olsun insanın kendisini öldürmesi dinimizin yasakladığı bir eylem biçimidir.
İslâm’ın genel ilkelerinden birisi canı korumaktır. Dinî-hukukî bir gerekçe olmaksızın insanın yaşama hakkı elinden alınamaz: “Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın, öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın!”(İsra 33).
İnsan kendi bedenini emanet olarak taşıdığından ve onun mâliki olmadığından kendi canını da sonlandıramaz. İslâm âlimleri intiharın haram olduğunda görüş birliğine varmışlardır.
“…Kendinizi öldürmeyin!”(Nisa 29);
“Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın!”(Bakara 195). mealindeki âyetler, intiharın haram olduğuna delâlet etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.), kendini bir dağın tepesinden atarak öldüren kimsenin cehennemde sürekli olarak azaba atılacağını, zehir içerek intihar eden kişinin cehennem ateşinde sonsuza kadar elindeki zehir kadehinden içerek azap çekeceğini, kesici bir aletle kendisini öldürenin de cehennemde aynı yolla cezalandırılıp acı çekeceğini bildirmiştir. (Buhari Cenaiz 84). Bir başka rivayette de: “..Kim kendisini bir şey ile öldürürse, cehennemde aynı şey ile azap edilecektir” (Buhari Kitabü’l-iman 159) buyrulmak suretiyle insanın kendisini öldürmesi şiddetle yasaklanmıştır.
İslam bilginleri intihar eden kimsenin cenaze namazının kılınıp kılınmaması konusunda görüş ayrılığına varmışlardır. Bu farklılığın sebebi, kendisini bıçakla öldüren bir kimsenin Resulullah (a.s) tarafından cenaze namazının kılınmaması olayıdır. Başta İmam-ı Azam Ebu Hanife olmak üzere, İmam-ı Şafii, Ahmed b. Hanbel ve İmam-ı Malik intihar eden kimsenin cenaze namazının kılınabileceğini ancak devlet yöneticisinin kıldıramayacağını söylemişlerdir.(Bkz. Cevheratü’n-Neyyire, İstanbul, Fazilet Neşriyat, 1978, I, 145).
Her ne kadar intihar sebepleri arasında; toplumsal, ekonomik, kültürel, aile içi baskılar, korku ve ümitsizlik duyguları, cihadist gibi unsurlar sayılmış olsa da bütün bunlar, insanın hayatına son vermesini gerektirecek bir mazeret oluşturamaz. Buna halkı gayr-i Müslim ya da Müslüman olan ülkelerde canlı bomba olarak veya bomba yüklü araçlarla yapılan intihar eylemlerini de eklemek gerekir. Adına ister istişhad yani şehid olma girişimi denilsin, isterse canlı bomba adı verilsin, her türlü intihar eylemi İslam’ın onayladığı bir davranış biçimi değildir.
Netice itibariyle intihar biçiminin her çeşidi, İslam’da büyük günahlar arasında yer alır. Bu can, bize emanettir. Hiçbir kimse kendi canının sahibi ve maliki değildir. Bu sebeple bedeni ve canı üzerinde tasarruf yetkisinde bulunamaz. Bu yetki sadece Yüce Allah’a aittir. Şartlar ne kadar kötüleşirse kötüleşsin, insan yaşamayı seçmelidir. Allah'ın emanet ettiği cana kıymak asla caiz değildir. Çünkü bu, hem Allah'ın koyduğu sınırları çiğnemek hem de O'nun takdirine karşı isyan anlamına gelir.