Hüseyin Altunbaş
Yine aynı senaryo
Mevlana’yı yine pazarlamayı beceremiyoruz. Sadece 17 Aralık gününe endeksli bir satış anlayışı ile yılları yiyip bitiriyoruz. Yazık! Herkes suçlu ama!
17 Aralık’da Başbakan, Bakanlar, tüm siyasi kimlikler Konya’ya akın edecek ya ancak bu olayı satabiliyoruz. Bir de Başbakan gelmese 17 Aralık’ta kalmayacak, satacak bir şey de kalmayacak.
Etkinliği yapanların en büyük hazzı herhalde 17 Aralık etkinliğine bilet yok kardeşim, dolu kardeşim deme keyfi yaşamaları. 17 Aralık’ta onların egolarının pik yapması. 17 Aralık’tan sonra ne yapacaklar, neyin hazzını yaşayacaklar acaba?
Bir Mevlana değeri bu şekilde klişe hale sokulmamalı. Çok büyük yanlışlar yapılıyor. Kimsede görmüyor yine aynı senaryo oynanıp bir Mevlana haftasını daha bitiriyoruz.
İnanılmaz yazık!
“Aşk Olsun”
Açıkhavada “aşk olsun” başlıklı reklamları gördünüz. Değil mi?
Önceki yılların iletişiminden yaratıcı bir başlıkla farklılık getirilmiş olması dışında bir fark var mı? Maalesef ki yok!
Geçen sene de yazmıştım bu Mevlana iletişim konusunu. Geçen senenin açıkhavadaki reklamını ve bu senenin açıkhavadaki reklamını da bu yazının içine koyuyorum. Karşılaştırın ne göreceksiniz?
Aslında aynı görseller ama bu seneki reklam daha yaratıcı daha iş yapıcı. Sadece başlık bu farkı yaratıyor. Reklam fikri içine konulmuş “aşk olsun” başlığı reklam işini çok yaratıcı hale getirmiş. Reklama hareketli başlık ekleyerek yorgun ve klişe işi dinamik hale getirmişler. Düşünen ve uygulayan ajansa tebrikler. Ancak sözüm ajansa değil bunun pazarlama stratejisini ve medya stratejisini düşünmesi gereken beyinlere.
Mevlana böyle satılmaz bir. Mevlana etkinliklerinin reklamı burada Konya’da yapılmaz bu da iki.
Bu afişleri git başka illerde yap kardeşim, git başka ülkelerde yap kardeşim.
Yaptık mı yaptık geçiştirmesi ile elimizdeki mücevher ürününe benzer Mevlana’yı yiyip bitiriyoruz. Size soruyorum! Mevlana başka ülkede olsaydı nasıl pazarlarlardı?
Böyle pazarlama, reklam, halkla ilişkiler bilmeyenlerin eline bırakırlar mıydı?
CEVAP VERİYORUM SİZİN YERİNİZE DE, kesinlikle böyle pazarlamazlardı, kesinlikle bırakmazlardı.
Başka sorum yok!
A Kalite Projeler ama ne kalite reklamlar!
Bu hafta açıkhavada yoğun frekans alarak bizlere mesajlarını ulaştırmaya çalışan bir iletişim vardı. Konya’mızın önemli yatırım şirketlerinden biri olan A Proje’nin Oval Çarşı açılışı iletişimi. Binkonut Oval çarşı açılıyor diye basit ve silik bir iletişimle duyurum yapılmış. Diğer alışveriş merkezlerinden ne farkı var diye sormak lazım. Yani yapılan işte bir kimlik yok.
Ne gerekliydi? Reklam dokunuşu gerekliydi. Tüketici gözüyle düşünün şimdi. Zaten her tarafta çarşı var. Toplu alışveriş yerleri zaten yeni değil. Oval çarşının diğerlerinden akılda kalıcı farkını ilk reklam iletişiminde söyleyin ki, tüketicinin zihninde konumlandırma yapılabilsin. (reklamda konumlandırma konusu çalışılacak!) Reklam sadece boş boş ve duyurum yaparak geçiştirilecek basit bir iş değil.
Daha bitmedi! Oval çarşı açılışı yapılan reklamın hemen yanında o çarşıda bulabileceğiniz mağaza isimlerini yazarak aslında benim dediğime cevap verilmeye çalışılmış. Yani ne denmiş. Bizim diğer çarşı ve merkezlerden farkımız isimleri saydığımız şirketlerin bu çarşıda olmasıdır denmiş. Size soruyorum? Reklamda sayılan markaları tanıyanınız var mı? Bileniniz var mı? Hemen açılan mağazaya koşturacak olanınız var mı? Yok! Kesinlikle yok!
Tek ulusal bilinirliği olan marka ismi herhalde Altınbaş olsa gerek. Yerel bilinirlik ise Havzan etliekmeğe ait. Yani Altınbaş’ı bilenler bu reklamdan Altınbaş’a koşsun diye, Havzan etliekmeği bilenlerde etliekmek yemek için bu çarşıya koşsun diye yapılmış bir iletişime şahit oluyoruz. Yani bu iletişimi yapmaya gerek var mıydı? Hiç gerek yoktu! (Rakip çarşı ya da alışveriş merkezleri kendi markalarını saysalar kim kimi geçer!) Oval çarşıya daha başlangıçta yazık etmişsiniz yani. Yazık eden kim? Tabiî ki reklam mantığı.
Akyurt açıldı diye yapılan iletişim de sanki “Büyük Açılış” diyerek büyük beklentilere sürükleniyor. Ama açılan Akyurt’muş diye küçülerek geçiştirilen bir hale getiriliyor. Akyurt markasının da yine ulusal bilinirliği yok. Hatta bilinirlik olmayınca sanki yeni bir yurt mu açılıyor diyor insan, öyle değil mi? Kurumsal kimlik de kötü tasarlanmış. Çünkü isim de yurt ürününe yönlendirme tehlikesi olduğu için market ismi daha görünür ve belirgin kimlikte olmalıydı. Bu şekilde yapmazsanız bol frekans almak zorunda kalırsınız. Akyurt süper marketlerinin internet sitesinde dolaştım. Çok kötü bir internet siteleri olduğunu gördüm. Bilgiler daha yapım aşamasındaymış. Bu iletişim arızalarını kısa sürede düzeltmelerini ve yeni yatırımlarında bol kazançlar dilerim.