Haşim Akın
Yola Ve Menzile Dair…
Siz bu satırları okurken biz fildişi sahilindeki kardeşlerimizle okumuzu ve sizler adına buluşmaya gidiyor olacağız. Uzak diyarlardan biz size dua edeceğiz, siz de bize dua edeceksiniz.
Mazlumun dinini ve ırkını sormaktan hayâ eden bir milletin evlatları olarak, yerini haritada bile zor bulacağımız memleketleri gösteren ve oralarda dostları sevdiren Allah’a hamdolsun. Ama biz gitmedik, Allah bizleri sizin adınıza oralara yönlendirdi.
Her nimetin bir külfeti ve ağırlaşan imtihanı da var elbette… Sahip olduğumuz dünya nimetleri, bizler için birer kazanç ve aynı zamanda birer de imtihan vesilesi. Bu ağır sınavın sorularını hafifletmek için gideriz… Yaptıklarımız çok da değildir belki… Ama ümmetin birliğine, kadim medeniyetimizin kardeşlik ve tesanüt kodlarına ait örülecek duvarda bir harç olacaksa, bundan da memnun oluruz. Bu memnuniyet; bizim kadar bizi bu yola sevk eden ve arkamızda hem maddi hem de manevi destekleriyle güç verenlere de aittir.
Bir ağaç kolay yetişmez, bir bahçeyi yapmak yılları alır. Hedefimizdeki toplumlar, yıllarca sömürüye maruz kalmışlar... Bazı köylerde yapılan nüfus istatistiklerini gördüm... Çocuk yaşlarda kız- erkek oranı eşit düzeyde. Ama yaşlar ilerleyince erkek nüfus, kadına oranda üçte birine düşüyor. Nereye gidiyor bu erkekler? Yıllarca köle ticareti devam etmiş. En ağır işlerde çalıştırmışlar. Halen fiili bir kölelik devam etmese de zihni kölelik ve insan gücünün nakli devam etmektedir.
Dün bir silah vermenin karşılığında on erkeği teslim alıp kaçıran batı, bugün de farklı yöntemlerle “ekinin ve neslin “ harabatına devam ediyor. Oralarda da adalet ve sükûnetin hâkim olması gerekiyorsa bu kısa zamanda gerçekleşmeyecektir.
Karşımızda kocaman bir kıta var. Burada bir yerlere gelmek uzun zaman ister. Böylesi küçük dokunuşlar, ancak karşılıklı bir farkındalık oluşturur. Biz onların dünyalarını ve yaşadıkları hayatı tanımış oluruz, onlar da bizi tanımış olur. Onların zihninde “beyaz ve Müslüman” kelimeleri zor da olsa bir araya gelecek. “Beyaz adam ve karşılık beklemeden hayır yapmak” kavramları rüyalarında bile inanamayacakları şeyler olsa da yeşerip meyve verecek. Bu meyve bazen dua ile olacak, bazen bir uluslararası toplantıda bizim lehimizde oy olarak dönecek.
Mücadele devam ediyor. Allah Resulü TEBÜK seferi öncesi nasıl bir çağrıda bulunmuştu? “Bugün zorluk ordusu çıkıyor sefere… Kim ne isterse onu getirsin… Kim ne getirirse o onunladır…” Ümmetin her ordusu zor… Bir zamanlar biz çocuktuk Afganistan vardı. Delikanlı olduk; Bosna’yı tanıdık, Çeçenistan’ı duyduk… Filistin her daim taze kaldı. İmkânlar genişleyince Afrika’yı keşfettik. Mümbit ve bakir bir toprak… Biz sömürmek için değil ihya için keşfettik. Ne altına göz diktik toprağın, ne de üstüne…
Allah’ın bütün arzı bizim iman problemi yaşamayanların Filistin’de işi var elbette... Fransa’ya ve batıya selam durmayan her Müslümanın ilgi alanına girer Afrika… Suriye’de ve bugünlerde Afrin’de çok işimiz var. Zira biz kardeşliğe inanır ve her türlü sömürüye set oluruz. Kudüs davamızı Arapların arkasına takılmak olarak gören bir zihniyetin akait problemi vardır. Doğu Türkistan’ı unutan bir Müslümanda hiç bir umut bulamazsınız. Birilerinin çizdiği sınırlara kendisini mahkûm görmek kadar bir acziyet olamaz.
Bizi yıllarca Türkiye’den başka Müslümanların yaşadığı bir Türk devleti kalmadığına inandırdılar. Onlarda benzeri bir şekilde bu topraklarda İslam’ın tamamen yok olduğuna inandırılmıştı. Oyun büyük yani…
Yola düşene, yolu gösterene, ona işaret verene, yolcuya yardım ve dua edene, yoldan umut bekleyene… Vesselam…