Mustafa Yiğit
“Yeni Nesil Ülkücüler”
Eylül ayının 15’inden itibaren bir kitap adından sıkça söz ettirmeye başladı. Kitabın ismi bile aslında kitapçılardaki raflarda yerini almadan önce tartışmaya yol açabilecek türden: “Yeni Nesil Ülkücüler- farklı gözlerden değerlendirmeler, eleştiriler”
Evet bahsettiğim kitap “Ülkücü” camianın kendi içindeki tartışmalarını, beklentilerini, itirazlarını belki de “isyanlarını” ortaya koyan/ sorgulayan bir eser.
Eser, “Yeni Nesil Ülkücü” diyebileceğimiz, çok çalışkan ve verimli iki genç kuşak yazar - İkbal Vurucu/ Fırat Kargıoğlu- tarafından edit edilmiş, bugüne kadar pek çok yerde kalemiyle ülkücü camianın gazetelerinde dergilerinde fikirlerini ortaya koyan, kitaplar kaleme alan yazarlara da çok can alıcı sorular sorularak oluşturulmuş .
Bu bir hayli hacimli kitap hem “ülkücüleri” hem de “ülkücü kurumları” irdeleyen sorulara verilen cevaplardan müteşekkil olup “Aygan Yayınları” tarafından basılmış.
“Yeni Nesil Ülkücüler”, kendisini erken diyebileceğimiz bir yaşta kaybettiğimiz Durmuş Hocaoğlu’nun çok mühim bir tespitiyle başlıyor “Var-olan fakat ‘iş’ yapamayan bir Milliyetçilik de tıpkı var-olan fakat ‘iş’ yapamayan bir ‘Müslümanlık’ gibi, alarm veriyor. Aynı şeyi söylemek gereğini duyuyorum: Bence mes’ele çok ciddî.”
Evet mes’ele oldukça ciddi bir mes’ele… Toplumun iki ana damarının “milliyetçilik” ve “muhafazakarlık” düşüncelerinin yaşanan pratikler doğrultusunda ciddi manada örselendiği, sorgulamaya tabii tutulduğu bir dönemden geçiyoruz.
“Yeni Nesil Ülkücüler” kitabı da bu iki ana damardan biri olan milliyetçi ülkücü düşüncenin hal-i pür melalini ortaya koymaya çalışan bir eser olarak karşımıza çıkıyor.
Kitap editörleri eserin sunuş bölümünde , Milliyetçi Ülkücü düşüncenin başlangıcından günümüze kadar olan macerasında geldiği noktanın “yetersiz” hatta çileyle yoğrulan ülkücü hareketin “tarihine yakışmayan bir yer” de olmasından kaygı duyan ve bu kaygılarını paylaşırken de “Yeni Nesil Ülkücü”ler olarak adlandırdıkları kuşağın Ülkücü milliyetçi düşüncedeki bu durağanlığa, “Dur” diyebilecek bir nesil olduğunu vurguluyorlar.
Kitabın editörleri Ülkücü harekette Yeni bir neslin ortaya çıktığını bu neslin; “Türkiye’nin ve dünyanın yeni sosyolojisini çok iyi bilen, yani okuyan ve okuduklarını bir düşünce sistematiği içinde analiz edebilen, yerel ve küresel gelişmeleri bu analiz kabiliyeti doğrultusunda yorumlayabilen bir nesil” olduğunu, “ Ülkücü Türk milliyetçiliğinin de bir umudu olma potansiyelini taşıdığını” ifade ediyorlar.
Editörler kitapta 12 “ülkücü/milliyetçi” yazara çok farklı konularda can alıcı sorular yönelterek bir anlamda “Yeni Nesil Ülkücü”lerin bu kuşağın röntgenini çekmeye, ülkenin asli meseleleri konusunda ne düşündüklerini, ülkücü hareketin içinde nasıl bir rol oynayabileceklerini, yeni bir soluk getirip getiremeyeceklerini sorgulamaktadırlar.
Evet kitapta sorulan sorular ve bu sorulara verilen cevaplar oldukça ilginç ve oldukça iddialı mesajlar içermektedir. Kitapta yer alan soruların tamamı şu şekilde:
Bugün itibariyle, Ülkücü camia içerisinde, 70’lerin, 80’lerin veya 90’larınkinden görece farklı, ya da ayrıksı denecek ölçüde yeni bir nesilden söz etmek sizce mümkün müdür? Eğer mümkün ise, söz konusu neslin öne çıkan özellikleri nelerdir?
