M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Yüz dokumasının ipliği

Merhabalar hepinize.

Orada olduğunuzu bilmek haz verici. Yaz geldi geçiyor. Nice yazlar geçti. Mevsimlere ilişkin düşüncelerim ve beğenim de değişti zamanla. Giderek yaz mevsimini daha sever oldum. Lisedeyken ve üniversite başlarında sonbaharı severdim. Hala sonbahar gelince o günlere özlemim depreşir. Özellikle lise dönemi. Çocukken yaz kış çok fark etmezdi. Sabırsızlığımdan mı nedir ilkbahar hep araya kaynamıştır. Bugünkü yaşlara gelince yazı kışa tercih eder oldum. Oysa daha yüksek bir bakışla bakabilsek her günün büyük resimde farklı bir anlamı var. Bunu görebilirdik belki.

Sizlerin de mevsimlere ilişkin tercihleriniz mutlaka var.

Gelen hastalarımdan dinlerken, onların çoğu günleri ve mevsimleri hatta soğuğu ve sıcağı, yağmuru, karı hep yaşadıklarıyla ilintilemişler bunu gördüm. Aslında mevsimlerin kendisi değil de içinde yaşanılanlar onları güzel ya da çirkin yapmış insanların gözünde. Yağmur yağarken yaşadığı korkunç bir olay yağmuru ve şimşeği korkutucu yapmış bir hastamın zihninde. Bir diğerine karla kaplı bir alanda tecavüz edilmiş. Bir başkası güneşin yakan sıcağında kaybolmuş. Babasını kaybetmiş bir çocuk çiçekler açarken. Oğlunun şehit olduğu haberini almış bir anne harman zamanı.

Yaşanılanlar inanç oluyor, inançlar düşünceleri belirliyor, düşünceler de duyguları ve davranışları.

Davranışlardan yola çıkarak duyguları değiştirebilmenin yolu inançları değiştirmekten geçiyor. İnsanlara güvenilmez. Dünya adaletli değil. Sevecek kimse yok. Herkes bana düşman. Herkes benim aleyhimde. Hep kötü şeyler benim başıma gelir. Sevdiklerim beni sevmek zorunda. Daha bir sürü akla aykırı inanç. Nasıl fark ettirmeli insanlara inançlarından şüphe duymayı? Tabi ki akla aykırı yanlış oluşturulmuş inançlardan söz ediyorum. Olumsuz düşünce ve duygularının kaynağındaki yanlış inançlar. Bunlardan nasıl vazgeçer insan? Esnek olmayı nasıl başarır? Böyle düşünme ya da böyle inanma demek yeter mi? Genellikle de yetmiyor.

Her insan özel olmakla birlikte derinliğine incelediğiniz de insan davranışları belli şablonlara oturuyor. Ayrıntıları görmezden gelip içeri doğru süzüldüğünüzde çoğu davranışların beş yaşına kadar anne baba tarafından şekillendirildiği çok açık ortaya çıkıyor. İnsana ikinci bir şans veriliyor ergenlik döneminde bunları düzeltebilme adına. O dönem de kaçarsa ileriki yaşlarda bunları düzeltmek uzun zaman alıyor. Şablonlar ve şemalar genellikle benzer olduğu için de psikoterapi bir bilim dalı olarak yerine oturuyor. Temel bazı konularda insanları bilgilendirmek bile çoğu sorunu çözmek için yeterli geliyor. Eğer kendisi için bu anlamda vakit ayırmaya onu ikna edebilirseniz.

Önümüzdeki en önemli engel yine insanın erken yaşlarda edindiği kişilik ve akla aykırı inançları. Bir kez gözlerini içe döndürmeye niyetlendikten sonra işimiz kolay. Gözler hep dışarıya bakmaya odaklı. Başkalarına. Başkalarındaki yanlışlara. Diğerlerinin kusurlarına. Oysa bir kez içeri doğru dönse gözler kendi kusurlarımızdan başkasına bakacak halimiz kalmayacak. İnsanın yüzünü bir kilime benzetmişti Hz Pir ve dedi ki: yüz dokumasının ipliği düşüncelerdir. O yüzden düşüncelerine dikkat et. Güzel düşünmeye başlarsan yüzün de güzelleşecek.

Güzel günlerdeyiz. Ramazan da yaklaşıyor. Küçük bir adım sizden isteğim. Küçük bir şüphe kendimizle ilgili. Kendimiz suçlayıp paralamak adına değil sadece kendimizi düzeltip daha çok sevmek adına. İnançlarımızı yeniden gözden geçirsek diyorum. Yaşadığımız dünyaya ve hayata yüklediğimiz anlamı yeniden bir sorgulasak diyorum. Aklı erenlere sorsak. Sağlam teraziye koyup yeniden tartsak. Veda hutbesinde zaten bu sağlam terazinin ne olduğu açıkça belirtilmiş.

Belki de gözleri içeri döndürmenin zamanı çoktan geldi.

www.pozitifdegisim.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum