Yeni bir zihniyet…

YENİ BİR ZİHNİYET…                                                                                   

YENİ BİR ANAYASA…

YENİ BİR TÜRKİYE…

 

Toplumsal konsensüsün üst hukuksal normlarını ihtiva eden Anayasalar,  bir zihniyet analizine tabi tutulduğunda Devlet Öncelikli Anayasalar ve Birey/Toplum Öncelikli Anayasalar olarak sınıflandırmak mümkündür.

XIX. yüzyılın son çeyreği ile XX. Yüzyılın ilk çeyreğinin acı devlet  tecrübelerinin yansıması olarak İlk Türk Anayasa Metinleri  Devlet Öncelikli bir zihniyet planında doğmuştur. Bunda  batı medeniyetine yenilen, batıcılığı içselleştiren bir medeniyet tasavvurunun da  payı vardır. Bu medeniyet tasavvuru 1921 ve 1924 Anayasalarında kendisini hissettirmektedir. Aynı yönelimi O dönem Batı medeniyetinde  hakim olan  otoriter devlet  - otoriter  toplum tasavvurunun etkisi altındaki Batı Anayasalarında da görmek mümkündür.

1961 Anayasası ile birlikte elitlerimizde Devleti halka ve bireylere karşı korumak  fikrinin bir saplantı olarak pekiştiğini, bunun  ideolojik altyapısının  ise Batı medeniyetinin XIX. Yüzyıl otoriter toplumcu (Devletçi) aydınları ile inşa edildiğini görüyoruz. 1970’ li yıllarda terör ve şiddetin toplumsal gündeme hakim olması ile  bu zihniyetin,  Bir toplum mühendisliği projesi olarak inşa ettiği 1982 Anayasası,  Devlet Öncelikli Anayasalar  kategorisinden yeni bir sınıflandırma kategorisi olarak  Devletçi Anayasalar kategorisine evrilmiştir ki herhalde bu kategoriye modern dünyada örnek olabilecek başka bir ülke anayasası  yoktur. Modern Dünya,  XX. Yüzyıl boyunca Devlet Öncelikli Anayasalardan Birey/Toplum Öncelikli Anayasalara doğru bir evrim süreci geçirirken; ülkemizin Anayasa tecrübesi tam ters bir yönde olmuş, her bir anayasa bir öncekinden daha baskın bir şekilde gelen gideni aratır hikmeti uyarınca, Devletçi  Bir Bakış ile yazılır/düşünülür olmuştur.

 Modern Dünyanın geçirdiği anayasal evrim süreci ile ülkemizin geçirdiği anayasal evrim sürecinin zıt yönlerde olması, soğuk savaş dönemlerinde jeopolitik kaygılarla  izah edilebilir ama XXI. Yüzyılda bunun kabul edilebilirliği yoktur. Nitekim ,  ülkemiz bir yol ayrımına gelmiş durumdadır.  Bu yol ayrımında yeni bir anayasa zorunluluktur.

Bu anayasa ve bu anayasaya biçim veren ruh  ya Türk Anayasa Geleneğine , tarihsel sürece uygun olarak otoriter, despotik, içe kapanmacı, halka rağmenci  bir cumhuriyet tasavvur edecek ya da Modern Dünyanın Anayasal süreçlerine uygun olarak  birey öncelikli Demokratik bir cumhuriyet  tasavvur edecektir. Her iki tasavvurun  da ideolojik ,tarihsel bir arka planı ve toplumsal tabanı vardır.

Geçen hafta Memur-Sen öncülüğünde başlatılan Yeni Anayasa arayışlarını Toplumun devlete öncülük etmesi olarak değerlendirmek mümkündür. Bu sürece engel olma çabası beyhude bir çaba olup Millet anayasası yapacak stratejik akla ve güç kaynaklarına sahiptir.

                               

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.