Yeni nesil Ülkücüler, hızla değişen ya da moda bir deyiş le söylersek küreselleşen dünyanın sorunlarına nasıl bakıyorlar? Zamanın ruhu Ülkücü Hareketi nasıl etkiledi?
Günümüzde, 20. yüzyıldakine benzer, büyük ideologlardan söz edilebilir mi? Yeni nesil Ülkücüler kimleri takip ediyor, klasik metinleri dışında, hangi kaynaklardan besleniyorlar?
Ülkü Ocakları bir sivil toplum örgütü mü, düşünce topluluğu mu yoksa Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik kolları mıdır? Kurumun kendisine yüklediği anlamları bir kenara koyarsak, sizce Ülkü Ocakları’nın gördüğü işlev nedir? Sizin gözünüzde nasıl bir imaj yaratıyor?
Sizce Ülkücülük popüler kültür nesnesi hâline geldi denilebilir mi?
Ülkücülük, hatta daha genel bir başlık olarak milliyetçilik için, re-aksiyoner bir kimlik olduğu da sıklıkla söylenir. 80 öncesinde, milliyetçi-muhafazakâr insanların re-aksiyon gösterecek nedenleri vardı; örneğin ‘komünizm tehlikesi’ gibi. Hâlâ böyle belirgin nedenler var mı? Bugün 17- 25 yaş arasında olan bir genç neden Ülkücü olur?
Milliyetçilikte ayrışmalar, farklı düşünce toplulukları var. Sizce bu ayrışmaların ortadan kalkması ve yeniden birleşme -gerekli olup olmadığı da sorgulanmakla birlikte- mümkün müdür?
Ülkücülerin ‘Kürt Sorunu’ hakkındaki güncel düşünceleri nelerdir? Toplumsal barışı sağlamak adına yeni önerileri var mı? Yoksa baştan itibaren savundukları düşüncelerin doğrulandığı, öngörülerinde haklı çıktıkları kanaatini mi taşıyorlar?
Bu güncel ve güncel olduğu kadar da zor olan sorulara verilen cevapların bazıları bilindik cevaplar, ancak bazıları bugüne kadar ülkücü/milliyetçi düşüncenin pek de alışık olmadığı tespitler, analizler içermekte.
İşte bu alışık olunmayan cevaplar “Yeni Nesil Ülkücüler” kitabını da oldukça cazip kılıyor.
Evet içlerinde öyle cevaplar var ki, önümüzdeki dönemde büyük yankı uyandıracak, yeni fikri açılımlara tartışmalara yol açacak cinsten. Birkaç ipucu:
Adnan İslamoğulları “Ülkücülük reaksiyonerdir’ diyerek Ülkücülüğü tahfif etmeye çalışanlar bilmelidirler ki Kuva-yı Milliyeciler de reaksiyonerdi ve her Ülkücü Kuva-yı Milliyecidir, olmalıdır da… Memleket yangın yeri iken Buda gibi oturup sineklerin kendisini ısırıp ısırmayacağını beklemek Ülkücüler için abesle iştigâlden başkaca bir şey değildir”
Fırat Kargıoğlu “Kilise tipi, papaz kıvamında ideologların otoriteleri sarsılıyor, gönüllere ve zihinlere kurdukları tahtlar sallanıyor. Yeni nesil ülkücüler daha çok “Kendin bil, kendin yorumla” yanlısı, akıllarına yatmayan düşüncelere sırf filanca söyledi diye sadık kalmıyorlar.”
Hakan Boz “Dünya ve Türkiye’deki yeni gelişmeleri anlama ve yorumla yönteminde gelenekçiler lider-doktrin-teşkilat hiyerarşisini benimserken; yeni nesil Ülkücüler ilim-neşriyat-teşkilat üçlemesini tercih ediyor. Hareket içerisindeki bu iki “hayali grup” arasındaki ayrışma şeklen bir ayrılık anlamına gelmiyor. Zaten her iki grup da, Türkiye’nin milli bütünlüğü, bekası, Türk Milliyetçiliğinin kitleselleşmesi, Türk Dünyasında Birlik fikrinin hayata geçirilmesi ve Türk Töresinden taviz verilmemesi konusunda ortak bir tavır sergiliyor.”
Hüseyin Raşit Yılmaz “Meşhur zamanın ruhu bizi yıprattı. Uzun bir siyasal İslamcı iktidar döneminin çamur banyosu onları belki kapkara yaptı ama ülkenin her tarafına da sıçradı.”
