Adem Alemdar
Yılın EN adamları!
Cumartesi akşamı Dedeman’da, Gazeteciler Cemiyeti tarafından yarışmaya katılanlar arasından yapılan seçimle dereceye layık görülen çalışmalara ödüller verildi. Ödül alan arkadaşlarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum…
Bu şekil organizasyonlar, ödüller, plaketler muhatabını motive eder; başarıyı artırır…
Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz ay MÜSİAD tarafından yılın gazetecilik ödülünü gazeteniz Memleket almıştı…
Peki, siyasette, ticarette, bürokraside, sanatta, sporda vb. yılın enleri ne diye seçilmez; kendi meslek kuruluşları veya kapsayıcı bir başka kurum tarafından…
Hadi bu görüşümüze bir de tavsiye ekleyelim. Konya’ya ‘bişeyler’ yapmak için kurulmuş güzel derneklerimiz var, pek çok dernek ve vakfın bir araya geldiği yeni oluşumlar var… Bunlar harekete geçse ve önümüzdeki yıldan itibaren ‘adam gibi’ yılın en’leri seçilse…
Beğenilen şeyler daha bi iyi olmaz mı? Takdir edilenler daha bi dikkatli, başarılı olanlar daha bi gayretli olmazlar mı?..
Tersinden bakmayı da ihmal etmeyelim. Bu en’ler aynı zamanda riskli ve içinde sıkıntılar barındırır. Ne zaman? Adam gibi olmadığı, hak etmeyene verildiği zaman… Biz de zaten bu hususun altını baştan çizdik; itirazların baştan bertaraf edilmesi adına…
Ödül alanlar, seçilenler, ‘en’ olanlar iyi ve başarılı da ‘en’ ol(a)mayanlar kötü ve başarısız mı? Hayır, dediğimiz gibi bu bir teşvik ve hak edene verildiğinde itiraz olmaz…
…
2009’da ‘yılın enleri’ seçilseydi, acaba kimler alanlarında böyle bir taltife layık görülürdü hiç merak ettiniz mi? Ben ettim ve kendimce yılın ‘en’ adamlarını seçtim. Ama gelecek yazımıza bırakıyorum paylaşmayı…
Sizin bu husustaki düşüncelerinizi de ayrıca merak ederim ve maillerinizi beklerim…
Görüşmek üzere iyi haftalar…
--------------------
Yaşamın fısıltısını dinle...
Zengin bir adam Mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü. Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırım taşına çarparak durabildi. Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve “Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin” diyerek bağırmaya başladı. Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk “Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiç biri durmayınca, sizin arabaya taş attım” dedi. Ve gözyaşları içinde, kenarda devrilmiş duran bir tekerlekli özürlü arabasını ve o arabadan düşerek yerde yatan birisini göstererek, “Ağabeyim yürüyemiyor, onu tekerlekli arabası ile gezdirirken, kayıp devrildi. Ağabeyim yere düştü, kaldırmaya gücüm yetmedi, gelen geçen kimse de yok, siz onu yerden kaldırıp tekerlekli arabasına tekrar oturtmama yardım eder misiniz” dedi…
Zengin adam, ne diyeceğini bilemeden, boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalışarak, yerde yatan çocuğun yanına gitti, onu kaldırıp tekerlekli arabasına oturttu ve cebinden temiz bir mendil çıkararak bacağındaki kanları sildi. Küçük çocuk abisini tekerlekli arabasıyla alıp giderken, hiçbir şey söyleyemeden arkalarından baka kaldı. Arabasına döndüğünde, çocuğun attığı taşın, arabasının kapısında bıraktığı oyuk şeklindeki DERİN İZİ gördü. Ve zengin adam, bu derin taş izini hiçbir zaman tamir ettirmedi. Arabadaki bu taş izini şu mesajı hiç unutmamak için sakladı: “ Hiçbir zaman, yaşamın içinden, birilerinin seni durdurmak ve dikkatini çekmek için TAŞ ATMAYA mecbur kalacağı kadar HIZLI geçme. ALLAH, ruhumuza fısıldar ve kalbimize konuşur. O sesi dinlemek için vaktimiz olmadığında ise bize TAŞ FIRLATMAK zorunda kalır. İster fısıltıyı dinle, ister taşı bekle…
Seçim senin…” Yaşamın içinden son hızla geçerken, bir an durup, kendi hayatımızda da bize bazı şeyleri hatırlatmak için atılan TAŞLAR olup olmadığını bir düşün…