“Yere konmuş gökyüzüdür Takkeli Dağ”

Yazının başlığı benim değil, ünlü şairimiz, Konya aşığı Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Konya Ovası” adlı şiirinden bir dize. Elbette böyle bir ululanmayı hak eder Takkeli Dağ. Takkeli Dağa gün doğumuna birlikte gittiğimiz romancı, hukukçu arkadaşım Fatma Şeref Polat ise tam bir romancı kimliği ile adlandırmış bu görkemli dağımızı, ona  “Anadolu’nun Alamut’u” demiş.

Şehrimizin batısında iki dağ, biri Takkalı Dağ öteki Gevele, binlerce yıllık bu şehrin binlerce yıllık bekçilerine benzetirim. Şehrin göbeğinde her ne yaşanmışsa bu iki dağın zirvesinde izi kalmıştır. Selçuklu Belediyesi ile Necmettin Erbakan Üniversitesi üç yıldır binlerce yıllık tarihin izini sürmeye başlamışlardır.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Çaycı başkanlığında yürütülen kazıda tarihin izleri ortaya çıkmaya başlamış. Sarnıçları, sur kalıntılarını, ibadet yerlerini Ahmet Hoca anlattı gazeteci, yazar dostlar, Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Rektör Hoca Prof. Dr. Muzaffer Şeker ile birlikte onu dinledik. Takkalı Dağ şehri temaşa etmek için hep çıktığımız bir dağ ama dağın gizemlerini iyi bilen biriyle gezmek ve anlatılanları dinlemek çok farklı bir güzellik.

“Takkeli Dağ’daki karlar erimiş,

 Baharla cennet’e dönüyor Konya. ” Aşık Diyari.

Takkalı Dağda ağaçlandırma çalışması on yıl öncesine dayanıyor ama çekilen emek sonuçlarını vermeye başlamış. Takkalı don değiştiriyor artık. Bitki ve yaban hayatı çoığalıyor çeşitleniyor. Daha önceki bir yazımda da söz etmiştim. Yıllardır bu dağa çıkarım ilk defa bu bahar gördüm yaban lalelerini. Dağın ağaçlandırılmasında emeği geçenlere teşekkür borçluyuz.

Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde Takkalı ve Gevele üzerinde kaleler gözükür ama şehrin kaderini belirlemesi açısından Takkalı Dağdaki kale önemlidir. Bu kaleyi elinde tutan şehrin hakimi olur, der tarihçiler. Dağın zirvesinden çok geniş bir alan gözetlenebilir. Konya ovasinin doğu yakasındaki Boz Dağdan Karadağ’a, güneyde Loras’dan batıda Aladağ, kuzeyde Gevenli ve Ağlayan Çal, en uzakta Ladik’in kızlar Sivrisi, hep gözaltındadır.

Meraklısı bilir, şehrimiz bölgesinde en çok ve çeşitli kelebek bu iki dağda bulunur.

“Sırma saçlar dalgalanır ovada,

Başak, buğday, harman olan sevgilim.

Yağmur gözler Takkeli’de, Loras’ta,

Aç kullara derman olsa sevgilim.” Arif Nüshet Turgut.

Kalede barınanlar su ihtiyaçlarını sarnıçlardan karşılamışlar ama dağın etekleri hayli sulak. Sille’nin suyu Takkalı’nın eteklerinden gidiyor. Bu su, Takkacı Suyu, diye ünlü. Dağın batı eteğindeki çeşme, ulu söğüt ağaçlarıyla çevrili, güzel bir piknik alanı.

Benim için ilklerin dağıdır Takkeli Dağ. Dağcı dostlarla ilk çıktığım, ilk kamp yaptığım dağ. Frik mabedinin önünde kamp yapmıştık, şehrimizin muhteşem bir gece görünüşü var zirveden. Prof. Dr. Ahmet Çaycı ve arkadaşları daha önce bilinmeyen kısımlarını ortaya çıkarmışlar mabedin. Mabedin önünde bir değirmenin izleri de ortaya çıkarılmış. Sabah giün doğumu ne kadar muhteşemse gün batımı da bir o kadar muhteşem olur Takkalı’da. Gün Aladağ’a doğru devrilince biran asılı kalır havada, akşam kızılı Sulutas’dan, Takkalının zirvelerine doğru süner gelir, o an kurt kuş susar, yalnızca yüreğiyin tıpırtısını duyarsın, akşam dinginliğini, ıssızlığını bütün benliğinde hissedersin.

Bir dahaki sefere, Takkalı’nın gizlerini ortaya çıkaran Ahmet Hocam ile arkadaşlarına bir kolay gelsin, dedikten sonra Gevele’nin eski cehri tarlalarının içinden yürüyerek Paşa Çeşmesine gideceğim, bir çay içimi soluklandıktan sonra viran olmuş bağların arasında cingil toplayarak döneceğim.

 


zeki-oguz-(1)-010.jpg

zeki-oguz-(2)-011.jpg

zeki-oguz-(3)-009.jpg

zeki-oguz-(4)-007.jpg

zeki-oguz-(5)-004.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.