İkbal Vurucu “Milliyetçiliğin köklerindeki İslamcı ve özellikle muhafazakâr hegemonya özgün bir milliyetçi düşüncenin varlığını şimdiye kadar mümkün kılmamıştır. Söz konusu ideolojilerin mesela muhafazakârlığın sürekli devlete meyleden bir düşünsel merkeziliği esas alması maddenin üç hali gibi bu aydınların her zaman ve şartta iktidarın kalıbına girmesine neden olmuştur.”
Kubilay Kavak “Ülkücülük Özde Bir ‘İnşa ve İhya’ Hareketinin Siyasî İzdüşümüdür. Ülkücüler; zamanın ruhunu anlamada liberaller, dinî cemaatler ve siyasî İslâmcı kesimlere göre biraz geç kaldı, ama şükür ki onların kahir ekseriyetinin yaşadığı olumsuz savrulmalardan da belli ölçüde korunmuş oldu; diğer yandan sol, sosyal demokrat ve devrimci çevrelere göre de zamanın ruhunu daha çabuk kavradı.”
M. Bahadırhan Dinçaslan “Yaratan, var eden, çoğaltan... Kültür böyle bir şey. “Kültürsüz milliyetçilik” özellikle post-modern çağın hikâyesiz insanının, kişisel arka planı buna teşneyse tutunduğu neo-spritüalizm nevinden bir hastalık.”
Mehmet Kaan Çalen “Sözün ve düşüncenin ayağa düştüğü ve bu kadar çabuk üretilip-tüketildiği bir ortamda kelamın ve düşüncenin de kıymeti kaybolmaya başladı. Tepkilerin sanallaştığı ve anlık yaşanıp hemen tüketildiği bir “dijital Ülkücülük” modelinin, Ülkücülerin gerçeklik algısını olumsuz yönde etkilediği kanaatindeyim.”
Mustafa Yiğit “17-25 yaş arasında olan bir genç neden ülkücü olur sorunuza gelirsek, “17-25” ironisini de dikkate alarak aynı soruyu “17 25 Aralık faciasından sonra 17-25 yaş arasındaki bir genç neden İslamcı olur” şeklinde sorabiliriz. Aynı şekilde komünizm bitmiş, Berlin Duvarı yıkılmış, öyleyse bir genç neden solcu olur diye de sormak gerekir. Oysaki ülkücüler için bu tazda büyük ideolojik travmaların yaşandığını düşünmüyorum.”
Müjdat Öztürk “Ülkücü Hareket kapitalist modernleşmeye, Batılı yabancılaşmaya, kızıl emperyalizme karşı çıkan kitlelerin milli başkaldırısı, yerli isyanıdı. Böyle bir hareketi reaksiyoner olarak nitelendirmek haksızlık olacaktır. Anadolu gibi zor bir coğrafyada varlığını sürdüren Türk Milleti için her dönem Ülkücü olmak için yeterli sebep vardır.”
Ragıb Vural “Yeni nesil Ülkücüler, “gümrük bekçiliği” vazifesini hakkıyla yerine getiremeyen aydınların ve bu anlamda önceki Ülkücü nesillerin günahının da ceremesini çekmektedirler. 80 sonrasında başlayan ve 90’lı yıllarda hız kazanan küreselleşme çağının iletişim imkânları, bu neslin Batı’dan eser rüzgârlara tamamen korumasız olarak yakalanmasına sebebiyet vermiştir
Servet Avcı “Parti ve Ülkü Ocaklıların kapsama alanındaki ülkücülerde elbette haklılık duygusu oluşmuş durumda… Açılım sürecinin ülkeyi uçuruma doğru götüreceğini, demokratik ve kültürel haklar diye verilenlerin Stalinist terör örgütüne propaganda avantajı sağlayacağını, PKK’nın vurdukça kazanan örgüt statüsünü pekiştireceğini, bunun da bölgede devleti sıkıştırıp, PKK’ya psikolojik üstünlük ve alan hâkimiyeti sağlayacağını savunuyorlardı… Maalesef bugün olan da budur… Bu projeyle kardeşlik kazanmamış, tam tersine beraber yaşama iradesi sekteye uğramış, ülkücülerin üzerine titrediği millî birlik kavramı zedelenmiştir.”
Evet, “Yeni Nesil Ülkücüler” kitabından daha fazlasını okumak istiyorsanız, hangi sorulara nasıl cevaplar verildiğini öğrenmek içinizden geçiyorsa, bu eseri biran önce edinmenizi tavsiye ederim…